Elif Şafak son romanı ‘Aşk ta Mevlana ve Şems in ilahi aşkı üzerinden kitabın kahramanları Ella ile Aziz’in dünyevi aşklarına uzanıyor.
04 Mart 2009 Çarşamba
Elif Şafak’ın son romanı Aşk yarın okuyucusuyla buluşuyor. ‘Aşk’, bir roman gibi görünse de aslında roman içinde bir başka romanı da sunuyor.
Şafak kitabında biri günümüze ait, diğeri 1200 lü yıllarda geçen iki öyküyü anlatıyor. Başlangıçta ayrı gibi görünen bu iki öykü, bir öz de yani aşkta birleşiyor.
Şafak son romanı ‘Aşk’ı anlattı:
“Bu roman tek bir roman değil roman içinde roman, hikaye içinde hikaye, aşk içinde aşk... Ben aslında aşktan yola çıktım. Aşkı anlamaya çalışan ve anlatan bir roman yazmak istedim. Ama hem dünyevi hem ilahi boyutlarıyla, hem dününe bakan hem bugününe bakan bir roman yazmak istedim. Belki hem batıyı hem doğuyu içine alan farklı gibi duran hatta bazen zıt gibi duran unsurları buluşturan bir bağ olarak aldım aşkı ve yola çıkış noktam da bu oldu.
BU BENİN HAYAL GÜCÜM
Romanı yazarken bulabildiğim tüm Türkçe, İngilizce ve kısmen İspanyolca kaynakları okudum. Uzun süre okuyorum o benim içimde birikiyor. Ama ne olursa olsun, bu benim algıladığım kadarıyla orada Mevlana var, benim algıladığım kadarıyla Şems var. Herkes anlayabildiği kadarıyla anlıyor ve anlatıyor. Hiçbir zaman esas Mevlana budur esas Mevlevilik budur demek istemem. Bu bir roman, bir kurgu, bu benim hayal gücüm.
Kitabın önemli sac ayaklarından birisi Şems ve Mevlana arasında geçenler. Bence çok derin olan ruhani bir bağ var. Ben orada çok ciddi ve derin manevi dostluk ve yoldaşlık olduğunu düşünüyorum.
Bir yerden bakarsanız belki bu roman senelerce benim içimde pişiyordu diyebilirim. Benim tasavvufla olan ilgim bundan 14-15 sene önce başladı. Beni takip eden okurlar bilirler, her romanımda aslında bir unsur olarak, alt akıntı olarak tasavvuf vardı. Ama bu sefer belki su üstüne çıktı, belki bu anlamda kalbimi açtım. Bir anlamda belki benim içimde birikiyordu ama fiilen masa başına oturup yazmam bir sene sürdü.
KİTAP İNGİLİZCE YAZILDI
Önce İngilizce yazılan ardından Kadir Yiğit Uz tarafından Türkçeleştirilen romanın ilginç bir macerası var:
Çeviriyi aldıktan sonra resmen oturdum yeniden yazdım. Bir anlamda bu kitap iki kez yazıldı. Okurların okudukları bu anlamda çeviri bir metin ama bire bir çeviri bir metin değil. Ben diller arası yolculuk yapmayı çok heycan verici buluyorum.Bir yazar için çok ufuk açıcı bir şey bu ama kolay bir şey de değil. Çünkü hiçbir zaman kendi ana dilinizde olduğunuz kadar rahat olamıyorsunuz.
Benim söyle bir tempom var; yazmaya başladığım zaman gece gündüz kendimi ona adayarak, çok yoğun çok deli bir tempo ile ve hızlı yazıyorum. Biraz da kendimi tüketerek yazıyorum. Bittiği zaman da ordan çıkıp başka bir ruh haline gitmem gerekiyor. Her gün bir kaç saat çalışıp sonra duran bir insan değilim.yazdığım zaman çok gürül gürül o temponun içine giriyorum.
http://www.ntvmsnbc.com/id/24943180/
|