. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>


Röportajlar
“Kimseye sırtımı dönmek istemiyorum”

 

Ünlü yazar Elif Şafak´la bu kez yeni kitabı Aşk´ı değil, kitabın parlamasıyla gölgede kalmış Gazete Habertürk´e geçiş sürecini konuştuk. Zaman´da yazdığı dört yılın ardından bu yepyeni oluşuma geçiş nedenini, geçmişi ve tabii ki gelecekten beklentilerini. 

 "Bazen insan ‘bittiği´ için değil, sırf ‘gittiği´ için ayrılır. Gidebilmek ister. Uzak sulara yelken açmak. Yeni bir gazetede bambaşka okurlarla buluşmak. Bir edebiyatçı için önemlidir bu. Zihnen ve ruhen göçebe olmak. Bir limana demir atmamak. Önyargısız bir şekilde her daim yolculuk yapmak, algılarını açık tutmak. Tazelenmek, demlenmek, yenilenmek... Göç etmek. ‘Oldum´ zannetmemek. Hep öğrenci kalmak hayatta, her adımda öğrenmeye devam etmek, devamlı bir oluş halinde... Bundan böyle bir başka günlük gazetede düzenli olarak yazmaya başlayacağım. Kolay bir karar olmadı bu. Ya da öylesine verilmiş. Çok düşündüm, tereddüt ettim. Ama sonra hayatın önüme getirdiği bu değişikliğe itimad ederek kalbimi açmaya karar verdim." 

İşte Elif Şafak, dört yıl boyunca yazdığı Zaman gazetesinden ayrılırken okurlarına bu sözlerle veda ediyordu. Yepyeni bir gazete, yeni okurlar çağırıyordu onu o sırada ve o da karşı koymamıştı bu çağrıya. Gidiyordu, ama giderken son sözlerine biraz sitem de serpiştiriyordu, "Bunu şimdiye kadar pek dillendirmedim ama Zaman´da yazdığım için kimi ‘dışı modern zihni bağnaz´ çevrelerde o kadar çok önyargıya muhatap oldum ki..." diyordu.

Kendisini yaftalayan, damgalayan, öteleyen, hiç tanımadıkları halde hakkında konuşanlara da giderayak biraz sitem ediyordu. 

Bu sayımızı hazırlarken, yeni kitabı Aşk´la medyanın gündemine oturan Elif Şafak´la konuşmak istedik. Çünkü sanki bu ayrılık öyküsü, kitabın şaşaası içinde biraz göz ardı edilmişti, unutulmuştu. Çırağan´da okurlarına yeni kitabını okuyacağı bir günde buluştuk yazarla. Bu kez kitabını değil, geride bıraktığı dört yılı ve yeni köşesiyle ilgili umutlarını sormak için uzattık teybimizi. İşte aldığımız yanıtlar... 

Önce biraz Zaman Gazetesi´nde geçirdiğiniz günlerden bahsedelim... Size neler getirdi, sizden neler götürdü bu dört yıl?

Benim için Zaman gazetesi Türkiye´nin farklı yerlerinden okurlarla, özellikle kadın okurlarla buluşmak için bir şanstı ve bunu önemsedim. Ama öyle bir an geldi ki kendi hayatımda, kendi gelişimim için farklı bir mecrada yazmak, farklı bir okur kitlesiyle buluşmak istedim. Yazarların da buna ihtiyacı var. Kendimizi çok tekrarlamamaya, bir yere demir atmamaya çalışırız. Bir de ben ruhen daha göçebe bir insanım. O yüzden o hareketliliği seviyorum. Habertürk de takdir ettiğim bir gazete. O nedenle böyle yeni bir mecrada okurlarla buluşmak istedim. 

Ayrılık yazınızda birilerine sitem eder gibisiniz... Çok önyargıyla karşılaştınız mı gerçekten?

Tabii ki. Zaman´da yazdığım için çok önyargılı söz de duydum. Ama bu kişiden kişiye değişiyor. Maalesef biz Türkiye´de birbirimizi tanımadan, birbirimiz hakkında çok büyük laflar edebiliyoruz. Çok çabuk kutuplaşabiliyoruz. Çok çabuk kızabiliyoruz tanımadığımız insanlara. Biraz önyargılarımız fazla. Onları da hep aşmak gerektiğine inanıyorum. Çünkü hepimiz bu toplumun bu memleketin evlatlarıyız ve ortak o kadar çok değerimiz var ki... Bu ortaklıkları görmeye ihtiyacımız var. Bunun yeterince vurgulanmadığını düşünüyorum. 

Bunlardan sıkıldığınız için mi ayrıldınız peki?

Habertürk´ten gelen teklif üzerine değerlendirdim. Çok da kolay bir karar olmadı benim için. O yüzden ayrılık yazısını yazarken de çok zorlandım açıkçası. Ama hep şunu düşündüm, hayatın benim önüme getirdiği bir değişiklik bu... Ben bu değişikliği yok saymak, ona direnmek yerine, kalbimi açayım. Belki burada yeni okurlarla tanışacağım. Bugüne kadar ben kendi içimde ön yargısızca yaklaştım gelen teklife o teklifin ışığında neden olmasın diye düşünerek bu değişikliği yapmaya karar verdim. 

Şimdi görüş olarak bambaşka bir gazeteye geçmiş oldunuz. Burada neler bekliyor sizi? Zaman´daki okurlarınız ne yapacaklar?

