Son romanı ‘Baba ve Piç’te geçen bazı diyaloglarla ‘Türklüğü aşağıladığı’ gerekçesiyle hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinden dava açılan yazar Elif Şafak, perşembe günü hakim karşısına çıkacak Geçtiğimiz cumartesi günü doğum yapan ve henüz hastanede bulunan Şafak, doktoru izin verirse mahkemeye katılmayı düşünüyor. Elif Şafak, son günlerde bazı grupların kendisi aleyhinde kampanya başlatmasını ise son derece tehlikeli ve Türkiye’nin imajına zarar veren bir eylem olarak görüyor. Avukat Kemal Kerinçsiz’inbaşkanlığını yaptığı ‘Büyük Hukukçular Birliği’ adlı grup, 21 Eylül’deki duruşma günü herkesi ‘Milli Göreve Çağrı’ bildirisiyle Beyoğlu Adliyesi’ne çağırdı. Birliğin internet sitelerinden yayınladığı bildiride de “Etnik azınlıkçıların, bölücülerin, AB ve ABD muhiplerinin, mütareke aydınlarının, neo-liberallerin yeni seçtikleri prensesleri; Elif Şafak olmuştur.” ifadelerine yer verildi. Yaşananları ‘linç kültürünün tırmanması’ olarak değerlendiren Şafak, demokrasiye ve çoksesliliğe inananların sesini daha çok yükseltmesi gerektiğini savunuyor. Elif Şafak ile dava sürecini ve etkilerini konuştuk.
Hakkınızda yapılan eleştirilerin bir linç kampanyasına dönüştürülmeye çalışılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunun şahsi bir şey olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’de artan bir linç kültürü var. Bu beni çok kaygılandırıyor. Dinlemeden, anlamadan hemen düşman ilan ediliyoruz, ‘öteki’ ilan ediliyoruz. Çok kolay ve rahat galeyana geliyoruz. O insanı susturmaya çalışıyoruz. Bu eğilimin giderek artıyor olması, açıkçası beni çok kaygılandırıyor.
Peki siz romanınızda gerçekten Türklüğü aşağıladınız mı?
Hayır tam tersine... Aslında ben romanda, Türkler ve Ermeniler arasında belki şimdiye kadar konuşulmamış birçok doğal, gündelik hayattan beslenen köprünün kurulabildiğini düşünüyorum. Açıkçası romanı okuyan hemen herkesten de bu yönde bir bir görüş aldım. Kemal Kerinçsiz ve onun gibi düşünenlerin nasıl roman okuduğunu anlamış değilim. Roman okuma alışkanlıklarının olduğundan da emin değilim.
Bütün bu olanlardan sonra ‘romanda keşke bu bölüm olmasaydı’ dediğiniz oldu mu?
Hayır, olmadı kesinlikle. Çünkü ben, bir hikâye anlatıyorum. O hikâyeyi ancak o karakterlerle dillendirebilirim. Romanda birden fazla Ermeni karakter var. Onlarca Türk ve Ermeni karakter var. Bunlardan bir kısmı Türkler hakkında kötü şeyler söylüyor. Türklerden bir kısmı da Ermeniler hakkında kötü şeyler söylüyor. Yani her karakter farklı kişiliğe, farklı görüşlere sahip. Ben, bir hikâyeyi ancak onların çoğunluğu içinde anlatabilirim.
İlk kez böyle bir mahkemeye gidiyorsunuz. Türklüğü aşağılamak suçundan yargılanıyorsunuz…
Bunu çok üzücü buluyorum. Türkiye açısından da çok üzücü buluyorum. Bunları hak etmiyoruz. Çünkü bunlarla kaybettiğimiz enerjiye, zamana yazık. 301. maddenin çok büyük bir sorun olduğunu düşünüyorum. Ben bunu kişisel bir mesele olarak görmüyorum. Bunu memlekete zarar veren bir mesele olarak görüyorum. Bence bu davalar, iki açıdan Türkiye’yi çok hırpalıyor: Birincisi, bu davalar yurtiçinde tansiyonu artırıyor. Gereksiz bir kutuplaşma ve gerilim yaratıyor. Bütün bunlara ihtiyacımız yok artık. İkincisi, yurtdışında Türkiye’yi çok yalnız bırakıyor. Türkiye’nin yanlış anlaşılmasına ve karalanmasına sebep oluyor. O yüzden, her iki açıdan da, yaşananları kendim ve ülkem adına çok üzücü buluyorum.
