. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>


Röportajlar
Cumartesi Sabah Söyleşi

 

Birlikte yaşadığımız erkekler konusunda ikimiz de şanslıyız...

06.02.2010

TULUHAN TEKELİOĞLU

 

Duyguların derin sularına dalan iki kadın... Biri şarkılarıyla sızıyor ruhumuza, diğeri romanlarıyla... İkisinin de yarattığı etki, kitleler üzerinde çok güçlü. Ama duyguların çok derin sularına dalmak, bir vurgun yeme riskini de bulundurmaz mı? Karlı bir öğleden sonra, Four Seasons´a doğru giderken aklımda olanlar bunlardı. Ama biz üç kadın, hoş bir odada, bir masanın etrafında buluşunca, cümleler aldı başını gitti. Hava karardı, sözler bitmedi. Aşktan, hayal kırıklıklarından, hayallerden ve erkeklerden de konuştuk... Aşkla ilgili Elif Şafak´ın gülümseyerek söylediği cümleye çok güldü Sertab Erener ve onayladı. "Sertab´la ikimizin en şanslı olduğumuz konulardan biri, birlikte olduğumuz erkekler," dedi Şafak, "İkimiz de uzaylı tabir ettiğimiz erkeklerle birlikteyiz..." Maneviyatın kuvvetli olduğu, sadece yaratmak ve üretmekle sınırlı kalmayan, küçük kadınca şeyleri de paylaştıkları bir dostlukları var Elif Şafak´la Sertab Erener´in. Sohbetin sonunda, yıllar sonra gelişen bu dostluğun hiç tesadüfi olmadığına, birlikte çok önemli şeyler yapacaklarına inandım.

ELİF ŞAFAK

Kimsenin kimseye alınmadığı, herkesin rahat, mütevazı, kendisi olabildiği bir ortamı yaşıyoruz birlikte. Sertab´la ikimizin ortak noktası mistisizm. Bir de enerjini, vaktini kendini geliştirmeye yöneltmek. Hani oturup insanlarla dedikodu yapmaya, negatif enerji üretmeye değil... Affedememek inanılmaz bir yük. Yani öfke de bir yük, kızgınlık da bir yük. Hayata devamlı kızgın olmak nasıl bir yük insanın üstünde... Onları attıkça işte insan özgürleşiyor, gençleşiyor. Gelinlik giymedim. Ben ´Asla evlenmem,´ diyen biri olarak evlendim, onun için aslalarla konuşmamayı öğrendim.

SERTAB ERENER

Orta yaşta, çok sıkı sıkıya dostluklar kurabilmek zordur. Ama biz Elif´le öyle bir yakınlık bulduk birbirimizde. Elif kendi hayatını ve kendi kalbini açıp, o kitaplarda bize kendi dünyasını anlatıyor. Egomuz var tabii, ama onunla nasıl başa çıktığın, nasıl yönlendirdiğin, nasıl idare ettiğin önemli. İşte o noktada biz ikimiz de ünle pek ilgilenen insanlar değiliz. Bir demo yaptığımda hemen Elif´e dinletiyorum. Fikrini alıyorum, Elif´e diyorum ki, ´Hadi birlikte bir şeyler yazalım.´ Yapacağız inşallah. Krishnamurti´nin İlişki Üzerine diye bir kitabı vardı. Onu hatmettim ve hayatla olan ilişkimi kurarken, hayatla her gün yeniden tanışıyormuş gibi, kafamdaki kayıt mekanizmasını unutup sıfırdan başladım.

- Ne zaman başladı bu dostluk?

- E.Ş:
Bizim aslında biraz daha geniş bir dost grubumuz var. Özel görüşmenin dışında bir grubun parçası olarak çok bir araya geliyoruz.
- S.E: Dost meclisimiz var Elif´in dediği gibi, ama ben Elif´i, yazdığı kitaplardan da onun bütün dünyasını okuyan ve bilen biri olduğum için ilk tanıştığımız andan itibaren böyle yaşlılık demeyeyim de süregelmiş bir dostluk hissettim. Elif kendi hayatını, bütün kalbini ve gönlünü açıp, o kitaplarda bize kendi dünyasını anlatıyor. Onun bütün kalbini, gönlünü biliyorum kitaplarından. Kendimi çok yakın hissediyorum ona. Duruluğu, dil yeteneği müthiş. Elif´i ilk gördüğüm andan itibaren sanki onu yıllardır tanıyormuşum gibi geldi.

