Kadınların çoğunun hayatı yeni doğan bebekleriyle beraber tamamen değişir. Elif Şafak ta da durum böyle. Geçtiğimiz ay ikinci bebeği Emir Zahir i dünyaya getiren Şafak, bebekleriyle beraber kaleminin daha da bilgeleştiğini anlatıyor. Çocuklarının yüzünü saklayan ama ikisinin de babalarına benzediğini söyleyen Şafak la anneliği ve edebiyatı konuştuk
AYSEL YAŞA
İkinci kez anne oldunuz. İlk annelikten farklı olarak neler yaşıyorsunuz?
Galiba her hamilelik farklı oluyor. İkinci hamilelik çok farklı geçti birinciden. Doğum süreci ve sonrası da daha kolay, daha sakin ve yumuşak oldu. Annelik bir seferde hop diye öğrenilen bir şey değil. Sürekli bir öğrenme süreci. Hem bir yanıyla daha tecrübeli hissediyorum kendimi, hem de öğrenmeye devam ediyorum. Ben çocuklarımın öğrencisiyim. Her anne çocuklarının öğrencisi. Onlar öğretiyor bize anneliği.
Her yaşanmışlık tecrübe katar insana. İkinci doğumda daha tecrübeli ve depresyona dayanıklı bir Elif Şafak mı vardı?
Bu sefer benzer problemler yaşamadım. Tam tersine her şey çok daha kolay oldu. Siyah Süt ü yazmak iyileştirdi beni. O kitap doğum sonrası depresyonu anlatıyor ama bunu mizahla yapıyor, iyileştirerek yapıyor. Bana iyi geldi Siyah Süt ü yazmak. Pek çok insandan bu kitabı okumanın benzer şekilde okura yapıcı ve iyi bir enerji verdiğini duydum, duyuyorum.
Edebiyat dünyasında kadınlar bir bebek dünyaya getirirken bile tereddüt ederken siz ikincisine cesaret ettiniz. Nedir sırrı?
Benim gibi habire yazan, hayatını ev dışında kuran bir kadın için en zoru ilk bebeği yapmak aslında. En büyük dönüşüm o. Yani ilk hamilelik en zoru. Ondan sonra bir eşik var, onu geçince üç çocuk daha yapabilirsiniz, başka bir aşamaya geçiyorsunuz.
İsimler kaderdir.. Bebeğinize isimlerini koyarken düşündünüz mü bunu? Şehrazat Zelda ve Emir Zahir in isimlerinin öyküsü var mı?
İsimlerin kader değil de tılsımlı olduğuna inanırım ben. Hikaye anlatıcı, yaratıcı ve dirençli Şehrazat. Emir Zahir e gelince, son ana kadar ismi yoktu. Ama üç ayrı mistik tesadüf oldu bizi Emir ismine yönlendiren. Bir tanesi bir rüya. Diğerinde ise hastaneye gitmeden evvel kütüphanedeki yüzlerce kitap arasından rastgele bir kitap seçmesini istedim 2 yaşındaki kızımdan. Paulo Coelho nun Zahir kitabını verdi. O dakika biliyordum ismin Zahir olacağını. Hem edebiyattan hem tasavvuftan esinlenerek...
BAZEN BAŞIMI ALIP GİTMEK İSTERİM
Elif Şafak hiç hesapta yokken evlendi, yetmedi iki de bebek dünyaya getirdi. Evliliğe karşı duruşu olan Elif Şafak öldü mü?
Evliliğe karşı olan yanım yumuşadı tabi. Ama tamamen gitmedi, kaybolmadı. Hala zaman zaman hafakanlar basar, alır başımı gitmek isterim. Giderim de. Bir kadınla erkek birbirlerini ne kadar severlerse sevsinler evlilik insanı daraltabiliyor, bunaltabiliyor. Hele çocuk sahibi olduktan sonra karı koca yeni yeni gerilimlerle tanışıyor. İnsanın kendine ait bir odaya, zamana, kendine ait bir dünyaya kesinlikle ihtiyacı var.
Herkes kendi annesi gibi annedir. Sizin annelikte modeliniz kendi anneniz mi?
Benim annem tipik bir anne değildir ki. Bebek tutmasını bile bilmez. Hastaneden çıktık, baktım annem yardıma gelmiş ama bebeği tutamıyor bile. Müthiştir Şafak Hanım. Ben küçükken annem bana tek başına bakmak ve çalışmak zorunda kaldı. Anneannem büyüttü beni. Benim şartlarım, kişiliğim ve yapım daha farklı. Ama elbette annemde görüp de benim de yaptığım şeyler var, olmaz mı?
