Hemen konunun özüne geçeyim. Batı dünyası ve özellikle de batı medyası, yazar Elif Şafak ın yargılandığı mahkemenin daha ilk celsesinde beraat etmesine çok üzüldü. Daha da öteye gidersek en azından duruşmanın ileri bir tarihe atılmasını böylece 301’inci maddenin getirdiği kozu sakız gibi uzatarak kullanmayı amaçlıyorlardı. "Baba ve Piç" adlı romanında Türk kimliğini aşağıladığı gerekçesiyle ünlü 301’inci maddeyi ihlal ettiği ileri sürülen ve hakkında dava açılan Elif Şafak, Batı dünyasınca Orhan Pamuk un bir uzantısı olarak benimsendi ve gösterildi. Dava öncesi özellikle İtalyan basını konuyu irdeleyerek anne adayı Elif Şafak ı bir güzel tanıttı. Orhan Pamuk u kıskandıracak şekilde kadınlığını ön plana çıkarttı. "Böylesine alımlı, hoş, renkli bir kadın ılımlı İslam ülkesinde sırf Ermeni soykırımına kitabında değindiği için mahkeme koridorlarında demokrasi mücadelesi verecek" gibi tanımlamalarla günlerce Avrupa Birliği (AB) üye adayı Türkiye yi 301’inci maddeyi, insan haklarını ve kadın yazarların çilekeşliğini gündemde tutmaya çalıştı. Hele mahkeme günü dış haberler sayfalarını loğusa Elif Şafak kapladı. Çok ciddiyim. O gün İtalyan televizyon kanalı RAI nin haber gündeminde Elif Şafak mahkemesi dördüncü sıradaydı. Beraat haberi gelince haber çıkartıldı. Gazeteler ertesi gün biri hariç (La Repubblica) Elif Şafak ın mahkeme kararı haberine değinmediler. Aynı tutumu Orhan Pamuk davasında da görmüştük. Dava öncesi Orhan Pamuk un romanlarından alıntılar yapıldı, kitapları yayımlandı, kendisiyle söyleşiler birinci sayfalardan verildi. AB müzakereleri için Orhan Pamuk inanılmaz bir silah haline getirildi. Konumuyla Nobel Edebiyat Ödülünü kazanan Harold Pinter i bile gölgeledi. Gel gelelim, Orhan Pamuk’da beraat ettiği gün gazete sayfalarına veda etti. Gündemden, uçurumlara atıldı, unutuldu gitti. Esamesi okunmadı. Ama en güzel örnek Leyla Zana ve arkadaşlarıdır. İtalya da özellikle sol uç partileri ve basın organları Zana ya cezaevi günlerinde hep destek çıktı. Milletvekilleri ve medya davaları yerinde izlemek için kalkıp Ankara ya gitti. Mamak taki cezaevinin kapılarının önünde nöbet tutup, lehine sloganlar atarken yandaşları Roma Büyükelçiliği’mize tacizde bulunup protesto gösterileri yaptılar. Sadece benim bildiğim İtalyanlar Zana yı 11 ödülle taltif ettiklerinin açıklamasını göğüslerini gere gere dünyaya duyurdular. Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiler. Ne zaman Leyla Zana ve arkadaşları özgürlüğüne kavuştu, Türkiye yi lekeleyecek koz, oyuncak ellerinden alındı o zaman Kürt kadınının simgesi haline getirilen Leyla Zana da bir selpak mendil gibi kullanılıp atıldı, unutuldu gitti. Bu konudaki çarpıcı bir başka örnek de Öcalan dır. Terörist başına ev sahipliği yapan, hamiliğini üstlenen, koruyan, uğruna Türkiye ile ilişkilerini tehlikeye sokmaktan kaçınmayan İtalya, Apo yakalandıktan ve İmralı ya gönderildikten sonra PKK liderine sırtını bir daha geriye bakmamak üzere döndü. Anlatmak istediğim batı dünyasına özgür bir Orhan Pamuk veya Elif Şafak değil, mahkeme kapılarında sürünen, suçlu damgası yiyen hüküm gören, 301’inci madde gibi yasaların altında ezilen bir Orhan Pamuk veya Elif Şafak gerekmektedir ki Türkiye hep gündemde anti demokrat bir ülke olarak AB den uzak kalsın. Maalesef bu tuzağa hep düşüyoruz.
Referans Gazetesi, 26.09.2006
Reha Erus-Roma/Analiz
|