- Aynısı mı oldu size de?

- E.Ş:
Sanki zaten önceden beri tanışıyorduk, bugün de devam ediyoruz arkadaşlığımıza. Onun için siz ´Dostluğunuz ne zaman başladı?´ diye sorduğunuzda ben kalakaldım. Kafamda bir başlangıç duygusu yok, öyle bir milat yok.

- İki ünlü yaratıcı kadının iyi arkadaş olması, pek rastlanılan bir durum değil bizim ülkemizde...

- S.E:
Ego çok önemli bir şey, ego olmasa dünyada yaşadığımız hiçbir şeyi yapamazdık. Var oluşumuzun nedeni o; onu sevip, koruyup, okşamalı ama ´ünlü´ kelimesi bizim peşinde olduğumuz bir şey değil. Bizim dost meclisimizde de çok değerli insanlar var. Hepimiz aynı ortak yerde buluştuk. Bazen esprilerimizin dozu diğer insanlara göre pek ağır kaçabiliyor, ama bizim mecliste kimsenin pek umurunda olmaz.
- E.Ş: Kimsenin kimseye alınmadığı, herkesin rahat, mütevazı, kendisi olabildiği bir ortamı yaşıyoruz birlikte. Kimse aşırı alınganlıklar göstermiyor. Hakikaten kalpler üzerine kurulu bir topluluk olduğu için.

KENDİNİ İÇERİDEN İYİLEŞTİRMEN GEREK

- Kimler var bu dost meclisinde?
- S.E:
Bunu fazlaca konuşmayı sevmiyoruz ama abim (Serdar Erener) var, Nil (Karaibrahimgil) var, Sinan Çetin var. Birçok insan var...

- Birbirinize tavsiyelerde bulunuyor musunuz, roman ve şarkıların yazılma aşamasında?

- S.E:
Tabii ki, çok hem de. Bir demo yaptığımda, Elif´e dinletiyorum. Fikrini alıyorum, Elif´e diyorum ki, ´Hadi birlikte bir şeyler yazalım,´ Yapacağız inşallah.

- Var mı birlikte projeniz?

- E.Ş:
Var. Türkiye´de birbirimizi fazla yıpratıyoruz. Çok didikliyoruz. Oysa biz iki kadın, birbirimizden güç alıyoruz. Bu, çok önemli bir şey. Beraber yaratabileceğin şeylerin güzelliğini görüyorsun, ayrı ayrı yarattığın şeylerin güzelliğini görüyorsun. Öbür taraftaki o hırçınlıktan mümkün olduğunca uzak duruyorum.

- İkiniz de 40´a yaklaşıyorsunuz değil mi?

- E.Ş:
Evet.
- S.E: Ben geçtim ayol, 44 yaşındayım! Hatta 45... İnsanı yaşlandıran şey, korkular. Bence iyileşme içeriden geliyor. İçeriden kendini iyileştirmen lazım; kafaca, kalpçe... Ben de sanırım biraz da onun dışarıya yansıması var.

- Hangi korkular bitti sizde?

- S.E:
Hastalık ve ölüm korkusuyla boğuştum. Çünkü 11 yaşında gerçekten ciddi hasta olunca, sağlıklı bir kız çocuğu gibi yaşayamıyorsun. Hep olmazlar, korkular, yasaklar. Yemek konusunda bile... Şimdi teşekkür ediyorum ülseratif kolite... İyi ki de olmuş. Kendimi onun sayesinde büyütebilmişim.

- Elif Şafak´ı ne büyüttü hayatta?