Bebeğinize doğar doğmaz bir günlük almışsınız. Neydi o hediyenin amacı? Yazar olmasını istemek mi, yazabilirse yaşayacağını göstermek mi?
Zahir e günlük aldım. Kızlar duygularını anlatmaya, yazmaya, konuşmaya zaten teşvik ediliyorlar bizim kültürümüzde. Ama erkekler tam tersine duygularını, iç dünyalarını hep bastırmak zorunda kalıyorlar. Çocuklarım yazar olsun diye bir takıntım yok. Ama her ikisinin de duygularını bastırmadan, hayal dünyalarını saklamadan kendilerini rahat ifade edebilmelerini isterim.
Artık beş tane doğum yaparım demişsiniz. Ama aldığınız kiloları dert ediyorsunuz. Saten Şehvet Hanım baskın mı geliyor?
Saten Şehvet Hanım benim en zor kabullendiğim, en son barıştığım yanım. O tabi istemez kilo almamı. Ama daha önemlisi insanın kendi bedeniyle, cinselliğiyle, kendisiyle barışık olabilmesi, kendini nasıl taşıdığı.
Birinci bebeğin bakımıyla ikincinin bakımı arasında farklar var mı? Annelikte sizi en çok ne zorluyor?
Eskiden roman yazarken tamamen kapanır, bazen günlerce dışarı çıkmaz ya da dışarıda kafelerde, havalimanında harıl harıl yazardım. Anneliğin beni en zorlayan yanı yazarken bölünmek. Öte yandan annelik insanın kalemine ve kişiliğine bambaşka şeyler katıyor. Onu da görüyorum.
Şehrazat Zelda ya ne zaman söylediniz bir kardeşi olacağını? Kıskandı mı?
Zaten hamilelik esnasında çocuk görüyor ki annesinde bir değişim var, anne olmuş kocaman bir göbek. Ben hep anlattım bir kardeşi olacağını. Biliyordu, gene de kıskançlıklar oldu.
Dikkat ediyor, özen gösteriyoruz dengelere.
OĞLUM ROMAN GETİRDİ
Sanıldığı gibi edebiyatçı kimliğinizi etkiledi mi bu annelik süreci?
Etkilemez olur mu? Aldı tepetaklak etti beni.
İlk doğumdan sonra doğum sonrası depresyonu anlatan Siyah Süt ü çıkardınız. Emir Zahir in doğumundan sonra da kitap yazma fikri oluştu mu?
Kainatta tıpatıp tekrar olmadığını düşünüyorum. Depresyona giren insanlar için en büyük müjde bu. Bir daha aynı depresyonu yaşamıyorsunuz. Tabi bu demek değil ki bir daha depresyon olmaz. Olabilir ama en azından farklı bir depresyon olur, bu da bir şey. Emir Zahir Siyah Süt gibi bir kitap getirmedi bana. O bir roman getiriyor.
Hayatınıza katılan iki küçük misafir yazar Elif Şafak a neler öğretti?
Sabır. Şefkat. Tevekkül. Kainatın ritmine kulak vermek. Ben hep isyan ettim ömrüm boyunca şimdi şükretmeyi öğreniyorum.
Hep hız ve hareket ve kaos sevdim. Şimdi dinginlik, denge ve kosmosu öğreniyorum.
Elif Şafak kalemini doğum öncesi ve sonrasında nasıl değerlendiriyor? Daha keskin, daha naif…?
Kalemim daha bilge eskisinden. Daha akıllı demiyorum , daha bilge. Ve doğurgan. Kalemimin içinden kalemler çıkıyor.
Çocuklarınız için hamilelikte ya da sonrasında yazılar yazdınız mı?
Yazdım, bir kısmı özel bunların, bir kısmını zamanla yayınlarım.
Bundan sonra yazmayı planladığınız kitaplar, kafanızda oluşan konular var mı?
Şu anda bir roman üzerinde çalışıyorum. Mistik bir roman. Tasavvufi olacak o biraz.
Siyah Süt te Fuzuli ve kardeşinin öyküsünü işliyorsunuz. Siz de Anadolu nun küçük bir köyünde dünyaya gelseydiniz ve maddi imkansızlıklar yaşasaydınız yine bu yazılar ortaya çıkar mıydı?
Anadolu nun küçük bir kasabasında doğsam farklı biri olurdum muhtemelen. Biz yazarlar kendimizi çok özel zannetmeyi severiz. Halbuki hepimiz zamanımızın ve mekanımızın ürünleriyiz bir dereceye kadar.
Keşke olmasaydı dediğiniz ne yaşadınız hayatta?
Keşkelerle bakmıyorum hayata. Dem bu demdir dem bu dem. Aslolan şu an...
21.09.2008
Yeni Şafak
|