. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Güneşli günler

Sevdiğim kitapları yeniden okuyorum bugünlerde. Bizi yeisten, ümitsizlikten, cehaletten ve tekerrürden ancak okumak-okumak-okumak kurtarır inancıyla.

Bildik bir kitabı yeniden okumak hem tanıdık bir simaya rastlamak gibi kalabalıkta, hem de tutulan bir ayna insanın benliğine. Öyle bir ayna ki şaşırmamak ne mümkün kendi kendine, kendindeki değişime. Meğer eskiden ne kadar farklıymışım, nasıl olmuş da bundaki hikmeti anlamamışım, diyebilmek, hayret etmek aynı kitabı iki farklı okumada nasıl farklı algıladığına....

“Bırak şu kitabı, gel dışarı...” seslendiğini duyar gibiyim baharın.

Dışarıda bahar. Dışarıda güneş. Çoğu insanı dışarıya çıkmaya teşvik eden, keyiflendiren hava değişimi bende oldum olası sadece kasvet uyandırır. Yazın ilk günleri geldi mi, ne yazı, aslında bahar geldi mi demeli, hani kuşlar cıvıl cıvıl, sanırsın ki yeni bir beste keşfettiler; hani renkler bir başkalaşır, açılır saçılır; hani ağaçlar donanmış, kokular katmerlenmiş; şehir kendince kadrince sil baştan donanır ve hani insanlar baskıdan kurtulmuş yay misali fırlar ya sokaklara, dışarılara, atarlar kendilerini illa ki kamusal alana; hani işte o dönemlerde, öyle günlerde, benim moralim bozulur oldum olası, kendime kapanırım. Bedenim bir türlü ayak uyduramaz yazın ritmine, sanki yürümeyi unutmuşum. Adeta herkesin işittiği bir ritim var, bir ben sağır olmuşum... Güneşi neden sevmediğimi bilmiyorum. Açıklayamıyorum. Kim bilir belki vardır ulvi ve derin ya da felsefi bir sebebi, belki de sırf sıcak olduğu için işte.

Güneşli yazılar yazamayışım bu yüzden mi? Ne vakit kararsa ağırlaşsa hava, hani kurt havası ha yağdı ha yağacak, bir keyif bir enerji bir umut içimde. Yaşasın karardı hava, yaşasın ayın karanlık yüzü. Yarasalar gibi karanlıkta çalışmam, evde fazla lamba yakmamam, illa ki yarı karanlıkta yazmam; güneş altında araba yolculuğu yapıyorsak camlara eşarptan atkıdan artık ne bulursam perdeler çekmem; deniz kenarına gidilmişse, keyif çatmak bir yana acı çekmem bu yüzden. Plajın altında gizli bir dehliz ya da üstünde cam geçit olsa, ben denizden doğruca o iç kısma geçsem... Nasıl yapsam da karşılaşmasam güneşle?

Tanıdık kitapları yeniden okuyorum bugünlerde. Tanpınar yakalıyor beni yeniden Beş Şehir ile. “Ne kadar muzdarip olursanız olun, güneş bu ıstırabın arasında ergeç bir çatlak buluyor, oradan altın bir ejder gibi kayıyor. Sizi iç mahzeninizden çıkarıyor, bir yığın imkânı masal gibi anlatıyor. Sanki, bana inan, ben her mucizenin kaynağıyım, her şey elimden gelir; toprağı altın yaparım. Ölüleri saçlarından tutup silker, uykularından uyandırırım. Düşünceleri bal gibi eritir, kendi cevherime benzetirim. Ben hayatın efendisiyim. Bulunduğum yerde yeis ve hüzün olamaz.”

Ben bu paragrafın altına imza atarım. Hem de canı gönülden. Tek farkla. Yazıda “güneş” kelimesi geçen her yere, onun yerine “edebiyat” kelimesini koyarak. Böyle diyor bana edebiyat, fısıldıyor daima kulağıma: “Ne kadar muzdarip olursan ol, edebiyat (ve kitaplar) bu ıstırabın arasında ergeç bir çatlak buluyor, oradan altın bir ejder gibi kayıyor. Seni iç mahzeninden çıkarıyor, bir yığın imkânı masal gibi anlatıyor.”

İyi ki var kitaplar.... iyi ki var edebiyat.

 

20.05.2007

 

İzlenme : 3340
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us