. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Bir-an-bile- ama-bir-an- bile-susmadan- ağlayabile

Bir-an-bile-ama-bir-an-bile-susmadan-ağlayabilen-çocuk-anneleri

 

 

Gündüzleri uyanık olduğum nadir saatlerde bir hayal meyal dolanıyorum bir hayali diyarda; rüyalarımda ise Amerika sokaklarındayım

 

 

 

Geldiğimden beri sürekli uyuyorum. Jet-lag falan değil mesele. Zaman kaymasından değil, feleğimin şaşmasından muzdaribim. Duvarda asılı duran emektar öz-güven-o-metrem sürekli sıfırın altında bir yerlerde. Durup durup sayıklıyorum, "ne demeye geldim ulan, Amerika benim neyime?". Sonra silkiniyorum umutsuzluğumdan, kararsızlığımdan, yılgınlığımdan. Silkinip, az zamanda çok işler kotaracak birinin buram buram azim kokan gayretkeşliğiyle fırlıyorum ayağa. Amerikan ruhu şimdiden sinmiş damarlarıma; illa ki bir şeyler yapmalı, illa ki battal işler başarmalı, illa ki küçümen-kahramancıklar olmalı. Fırlıyorum fırlamasına da iki adım sonra uykum geliyor yine. "Uyanınca kotarırım kotarmam gerekenleri" diye kandırıyorum kendimi. Uyandığımda gene çok geç oluyor zaman. Geldiğimden beri, soba görmüş kedi gibi sürekli uyuyorum.


Hiçbir şey gökten zembille inmiyor. Her şey gibi uyku-düzeni-bozukluğunun da bir tarihçesi var. Ben de hiç olmazsa bir süredir sorun çıkarmadan tıkır tıkır işleyen uyku saatimin ibresinin tepetaklak olup bozulduğu anı gayet iyi biliyorum. O andan sonra iflah olmadığına göre, bir daha doğru-dürüst-akıllı-uslu saatlerde uyuyamadığıma göre, olan bitenden jet-lag vaziyetlerini filan değil, o kadını sorumlu tutmakta yerden göğe kadar hakkım olmalı.


Yolculuk yapmanın en korkutucu yanı, bir kez yola çıkmış bulunduktan sonra, o yolculuğu daha fazla yapmama gibi bir inisiyatifinizin olmamasıdır. Gemide, trende ya da kıtalararası uçan bir uçaktasınız diyelim, artık ne bulduysanız bahtınıza; vaziyet ne denli kasvetengiz, hatta dehşetengiz olursa olsun, "Kenara çekin, dayanamıycam iniyorum" deme şansınız yoktur. Malûmu ilan, bunu herkes bilir demeyin. Herkes bilmez çünkü. Çeşit çeşit anne türü içinde belli bir altgrup vardır ki, bu bilgiden tamamen bihaber sürdürür yaşamlarını. Türler kataloğunda BABAGBABSAÇA denir onlara. Meali: Biranbileamagerçektenbiranbilesusmadanağlayabilençocukanneleri. Eş dost arasında kısaca, BABSAÇA.

 

Hiç böyle yapmazdı!
Tanımak zor değildir onları, ama kolay da değildir hani. Bazı BABSAÇA lar son ana kadar renk vermezler. Ne zaman ki uçağın kapıları kapanır, trenin tekerleri dönmeye başlar ya da gemi demir alır, pattadanak açık ediverirler kimliklerini. Sürpriz! Bir BABSAÇA ile yolculuk etmektesiniz! Ve her BABSAÇA iki organizmadan oluştuğuna göre, bu da demektir ki tek yaptığı ara sıra dudaklarını aralayıp "şşşşt bak amca öcüymüş" demek olan bir anne ve istisnasız her şey için abartısız saatlerce ağlayabilen bir çocuk ile birlikte yapacaksınız yolculuğunuzu. Merak etmeyin, fazla değil. Epi topu 11,5 saat.


BABSAÇA lar kendilerini öteki annelerden farksız göstermeyi sevdiklerinden sürekli kamuflaj halinde dolaşırlar. Önceden anlayamazsınız. Yüzlerine baksanız sanki dünyanın en masum yaratıkları. Sanki olacaklardan, az sonra yaratacakları infialden onların dahi haberleri yok. Aksi takdirde, hiç olmazsa diyet yapanlara önerilen tuz miktarı kadarcık vicdan azabı kırıntısı görebilirdik gözlerinde. Ezikimsi bir gülümsemeyle bakarlardı birazdan birlikte uçağa binecekleri yolcuların yüzlerine, "olacaklar için özür dilerim" dercesine. Ama heyhat! Sanki kendi çocuklarını tanımıyorlar, sanki olacakları bilmiyorlar. Uçak havalanır havalanmaz, dakka bir ciyak bir yanlarındaki çocuk basar basmaz yaygarayı, BABSAÇA lar da hayretten iri iri açılmış gözlerle bakınırlar sağa sola: "Allah Allah hiç böyle yapmazdı amcası teyzesi, niye ağlıyor bilmem ki!" Yalan. Düpedüz yalan. Çünkü "ağlamayan çocuğa şeker vermezler" atasözünü şiar etmişse bu küçümen bedenler, bunun başlıca sorumlusu anneleri. İstisnasız her şey için abartısız saatlerce ağlayabiliyorlarsa eğer, tam da bu özel anne türü tarafından yetiştirildiklerinden. Mektupmuş-e-mailmiş-sağır-dilsiz alfabesiymiş hepsi bir kenara... Ciyak ciyak ağlamanın da başlı başına bir iletişim kurma yöntemi olduğunu öğrenmiş bulunan bu çocuklar, istediklerini elde edemediklerini görünce, yeterince iletişemediklerini zannederek, daha da fazla ağlamakta buluyorlarsa çareyi, çocuğu değil perde arkasındaki anneyi incelemeye almalı.

 

Jet-lag ın kırılma anı
İstanbul-New York seferinin rötarla birlikte 11,5 saat sürebileceğini bilmezdim, öğrenmiş oldum. 11,5 saatin bu kadar tahammülfersa olabileceğini, keza bir çocuğun 11,5 saat boyunca hiç susmadan ağlayabileceğini de bilmezdim, onları da öğrenmiş oldum. Ağlamak kelimesi kifayetsiz kalıyor durumu anlatmaya. "Tepinetepineuğunmak", "morarıncaya-değin-cırlamak" ya da "katıla-katıla-feryadı-basmak" filan demeli. Ne en yakındaki 80 yolcunun tek tek öcü rolüne bürünmesi, ne koltukların arkasından her an çıkacak olan badikara tehdidi, ne de Amerikalı hostes-teyzenin sarı kaşlarını kara kara çatması... hiçbir şey kâr etmedi. Dedim ya, jet-lag filan hikâye. Uyku düzenimin ayarı ilk orada çıt etti, duydum. Kırılış o kırılış ondan beri iflah olmadı. Geldiğimden beri sürekli uyuyorum. Gündüzleri uyanık olduğum nadir saatlerde bir hayal meyal dolanıyorum bir hayali diyarda; rüyalarımda ise Amerika sokaklarındayım. Rüyalarım daha çok bilincinde hakikatin. Uykum gelmiş olmasaydı, onları da anlatırdım.

 

15-09-2002

 

İzlenme : 4488
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us