- E.Ş:
Aşk´ı yazarken de kafamı kurcalayan bir şeydi. Hayatımızdaki bu eksiklikler, bu boşluklar, aslında hiçbir zaman sıfır olarak girmiyor o sürece. Hep bir artı olarak giriyor. Çocukluğuma dönüp baktığımda çok içe dönük, çok yalnız bir çocukluk görüyorum: ´Şu anda buradayım, yarın buradan gideceğim. Yarın bavulumu alacağım başka bir yere gideceğim...´ Bunun verdiği müthiş bir cesaret ve açıklık da oldu ama belli bir yıpranma da oldu. Babamı ve kardeşlerimi görmeden büyüdüm. Bu bende bir boşluk hissi yarattı. Ama uzun vadede onlar da bana birer artı olarak dönmüş. Tabii ki alıp götürdüğü şeyler de çok.

AFFETMEYİ ÖĞRENDİKÇE GENÇLEŞİYORUZ

Kızdığınız insanları zamanla affedebildiniz mi ikiniz de?
- E.Ş:
Bence herkes affetmiyor ama insanın aşamaları var, geçmişle ilişkilerimiz zamanla değişiyor. Yani geçmişle ilişkilerimiz yeniden yazılıyor aslında. Tek seferde yazdığınız bir şey değil geçmiş.
- S.E: Aslında yeniden yazsak iyi olur, hani geçmiş dediğin şey senin kaybettiklerin ya bir şekilde... Onlar bir basma kalıp haline geldiğinde, değişmezler haline geldiğinde yaşlanıyorsun bence. Asıl yaşlılığın tarifi benim için o. Değişmeyen, esnemeyen bir kalıp.
- E.S: Affedememek inanılmaz bir yük. Yani öfke de bir yük, kızgınlık da... Devamlı kızgın olmak hayata, nasıl büyük bir yük insanın üstünde. Affetmeyi öğrendikçe gençleşiyoruz.

- Birbirinizden ne öğrendiniz? Birbirinize yönelik eleştiriler yapıyor musunuz?

- E.S:
Sınır yok, her şeyi konuşuyoruz biz.
- S.E: O kadar zamansız bir yerde duruyoruz ki, dünyevi şeylerle çok fazla ilgilenmedik. Bu alışverişler bizim konumuz olmadı hiçbir zaman.

 

Cumartesi Sabah

 

 

Annesiz babasız bir çocukla ilişkilenmeye daha yakınım

- Bu hayatta neye yer yok?
- S.E:
Bu hayatta dikkatsizliğe, sevgisizliğe, aşksızlığa yer yok. Bence hırslara ve o negatif duyguların birçoğuna yer yok. İnatçılık da mesela bir çeşit motivasyon sağlayan değerli bir karakter özelliği. İnatçı olduğumdan dolayı çok mutluyum ben. O, devamlılığımı getiriyor.

- Mistisizm ikinizin de ortak noktası zaten değil mi?
- E.Ş:
Evet, bir de bu enerjini, vaktini kendini geliştirmeye yöneltmek, harcamak... Hani oturup insanlarla dedikodu yapmaya, negatif enerji üretmeye değil. İçerideki kalbini, zihnini, ruhunu geliştirmek o kadar önemli ki. Onu geliştirebilmek için de o büyük resimde kainatla, insanlıkla daha başka bir ilişki kurman gerekiyor. Ben tasavvuftan çok şey öğrendim: Belki yöntemlerimiz zaman zaman farklılaşabiliyor ama bence aktığımız yer aynı.

- ´Bunlarla asla işimiz olmaz artık,´ dediğiniz ne var hayatta?

- E.Ş:
Ben ´Asla evlenmem,´ diyen biri olarak evlendim. Onun için aslalarla konuşmamayı öğrendim.

- Çocuk yapmayı neden hiç düşünmediniz Sertab Erener?

- S.E:
Yok geç olduğundan değil tamamen fikrin yakınlarında durmuyorum yani hâlâ. Daha çok annesi babası olmayan bir çocukla ilişkilenmeye yakınım bu saatten sonra. Buna ihtiyacı olan milyonlarca çocuk var. Başka birine bir hayat vermek, sunmak anlamında kendimi olgun göremiyorum.

