. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Ah canım Jennifer doğursaydın ya bir çocuk

Elif Şafak, kocası Brad Pitt’i Angelina Jolie’ye kaptıran Jennifer Aniston’ı yazdı

 

 

Ah canım Jennifer doğursaydın ya bir çocuk!

Madrid’de çocukken, hatırlıyorum, bir gece şangur şungur bir sese uyandım korkuyla. Ses sokaktan geliyordu. Başımı uzattım perdenin aralığından. Orada, aşağıda, gecenin karanlığında, varlığı siluetten ibaret bir adam vardı; içmiş, zil zurna ve öfkeli. Almış eline bir taş, fırlatmış, kırmış sokak lambasını. Tüm sokak karanlığa bürünmüş bu ani eylemin ardından. Şimdi o boğucu karanlıkta duruyordu öylesine, salınarak kendi yorgun ritmiyle. O gün bugündür sorarım kendime. Sahi neden, nasıl olur da durup durup, parıltısı olan, ışık saçan şeylere saldırırız? Sahi neden, nasıl olur da koca koca yetişkinler olduğumuzda dahi dayanamaz, en yalnız, en zavallı anlarımızda tutar sokak lambalarını kırarız? Neden çekemeyiz ışığı ve ışıltılı olanı?

 

Yazılı ve görsel basın aracılığıyla başkalarının parıltılı hayatlarının sönüşüne tanıklık etmek, onların da düştüğünü düşebileceğini görmek, çağımız insanının en kuytu zevki, en saklı bağımlılığıdır. Son zamanlarda bu iptilaya hizmet eden yepyeni bir malzeme çıktı sofralara: Jennifer Aniston’un eşi Brad Pitt tarafından terk edilmesi!

 

Ne de olsa ‘fazla’ idiler. Fazla genç, fazla güzel, fazla gıpta edilesi, fazla zengin… Velhasıl fazla ışıltılı. Onların evliliklerinin karardığını görmekten bunca zevk almamızın temel sebebi bu. Kararsın ışık! Kimse bizden ‘fazla’ olmasın bu alemde. Kararmayanı karartırlar. Gerekirse şayet, ellerimizde taşlar. Medeniyet denen şey, arenalarda gladyatörlerin ölümüne dövüşünü seyredenlerin, şimdi tarz değiştirip, gayet medeni bir biçimde ekran karşısında ya da gazete sayfalarında kan ve son görmeye odaklanmalarıdır. Değişen sadece biçimdir. Yüzyıllar evvelindeki kadar düşkünüz başkalarının acısını seyretmeye. Seyirlik bir toplumdur içinde yaşadığımız. Sıkıcı hayatlarımızı başka nasıl renklendirir, şekerlendiririz?

 

Bu doğrultuda, Jennifer Aniston ve Brad Pitt evliliğinin sona ermesi büyük ilgi kopardı gerek Amerika’da, gerek Türkiye’de. Yaz başında New York’ta idim, herkes bunu konuşuyor, bunu soluyordu. Acaba hakikaten Angelina Jolie ile beraber olmuş muydu Brad Pitt? Nasıl yapardı bunu karısına? Oradan İstanbul’a geldim. Burada da herkes bunu konuşuyor, bunu soluyor halen. İnternet siteleri çiftin ayrı ayrı sevgili listelerini yayınladılar, şimdiye kadar kimlerle birlikte olduklarının dökümlerini okumak isteyenlere. Salt geçmişleri değil, gelecekleri de lazım ya. O yüzden, madem ki ayrıldılar, bundan sonra kimlerle beraber olabileceklerinin dedikodusu yapmak, kimlere yakışacaklarını bulmak için binlerce insan işini gücünü bırakıp, klavyelere sarıldı. Televizyon kanallarında, web sayfalarında, gazete sayfalarında… Kurcalanıyor ayrıntılar. Mahrem olan sergileniyor. Bu bir gösteri. Işıltılı insanların kararması başkalarına seyirlik malzeme. Seyirlik ve çitlemelik.

 

Ünlülerin parıltılarını yitirmekten her zaman hoşlanır toplum denen o devasa ağız, kem göz ama söz konusu seyir nesnesi kadınlar ise, ikiye katlanır ilgi. Toplum kadınların düşüşlerini görmeyi bilhassa sever. Kadın ne kadar ünlü, ne kadar güzel, ne kadar başarılı, ne kadar yetenekli olursa, yani ne kadar tırmanmışsa zirveye, düşüşünü, o da olmadı tökezleyişini görmek o kadar haz verir etraftakilere. Aniston’un çocuk sahibi olmaktansa kariyerine odaklanmayı seçtiğini ve bu durumun baba olmayı her şeyden çok arzu eden Brad Pitt’i derinden yaralayıp, nihayet evliliklerini bitirdiği iddiası bundan ötürü bu kadar önem kazandı.

 

Akşam Kuzguncuk sahilde ara sıra uğradığım salaş kafenin önünde çayını höpürdeten iki kadının konuşmalarına kulak misafiri oluyorum.

 

‘Ah canım Jennifer, doğursaydın ya bir çocuk, tutsaydın kocanı elinde işte ne vardı?’ diyor biri. Ses tonundan şaka yaptığı ortada ama mesaj ciddi. Beriki sallıyor başını. Tabii ya. Jennifer-Brad-Angelina üçgeninde isimler yabancı, hikaye tanıdık geliyor ne de olsa. Bizim Kıymet Hanım teyzenin gelinine de aynı şey olmamış mıydı seninki kariyer yapacam, diye kocasını evini ihmal edince?

 

Adeta bir haremde yaşıyoruz da biz kadınlar, daimi rekabet halindeyiz. Alttan alta hepimize belletilen mesaj bu: Kadın evvela kadınlığını bilmeli. Erkek dediğin kaçar elinden. Gider başkasına. O yüzden sen sen ol kızım, evladım, Jennifer da olsan güvenme kendine, bak kadınlığını, analığını bilmezsen neler gelir başına. Kariyer merakı yaramaz kadın kısmısına. Erkekler ses çıkarmaz görünür (hele okumuş, yazmışı öyle yapar) ama sevmezler kendini evine, yuvasına, kocasına adamayan kadınları. Sonra ilk fırsatta, yani başkasını bulduğu anda, hop, bir de bakmışsın kocan gitmiş elinden.

 

Önce babalarını, sonra kocalarını ince ince idare etmeyi öğrene öğrene büyüyen Türk kadınları böyle tartışıyor Jennifer isimli bir lambanın ışığını kaybedişini.

 

Oysa her şey gibi, her güzel şey gibi aşk da biter, bitebilir. Ve çoktan kararmış evlilikleri, pörsümüş sevdaları, öyle çocukların hatırına yahut zevahiri kurtarmak adına sürdürmektense, kestirip atmak yeğdir. Kısa da olsa, sonlu da olsa, sonunda taşlanmak da olsa, ışık olmak karanlık ve karanlıkta kalmaktan iyidir.

 

 

 

Yeni Aktüel, Sayı: 1, 19-25 Temmuz 2005

 

İzlenme : 5235
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us