. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Kadın: İmkânsız bilmece

 

Doğrusunu isterseniz zaman zaman oturup biz kadınları ti’ye alan yazılar yazmak istiyorum. İnceden inceye dalga geçmek geliyor içimden. Hatta tefe koyup çalmak şöyle rahat rahat.
O kadar çok beğenmediğim huy var ki hatun taifesinde. Hemcinslerimde ve tabii kendimde. Kıskançlıklarımız, dedikodularımız, dobra değil dolaylı konuşmalarımız; durmadan her şeyi ve herkesi kıyaslama huyumuz; sakin kafayla düşünerek ve sindirerek karar vermek yerine aceleyle yapılmış çıkarsamalarımız; duygusallıklarımız, tepkiselliklerimiz; bir meseleyi anında söylemeyip içimize atmalarımız; sonra o içimizde birikmiş, yıllanmış, sirkeleşmiş duyguları bir bir çıkarıp karşı-argüman ve kelime cephanesi olarak kullanmalarımız; kendimizi ve birbirimizi çok ama çok hırpalamalarımız. Acımasızlıklarımız. Pireyi deve yapmalarımız. Pire için yorgan yakmalarımız. Ah şu satışlarımız. Birbirimize habire çelme ve isim takmalarımız. Arkadan konuşmalarımız. Görünmez bir haremde yaşar gibi habire birbirimizle rekabet halinde olmamız. Niyeyse.
Tek tek ayıklıyorum zihnimde bu halleri, cımbızla çekiyor, mikroskopla inceliyorum. Tam oturup yazacağım bunlar üzerine, eleştireceğim kadınları yerden yere; pat diye bir haber okuyorum, yahut bir yazı. Bazı köşe yazarlarının kadınlardan bahsederken kullandığı vahim üsluba bakıyorum mesela. Medyaya sirayet eden erkek egemen söyleme. Küçümsemelere. Bıyık altından gülmelere. Öylesine kanıksanmış, benimsenmiş ve içselleştirilmiş. Yahut bir profesörün beyanlarına dikkat ediyorum. Ne yazık ki en okumuş yazmış gibi görünenlerin bile bu kadar ataerkil olmalarına.
Kadınlarını inciten, yaralayan, öteleyen, ötekileştiren bir ülkede, tekrar ve tekrar, aynı önyargılar, aynı kalıplar, aynı laflar. Derken gene bir töre cinayeti, kadına karşı şiddet, koca dayağı, yetmeyen sığınma evleri, siyasetin hep erkeklerce şekillendirilmesi, göz göre göre haksızlık, eşitsizlik, adaletsizlik. İşte o zaman kadınları eleştirmek filan içimden gelmiyor. Oturup gene erkek egemen kafalar ve yapılar üzerine yazmak durumunda hissediyorum.
Belki de böyle yapa yapa mizah ve ironi kabiliyetimizi baltalıyoruz elde olmadan. Her şeyin bu kadar ciddi ve yoğun ve tartışmalı olduğu bir toplumsal ortamda kendi kendimize gülemez oluyoruz. O kadar hızlı geçiyor ki zaman, içe dönüp bakmaya vakit bulamıyoruz. Bir ağırlık çöküyor üzerimize. Bir ciddiyet. Bir köşelilik. Toz pembe konularda yazamıyor, bir gün de mesela matraklık olsun diye kalem tutamıyoruz. Gündem her zaman o kadar ağır ve ciddi ki şöyle bir hafifleyemiyoruz.
Ama işte bu pazar farklı. Bugün adeta Türkiye bir Norveç ya da Danimarka imişçesine rahat yazabilmek istiyorum. Tam ve pür bir eşitlik sağlanmış gibi, kadına hak ettiği fırsatlar verilmiş gibi, yani oturup kadınları da doya doya eleştirebileceğimiz düzeye gelmişiz gibi hissedebilmek istiyorum. Bir anlığına da olsa. Bir yazı boyu. Bir düş boyu.
Amerikalı bir kadın yazarla çocuklar üzerine sohbet ediyoruz. Bana dert yanıyor. İki çocuğu var: Bir oğlan, bir kız. İkisi de buluğ çağında. Oğlunun ne kadar duygusal ama bir o kadar saf ve şeffaf ve “basit” olduğunu anlatıyor. Kızı ise belli ki daha karmaşık bir kişilik. Meselelere çok daha dolaylı bakıyor. “Aramızda muazzam bir aşk ve nefret ilişkisi var” diyor gülerek. “Habire anne-kız çekişip duruyoruz. Duygusal taktikler geliştiriyor beni alt etmek için.” Ve sonra eğilip ekliyor usulca: “Hani biri bana bunu söylese çok kızarım ama bazen kadınları çekilmez buluyorum.”
Okumuş etmiş birçok kadın aslında bu duyguya aşinadır. Kadınlar bazen kadınları çekilmez bulur. Keza tesadüf değildir kadın-erkek karışık ortamlarda kimilerimizin hemencecik “erkek tarafı”na meyletmemiz. Oturup ailevi meseleler yahut moda, alışveriş veya çocukların eğitimi gibi mevzular konuşmak yerine gidip sohbetin o kanadında yer almak isteriz. Memleketten, kültürden, edebiyattan, sanattan, “daha derin görünen” konulardan bahsedebilmek için değil sadece. Sohbet konularından ziyade enerji farklıdır erkekler tarafında. Kadınlar birbirlerini çok inceler. Sürekli. Erkekler de bakar ama başka türlü. Bir erkek durup da çorabın kaçmış mı, kilo almış mısın, suratında sivilce mi çıkmış, fondötenle mi kapatmışsın diye bakmaz. Erkek gözü bu anlamsız ayrıntılara takılmaz. Kadın kadını böyle inceler ama. Hemen fark eder. Not eder. Her türlü yamayı, eksiği, gediği. Dolayısıyla fiziksel özelliklerin, nasıl giyindiğin, nasıl göründüğün çoook önemlidir hatun meclislerinde. Gereğinden fazla önemlidir.
Bugün benim “iğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batıralım” günüm. Birbirimizi eleştirebilmeliyiz. Hallerimizi, zaaflarımızı görebilmeliyiz. Lakin unutmadan, biz kadınlar olmasak bu dünya çekilmez bir yer olur.

 

20 Mart 2011

 

İzlenme : 3010
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us