. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Arap Baharı´nın dört mevsimi

 

DURAĞAN zannedilen, kendini içeriden dönüştüremez diye hesap edilen Ortadoğu bugün hızla değişiyor. Tüm beklentilerin ve siyasi analizlerin ötesine geçen bir dinamizmle.

Arap Baharı´nın etkileri iki açıdan uzun vadeli olacağa benziyor. Birincisi bölgesel etkiler. Domino taşları gibi peş peşe Mısır´dan Suriye´ye hissedilen "artık bundan sonrası yepyeni bir başlangıç olacak" beklentisi. Bu psikolojik dalganın üzerine inşa edilecek yeni siyasetler, yeni toplumlar. Arap ülkelerinde, gözümüzün önünde ve son derece kısa bir zaman dilimi içinde kuşaklar arası keskin bir varoluşsal kopuş yaşandı. "Böyle gelmiş, böyle gider" diyen anne babaların çocukları artık "Biz istersek bu düzeni değistirebiliriz" demekte ve buna inanmakta. Bir önceki kuşakların yarı bezgin, yarı kaderci ve bir o kadar kötümser ve kabullenişçi hayat algıları yerini bazen abartıya kaçan, henüz dozu tutturamamış, akord olmamış bir iyimserlik ve azim havasına bıraktı. Genç nüfusun çokluğu bu durumu daha da pekiştirdi. Artık nice Arap başkentinde kuşaklar arası kopukluk sadece yaştan ibaret değil, aynı zamanda zihinsel ve ruhsal bir mesafe de açıldı arada. Bunun etkilerini henüz yeterince irdeleyemiyoruz.

Yaşanan topyekûn değişimin ikinci temel etkisi ise küresel düzlemde. Dünyanın geri kalanında hâkim olan köhnemiş "Doğu" algılarını yerinden oynattı, sarstı yaşananlar. Bugün artık kimse Müslüman coğrafyadan bahsederken "durağan", "sabit", "hareketsiz", "edilgen" gibi sıfatları kullanmıyor. Oysa yakın zamana kadar sayısız akademik ve gayri-akademik makalede bu ve benzeri betimlemeler hep on plandaydı; kullanılan dil bambaşkaydı konu Ortadoğu olunca. Şimdi bütün bir coğrafya adeta "sürprizlerle dolu bir diyar" olarak görülüyor. Dogmatik bakan uzmanların pabucu dama atıldı; bölgeyi ve bölge insanını doğru ve önyargısız okuyan yepyeni bir söylem aranıyor.

Çok şey değişiyor, evet. Ve Türkiye bu çerçevede sessiz ve pasif bir oyuncu olarak durmayacağının işaretlerini verdi, veriyor. Aktif bir dış politikayla dikkatleri üzerine çekiyor. İngiliz ve Amerikan basınında bugünlerde Başbakan Erdoğan´ın Ortadoğu politikası tartışılıyor. Peki siyasette bunlar olurken toplum ne kadar haberdar yahut ne denli meraklı? Sözünü ettiğimiz coğrafyayı ne kadar tanıyoruz acaba? Kültürleri? İnsanları? Ne kadar takip ediyoruz Mısır edebiyatını? Tunuslu yazarları? Libya´dan çıkan romancıları? İran sinemasını? Hikâyelerini anlamadan bir toplumu "bilmek" mümkün mü?

Türk basınında, ekseriya, Ortadoğu ülkelerinin öznel halleri ve tekil tarihleri bilinçli ve derinlemesine tartışılmıyor. Keza bazı şeyleri birbirinden ayırt etmekte güçlük çektiğimizi düşünüyorum. İsrail hükümetini eleştirmek başka şey, Yahudi aleyhtarı olmaksa bambaşka şeydir. Bir hükümeti, hatta bir devlet yapısını kıyasıya eleştirebiliriz. Ama bir halkı, bir dini, bir toplumu, bir kültürü ötelemek, Öteki´leştirmek büyük bir hata olur. İsrail hükümeti ile İsrail halkı aynı şey değil. Unutmayalım ki İsrail halkından kendi hükümetinin politikalarını eleştiren nice sesler çıkmaktadır; Ortadoğu´nun en renkli, en dinamik sivil toplumlarından birine sahiptir İsrail.

Bugün Ortadoğu´da Osmanlı etkisinin yeniden dirilmesini isteyen bir söylem filizlenmekte Türkiye´de. Ama bunun yurtdışında karşılığı yok. Keza Ortadoğu´da da yok. Eğer Türkiye hakikaten bir rol modeli olacaksa demokrasisini ilerleterek, insan hakları, uzlaşma kültürü, ifade ve basın özgürlüğüne sahip çıkarak, sivil toplumunu ve yaşam standartlarını pekiştirerek bunu yapabilir. Yani kendi içimizde ne kadar demokratik, barışçıl ve huzurlu olursak, olabilirsek, bölgedeki ve keza dünyadaki varlığımız da o derece önem kazanır. Bu yüzyılın kazananı demokrasi olacak. Eğer bu beklenti doğru çıkmazsa, tüm insanlık beraber kaybedecek zaten.

15 Eylül 2011

 

 

İzlenme : 2611
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us