EN BÜYÜK HAYALİM BİR OKUL KURMAK

- Anne olacak olgunluğa gelmediniz mi yani?
- S.E:
Aslında bu dünyada anne baba olmak için üniversite sınavı gibi sınavdan geçmek gerektiğini düşünüyorum.
- E.Ş: Herkes evlenince hemen insanlarda beklenti başlıyor. Her ilişkinin ritmi, dengesi, enerji halleri başka parmak izi gibi. Bunları tek bir şeye oturtmak, çoğunluğu göz ardı etmek. Biri daha geç yaşta evlat sahibi olacak, kimisi belki hiç evlat sahibi olmayacak. Belki evlat edinecek, belki bir çocuk okutacak.
- S.E: Aslında kendi kendime paylaştığım bir şey ama, bir okul kurmak benim en büyük hayalim.
- E.Ş: Benim de. Özellikle kız çocuklar için.
- S.E: Bütün o bilinen algıların ötesinde, alternatif bir eğitim. Yaratıcılığının geliştirildiği, yepyeni insanlar yetiştirebilecek bir okul hayalim var.

 

Cumartesi Sabah

 

 

 

Uzaylı tabir ettiğimiz erkeklerle beraberiz

- Aşkı sorayım. 13 senedir aşk devam ediyor mu Sertab´la Demir arasında?
- S.E:
Hem de nasıl.

- Şans mı bu? İkiniz de sizi müthiş destekleyen erkeklerle birliktesiniz...
- S.E:
Şansı kendin yaratıyorsun Tuluhan. Bazı kitaplar bana çok yardımcı oldu. Onlardan biri Krishnamurti´nin İlişki Üzerine kitabı. Onu hatmettim ve hayatla olan ilişkimi kurarken, her şeyi sorgulamaya başladım. Hayatla her gün yeniden tanışıyormuş gibi, o kayıt mekanizmasını silerek, olabildiğince sıfırdan başladım. İlişkide de yenilmeden, savaşçı olmak lazım.

- Türkiye´de erkek, başarılı kadını pek sindiremez. İstemez öne geçmesini.

- E.Ş
: Birlikte yaşadığımız erkekler konusunda şanslıyız. Eyüp Can´a ve Demir´e ben uzaylı diyorum o yüzden. Mesela birçok ortamda Demir´i de gözlemliyorum, Sertab dost meclisinde şarkı söylediğinde, Sertab´tan bahsediş tarzı, onu sunuşu, oradaki o özen. O aşkı görmek çok etkileyici. ´Ben bu insanı seviyorum, bu insan ne kadar güzel görmüyor musunuz?´ diyen bir şey var orada. Ben de kendimi şanslı hissediyorum. Kendi evinin mahremiyetine çekildiğinde yazıyorsun ve aslında vaktini o insanla paylaşabilecekken başka işlere ayırıyorsun. Öyle anlar oluyor ki benim moralim bozuluyor. Romanı kısa vadede üretemiyorsun. Öyle aşamaların oluyor ki, ´Ya bu gitmiyor mu? Ne olacak, bu karakter olmadı,´ dediğim birçok yerde Eyüp benden daha çok inanır, daha çok sahiplenir romanımı. Benimle rekabet halinde olmaması, dizginlemeye çalışmaması çok önemli. Tam tersine o özerkliğe saygı göstermesi bir şans benim için. Yalnızlık benim için çok önemli, ´Şu anda seni görmek değil kitap yazmayı tercih ederim,´ dediğin noktada karşındaki insanın buna alınmaması, buna inanması bence çok önemli.

- Siz evlenmediniz ama değil mi?

- S.E:
Hayır evlenmedik. İstemedik Demir´le. İki defa evlenip daha sonra boşanan biri olduğum için ´Üçüncüsüne gerek yok,´ dedik. Tanrının huzurunda biz kendi ilişkimizi zaten biliyoruz.

- Eyüp Can yazmış, Nil´in düğününü. ´Biz herkesten kaçtık düğün sevmediğimiz için ama güzelmiş,´ demiş...

- E.Ş:
Evet o da ben de evliliğe mesafeyle bakan insanlardık. Hâlâ da bir yanımız öyle. Çocuklar devreye girince işin rengi değişti. Yoksa ben evliliği çok şart olarak gören bir insan değilim. Evliliğin birçok sorun da taşıdığını düşünüyorum. Kurum olarak evliliğin bizi de zorladığı dönemler oluyor, ama muhakkak güzellikleri de var. Merasimlere önyargılıydık. Ben gelinlik giymedim.

