. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Kökü olmayan ağaçlar

“Her insanın muhakkak kökleri olmalı.” diye yazmış bir okurum İstanbul’dan. “Sizin kökleriniz buradaysa siz niçin Amerika’dasınız, yok eğer kökleriniz oradaysa romanlarınızda burayı, Türk kültürünü nasıl bu kadar zengin işleyebiliyorsunuz?”

Cevabım: Tuba ağacı.

Mesnevi’de anlatıldığı üzere bir gün bir bilge, kendi türleriyle uçmayı reddeden iki ayrı cins kuşa rastlar yol kenarında. Hayli merak eder bu iki farklı yaratığın nasıl olup da kendi aileleriyle, ait oldukları yerlerde yaşamak istemediklerini, nasıl olup da bir “yabancı”yı kendi kardeşlerine yeğlediklerini. Biri karga, biri leylek... O kadar farklıdır ki kuşlar, ihtimal veremez birbirlerini sevdiklerine, türdeşleriyle değil de birbirleriyle uçmayı yeğlediklerine. Öyle ya karga dediğin kargalarla uçmalıdır, leylek dediğinse leyleklerle. Yaklaşır ve merakla inceler kuşları. Ta ki her ikisinin de topal olduğunu keşfedinceye kadar. O zaman anlar ki birlikte kaçar, birlikte uçar, beraber yaşamaları beklenenlerin yanında tutunamayanlar. O zaman anlar ki, sahip oldukları değil, sahip olmadıklarıdır kimilerini birbirlerine yakın kılan.

Topal kuşlar birbirini bulur bulmasına da, nereye kaçabilirler, ne kadar uzağa? Diyar diyar mekik dokumak yerine, bizatihi içinde yaşadıkları şehirlerde cirit atmayı tercih edenler de oldu geçmişte. Şehre kızgın ama bir o kadar aşık, ne ona ne de onsuzluğa katlanabilen ama son tahlilde inatla şehirde kalmayı, şehirli olmayı seçenler. 19. ve 20. yüzyıl modernitelerinin en önemli figürleri olarak dikildiler karşımıza. Nam-ı diğer kent-gezginleri. Yabancıları dışlamayan, kendine zerre kadar benzemeyen insanlarla bir arada yaşamaktan gocunmayan ve içten içe, gittikleri her yerde aslında en çok kendilerini yabancılayan topal kuşlar, flaneur’ler. Modernleşmenin başka başka şehirlerde nasıl ayrı ayrı kulvarlardan yürüdüğünü gözler önüne seren Marshal Berman, Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor başlıklı kitabında, Marx’ı, Baudelaire’i ya da Faust’u bir de bu gözle değerlendirmeyi önerdi. Eğer Berman, Paris yerine, İstanbul’u da ele alabilmiş olsaydı mesela, edebiyat-modernite-kent gezgini üçlemesine Sait Faik’in de ismini eklerdi mutlaka. İnsanları arşınladığı için sokakları tanıyabilen, sokakları dışlamadığı için şehri bilebilen Sait Faik’i. Keza Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı, keza Necip Fazıl’ı.

Ne varsa şehirde var. Şehirde ne varsa, karşıtıyla var. Büyük ve kaotik şehirlerin dışında, sakin, düzenli, yeşil sahalarda yaşamak iyi hoş da, ruhsuz ve boğucu alabildiğine. Amerika’ya geldiğimden beri böylesine steril kampüslerde hocalık yapıyorum. Belki her telden, her demden insan var da burada, bir tek topal kuşlar yok nedense etrafta. Onlar şehirlerde, şehirlerin arbedesinde. Uzaklaşsalar da bir anlığına, kendilerini habire kışkışlayan şehir hayatına dönüyorlar ısrarla; dönüp de başka başka topal kuşlara rastlayabilmek umuduyla...

Belki de önemli olan gidilecek yer ya da güzergâh değil, gitme fikrinin kendisi. Daimi göçebelik. Bir öte diyar fikri bakidir içimizde. Kimileri cennetteki tuba ağacı misali. Kökleri var, var olmasına da toprağa bağlı değil, havada, yukarıda. Kimilerinin kökleri göçebe.

Ben ağaçlardan en çok tuba ağacına yakın hissettim hep kendimi.

 

01.05.2005

 

İzlenme : 6770
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us