Kadın duyarlılığı geçmişte edebiyata çok yansımıyordu. Erkeklerin kurallarını koyduğu edebiyat oyununda kadınların duyarlılıklarını genellikle erkek elinden çıkmış metinlerde okuyorduk. Tabii bu duyarlılık biraz kırılmaya da uğruyordu aynamızdan yansırken. Kadınların edebiyatta birer özne olarak var olma mücadelesi, erkek diliyle yazmaya çalışmak, kuralları önceden konulmuş bir oyunda önce o kurallara uyarak var olmak gibi stratejileri de içeriyordu.
Günümüzde artık “kadınları en iyi anlatan erkek yazar” vb. payeler bazı yazarlara verilse de kadın yazar ve şairlerin ağırlığı, yeni anlatım biçimleri keşfederek vurguladıkları konuların özgünlüğü, edebiyattaki erkek iktidarını zorluyor.
Elif Şafak, son romanında, özellikle anne olmuş kadınların büyük bir bölümünün yakından bildiği doğum sonrası depresyonu hakkında içten gözlemlerini roman kurgusuyla aktarıyor.
Aynı zamanda bir kadının iç dünyasında yaşam olanağı arayan, yaşam kanallarını zorlayan birçok farklı kadın karakteriyle bizi tanıştırıyor. Aynı kadının içinde bu kadar farklı karakterleri görünce bir psikiyatrist olarak önce aklınıza dissosiyatif kişilik bozukluğu tanısı geliyor tabii… Çoğul kişilik, günümüz modern yaşamında birden çok parçaya bölünmüş yaşam strüktürüne uyum çabası, bu çabaların bütününe yönelik bir edebi anlatım yöntemine ilham veren bir düşünce biçimi olarak da dikkat çekiyor. Elif Şafak, bu yöntemi kullanarak bir anlatı oluşturmuş.
Dr. Mustafa Güveli, Popüler Psikiyatri, Mayıs-Haziran 2008, Sayı: 43
|