Bana çok yazan okur oluyor. Bundan sonra Habertürk alacağız diyenler oluyor. Niye ayrıldınız diye sitem edenler oluyor. Okurdan okura değişiyor tepkiler ama bu tabii ki bir yazar için çok mutluluk verici bir şey. Ben okurlarımdan o kadar çok sevgi görüyorum ki, bu benim çok kıymet verdiğim bir şey. Ben Türkiye´de çok iyi bir edebiyat okuru olduğunu düşünüyorum. Bir kitabı sevdiyse çok seven, sevmediyse de çok da vakit kaybetmeyen, çok dobra, çok dürüst, kandırmacaya gelmeyen bir okur var Türkiye´de. O edebiyat okurunu ben çok önemsiyorum. Habertürk´te ben özellikle pazar günleri insanlık halleri üzerine, aşka dair, ayrılıklara dair, daha edebiyat kokan yazılar yazacağım. Bu yeni, daha önce denemediğim bir format ve bana heyecan veriyor. Hep yapmak istediğim bir şeydi bu benim. Ondan da ayrı bir heyecan duyuyorum. Habertürk bu tür yeniliklere çok açık bir gazete. Bir edebiyatçı olarak orada yer almak istiyorum. 

Bu geçiş sürecinde tereddütleriniz oldu mu? Çünkü Habertürk de yeni bir gazete...

Sizin de dediğiniz gibi Habertürk yeni bir gazete. Bir de insan aslında alıştığı bir şeyi sürdürmeyi daha kolay bulur tabii. O anlamda tabii ki tereddütlerim oldu. Zaman´da beni takip eden okurlarım vardı, onları kaybetme korkusu da yaşadım. Ama ben bütün bunlarla beraber, dediğim gibi bir yenilenme, değişme, yolculuk yapma, başka sulardan dem almayı önemseyen biriyim. Habertürk yeni ve kendini sıfırdan inşa eden bir gazete. O anlamda da yeniliklere çok açık bir gazete. Bambaşka ve Zaman´dakinden çok farklı bir okur kitlesi var. Ben o okur kitlesini de önemsiyorum. Biraz da onlardan gelen yorumları fikirleri duymak istiyorum. Kendini bir adaya hapsedip toplumun geri kalanına sırtını çeviren bir yazar olmak istemiyorum. Edebiyatın ve sanatın daha kucaklayıcı olması gerektiğini düşünüyorum. Sanat kimseye düşman olmamalı, kimseyi ötekileştirmemeli. Onun için mümkün olduğunca huzurlu, dingin ve barışçıl bir yerden bakması gerektiğini düşünüyorum sanatçının. 

İlk duyduğunuz tepkiler nasıldı?

İlk duyduğum tepkiler çok olumlu. Bu hafta üniversitelerde çok konuşma yaptım. Çok enteresan; Habertürk´ün hayli genç, dinamik, şehirlik bir okur kitlesi var. Onlar hemen takip etmeye başlamışlar bu da beni çok mutlu ediyor. 

Bir gazetenin çatısının altında olmak edebiyatçı kimliğinizi nasıl etkiliyor?

Tabii edebiyatla gazetenin çok farklı ritimleri var. Kitap kalıcılık üzerine kurulu. Gazete ise günlük ve hızlı bir tempoyla çalışıyor. O anlamda daha kısa zaman dilimleriyle düşünüyorsunuz. Ama açıkçası ben yazarların başka dallardan, kulvarlardan beslenmesi gerektiğini düşünüyorum. Kimi köşe yazarlığından, kimi akademisyenlikten, kimi marangozluktan beslenir. Romancıların sadece romancı olarak kalmaması gerekiyor. Çünkü roman çok benmerkezci bir dünya. Onun içinde fazla kalırsanız kendinizi tekrar etmeye başlıyorsunuz. Romancılıkta bu tehlike çok var. çünkü biz bu işi yalnız yapıyoruz. Bir sinemacıdan, yönetmenden, müzisyenden farklı olarak bir ekiple çalışmayı bilmiyoruz. Tek başımıza bir dünyada hayaller kuruyoruz. Ara sıra onun dışına çıkmak, topluma kulak vermek, insanlar neler anlatıyor bir dinlemek gerek. Ben her yazarın çok iyi bir dinleyici olması gerektiğini düşünüyorum. Muhakkak ki gazeteler de okurla yazarı buluşturmak adına çok kıymetli mecralar.

 

Doğan Kitapları, Zaman ve Habertürk üçgeni

 

Kitabınız Doğan Kitapları’ndan yayınlandı, eski bir Zaman gazetesi yazarı olarak şimdi Habertürk’de yazıyorsunuz. Bu nasıl bir üçgen? Sizi zorladığı oluyor mu?

 

“Benim imza günlerime gelip bir gözlemleseniz… Sırada bekleyen o kadar farklı insanlar göreceksiniz ki… bence bu sağlıklı ve güzel bir şey. Belki aynı masa etrafında oturup yan yana yemek yemeyen, bir ekmeği bölüşmeyen insanlar aynı kitabı okuyor. Benim okurlarım içinde muhafazakar insanlar da var. Türbanlı kadınlar da var. sol görüşlülüler var. tasavvufa çok ilgi duyanlar, feministler, nihilistler var. Çok geniş bir yelpaze ve ben bunu güzel buluyorum. Benim işim hikaye anlatmak ve hikayeler hiçbirimize ait değil. Hikayelerin kimliği olmaz, evrensel bir şekilde dolaşır. Siz de yüreğinizle dinlersiniz. Anlatılan hikaye sizin yüreğinize hitap ediyorsa zaten orada bir ruh buluşması vardır. Zaten sanatçının çok geniş bir yelpazesi olması lazım. Bu bana daha sağlıklı geliyor ve bence Türkiye’de de buna ihtiyaç var. Daha çok sentez, daha çok buluşma, birbirimize karşı daha önyargısız olmamız gerektiğini düşünüyorum.”

 

 

Söyleşi: Elif Erman

 

01.06.2009

 

Marketing Türkiye

 

 

 

 

İzlenme : 9735
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us