Ay boyunca da kitap hakkında pek çok eleştiri çıktı. Ancak eleştirilerin çoğu, belki de romanın konusunun özgünlüğünden belki de yazarın aynı zaman da bir siyaset bilimci olmasından, sanki bir tarih kitabı eleştirisi gibiydi. Kitabın konusu kendisinin, kurgusunun, estetiğinin önüne geçti.
Oysa Müslüman Türk Kazancı ailesiyle Ermeni asıllı Amerikalı Çakmakçıyanlar’ın 90 yıla yayılan iç içe geçmiş öykülerini anlatan “Baba ve Piç” sağlam bir dil ve yapıya sahip güçlü bir roman. Bilginin iki biçimi, hem sezgisel hem de mantıksal olanı, romanda şiirsel diyebileceğimiz bir dille aktarılıyor. Kurguda modern yapısalcı bir yaklaşım kullanılmış.
Düşüncelerimizi, dünyayı algılayışımızı belirleyen yaşam koşullarımız ile bireysel ve toplumsal bilinçaltımıza yapılan yolculuk paralel ilerliyor. Şafak, dört kuşak boyunca iki farklı tarihle büyüyen insanların dünyasına aynı ölçüde girebiliyor. Romanı okurken hepsini ve dolayısıyla da aslında hepimizi anlıyoruz.
“Baba ve Piç”de bireysel ve toplumsal geçmişimizle hesaplaşmadan, geçmişi yok sayarak ya da unutmaya çalışarak huzur bulamayacağımız, sorunları çözemeyeceğimiz aktarılıyor. Kurgusal yapı “hafıza” üzerine kurulmuş. Mesajı ise, “ne sadece geleceğe ne de geçmişe dönük yaşamak çözüm; bugünü yaşamalıyız”.
Şafak’a göre, Türk toplumu geleceğe dönük geçmişi yok sayarak yaşarken, diaspora Ermenileri geçmişi her gün yeniden üreterek hınç dolu bir dünyada yaşıyorlar. Yazar her ikisini de sağlıksız buluyor.
Baba ve Piç’te Türklerin geçmişi unutma tutkusu , böyle bir tarih yaratmamız, Ermenilerin anılarını ve acılarını taze tutma isteği, farklı bakışları, dinin sorgulanması, anne kız ilişkileri, bilgisayar sohbetleri gibi tüm insani kaygılar ve durumlar çok özel bir dille anlatılıyor.
Araf’ta olduğu gibi müzikle birlikte ilerlemesi, romanın ruhuna uygun müzik dili olması, bu kez Johnny Cash’in eşliği ve felsefesi de en az “aşure” kadar bağlayıcı bir öğe olarak roman boyunca bizlerle oluyor.
Ayrıca, çoğalmanın olduğu kadar parçalanmanın da sembolü olan nar metaforunun yanı sıra, Elif Şafak’ın bir önceki romanının da adı olan “araf- eşik” kavramı “Baba ve Piç’te de kullanılıyor. Hiçbir yere ait olamama durumu “Araf” gibi bu romanda da söz konusu.
1994 yılında ilk öykü kitabı “Kem Gözlere Anadolu”nun ardından gelen “Pinhan”, “Şehrin Aynaları”, “Mahrem” ve “Bit Palas” romanlarının her biri büyük ses getirdi ve bir çok ödül kazandı. Ama ben yine de “Araf”ın ve ardından gelen “Baba ve Piç” in Elif Şafak’ın romancılığında da bir eşik olduğunu düşünüyorum.
Elif Şafak empati yeteneği çok gelişmiş ve farklı duyguları bize aktarmada çok başarılı bir yazar. Baba ve Piç’i herkesin keyifle ve merakla okuyacağı bir roman ama özellikle de iki kültürün gençlerinin okuması şart. Bu yüzden İngilizce yazılması ve yurt dışında da bulunması çok önemli.
Roman ayrıca sahip olduğu sinematografik bir anlatımla da film yapılmaya çok uygun. Romanın girişindeki yağmurlu bir İstanbul tasviri unutulacak cinsten değil. Çağan Irmak, Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz gibi genç kuşak başarılı yönetmenlerimize duyurulur...