- Keşke gelinlik giyseymişim dediniz mi?

- E.Ş:
Yok o olmadı, fakat o tören o kadar güzeldi ki, o kadar dostaneydi ki... Herkesin yüreğiyle katıldığı rüya gibiydi ve biz o rüyayı birlikte gördük. O yüzden bana ´Güzel de olabiliyormuş evlilik törenleri,´ dedirtti...

 

Cumartesi Sabah

 

 

 

Peşinde koştuğumuz şey ün değil

- Kolay oldu mu şeffaflaşmak?
- E.Ş:
Ölene kadar, kocaman bir duvar önümüzde duruyor bizimle kainat arasında, devamlı bölüyor, ´ben-sen´ ayrımı, ´benonlar´ ayrımı. O duvarı ne kadar aşağıya indirirsek, görüş açımız o kadar genişliyor. Bu hissettiğin şey içinde domine etmek, ´Ben buradayım,´ demek olmadığı için aslında starlık ve ün uyumunun çok dışında bir yerden konuşuyoruz.

- ´Starlık ve ün olgusunu kendimizin dışında tutmayı başardık,´ diyebilir misiniz?
- S.E:
O çok iddialı bir şey olur. Peşinde koştuğumuz şey ün değil aslında.
- E.Ş: Ünlü olmayı sevmiyoruz. Bir şeylerin üzerine konumlandırmıyorsun kendini.
- S.E: Demir´le şarkı söylerken de aynı şeyi hissediyorum. Yavaş yavaş bizim sürecimizde de onu yaşadık. İşte o ´ben-sen´ler bitip de orada sadece şarkı için, bir hedef bir amaç üzerinden konuşmaya başlarsan, gerçek üretim başlıyor. Arındıkça o keyfi yaşıyorsun. Aslında her şeye binlerce anlam yüklemeye çalışıyoruz bir şey olsun diye. Aslında tamamen tesadüfler üzerinden konuşuyoruz.

- Tesadüflere inanıyor musunuz?

- E.Ş
: Ben tesadüfün tesadüfi olmadığına inanıyorum. İşte eskiler ona tevafuk diyorlar ya. O rastlantı büyük resimde bir yere oturuyor. Belki biz bunu göremiyoruz, ama bunun bir adım öncesi ve sonrası var. O bağlantıları kuran ümmet devam ediyor.

- Dostluğunuz tesadüfi değil ama.

- E.Ş:
Bence değil.

 

Cumartesi Sabah

 

 

 

Kem göz ve kem sözden korkarım

 

- Sevmedikleriniz?
- S.E:
Kendini bilmemek.
- E.Ş: Kem göz, kem söz.

- Asla yemedikleriniz

- S.E:
Fast food.
- E.Ş: Kırmızı et.

- En sevdiğiniz renk

- S.E:
Yeşil.
- E.Ş: Mor ve siyah.

- En sevdiğiniz ses?

- S.E:
Freddie Mercury.
- E.Ş: Fazla sigara içmiş, hafif puslu kadın sesinden şarkılar.

- En sevdiğiniz kitap?

- S.E:
Parfümün Dansı.
- E.Ş: Mesnevi, Hüsn ü Aşk, Ecinniler, Tristram Shandy, Orlando....

- En beğendiğiniz film?

- S.E:
Matrix.
- E.Ş: Brazil.

- En sevdiğiniz yemek?

- S.E:
Suşi.
- E.Ş: Zeytinyağlılar.

- Uğurlu eşyalarınız?

- S.E:
Yok.
- E.Ş: Gümüş yüzükler, vav harfi, kehribar bir dolmakalem, her renk mürekkep hokkası....

- Burcunuz? Astrolojiye inanır mısınız?

- S.E:
Yay. Ama pek ilgilenmiyorum.
- E.Ş: Akrep. Popüler astrolojiye değil, ama yıldızlara ve semanın üzerimizdeki etkilerine inanırım.

 

Cumartesi Sabah

 

İzlenme : 9109
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us