Mahrem, aynı zamanda bir sözlük aslında. Romanın içine geçirilmiş bir sözlük alışılmadık bir tarz. Kitapta yer alan sözlüğün romanın akıcılığını engelleyen bir faktör olduğu yorumları yapıldığı gibi, yararlı bulanlar da var. Şafak, Nazar Sözlüğü nü eleştirenler kadar yararlı bulanların da olduğunu ifade ediyor. Romanı yazarken en çok sözlükte zorlandığını belirten romancı, "Benim için Nazar Sözlüğü maddeleri, hikâye içinde hikâye, kapılar içinde kapı demektir. İster açarsınız o kapıları, ister açmadan ilerlersiniz. İstediğiniz kapıdan çıkıp istediğiniz kapıdan metne tekrar girersiniz. Mahrem, yazarın konumunu ve iktidarını zayıflatan, okurun rolünü ve hareket serbestliğini artıran bir kitap" şeklinde konuşuyor. Mahrem de şişman bir kadının iç dünyasını, "Bunları yaşamayan biri yazmış olamaz!" dedirtircesine bir anlatım zenginliğine sahip. Bunu nasıl başardığını sorduğumda ise sadece Mahrem de değil, daha önceki romanlarında da hep "olmadığı şeyi" anlattığını belirtiyor. "İlk bakışta ben bu insanlardan biri değilim. Ama onları anlattım, çünkü kendimi onlara yakın hissettim. Bence hayatla ilişkisi pürüzsüz olamamış insanlar, hayatla ilişkisi pürüzlü olan insanları kendilerine yakın hissedebilirler. Bu ruhsal bir yakınlıktır. Ben buna ruhdaşlık diyorum ve romanlarımda ruhdaşlarımı anlatıyorum.”
Melih Bayram Dede, “Ruhdaşlarımı yazıyorum”, Yeni Şafak, 11 Ocak 2001
|