Dava, Türkiye’nin AB sürecine nasıl etki edebilir?
Maalesef çok kötü etkiliyor. Bütün 301 davaları çok kötü etkiliyor; ama özellikle bu dava Batı karşısında bizi o kadar zor durumda bırakan bir dava ki, bana sürekli şunu soruyorlar: Türk hukuku, nasıl roman karakterlerini yargılamaya kalkar? Avrupa basını bunu böyle algılıyor. Onun için Türkiye’yi çok rencide eden ve çok zor durumda bırakan bir dava bu. Onlar zannediyorlar ki bu kampanyayı başlatanlar Türkiye’yi temsil ediyor. Ben de ısrarla bunun çok küçük bir ekibin işi olduğunu, bunların sayıca çok azınlıkta olduklarını, kesinlikle sivil toplumu, medyayı temsil etmediklerini, Türkiye’nin bundan çok daha çoğul ve çoksesli olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
Sizi eleştirenler ya da destekleyenler, bu süreçte sizin üzerinizden siyaset yapıyor sanki...
Maalesef; ama ben hakikaten şuna inanıyorum. Türkiye’nin artık bu davalarla kaybedecek vakti yok. Bunun için görüşünüz ne olursa olsun -görüş olarak çok farklı yerlerde durabilirsiniz- ortak paydada buluşmalısınız. Ortak payda da demokrasidir. Farklılıklarımıza rağmen ortak bir kamusal alana inanıyorsak, demokrasiye inanıyorsak, bu şekilde algılanmasına karşı ortak bir girişimde bulunmamız gerek. Bunu yapabilir ve Avrupa’ya gösterebilirsek, Avrupalının zihnindeki bütün önyargıları içeriden yıkmış olacağız.
‘Dava kişiselleştirilmemeli’
“Bu, Elif, Ahmet Bey ya da Ayşe Hanım davası değil. Bir 301 davası. Yargılanan kişi kim olursa olsun, ne söylerse söylesin, herkesin kendine şunu sorması lazım: Ben düşünce özgürlüğüne ve ifade özgürlüğüne inanıyor muyum? Eğer inanıyorsak, o zaman Ali, Veli, Ayşe davaları değil bunlar. Demokrasinin genel bir ilkesi vardır. Düşünce özgürlüğünden yanasınızdır. İşinize gelmeyen şeyleri söyleyen biri için de bu özgürlükten yanasınızdır, sizin gibi düşünen birisi için de. Ancak o zaman demokrasiye olan inancınızda samimi olursunuz. Aksi takdirde davalar kişiselleşir ve biz yanlış şeyleri tartışıyor oluruz. Onun için, daha genel ve geniş destek vermek gerektiğine inanıyorum ve mümkün mertebe şahsileştirilmemesi gerektiğini düşünüyorum.”
‘Koruma isteyeceğim, doktor izin verirse mahkemeye katılacağım’
“Yapılan tehditleri çok kaygı verici buluyorum. Tehditleri ve internet üzerinden gönderilen bildirileri okudum. Bu, bir linç kampanyasına çağrıdır. Kendilerinde böyle bir hakkı görmelerini, sözlü ve fiziksel şiddeti bu kadar benimsemelerini kaygı verici buldum. Bu durumda demokrat zihniyetli insanların da biraz silkelenmeleri gerektiğini düşünüyorum. Koruma talebinde bulunacağım. Bu konuda emniyetin de gerekli tedbiri alacağına inanıyorum. Mahkemeye katılmak istiyorum. Ama yeni doğum yaptığım için çok rahat hareket edemiyorum. Açıkçası her şey doktora bağlı. Doktorun izin vermesi halinde mahkemeye katılabilirim. Doktorumdan onay alabilirsem muhakkak katılacağım.
19.09.2006 Ali Pektaş Zaman
|