"KİTAPLARIMI ÇOK HIRPALIYORUM AMA KİTAP DA BENİ HIRPALIYOR."
"Hayatı da kitap gibi okumalı"
Elif Şafak´ın kitapla ilişkisi pek çok kişiden farklı. O, kitabı fetişleştirenlerden değil; kitaba ihtiyaç duyduğu sürece onu yanında tutuyor fakat yollarının ayrılacağını hissettiği anda ondan vazgeçebiliyor.
Kütüphane / SEMA ASLAN
Elif Şafak´ın kütüphanesi bugüne kadar gördüklerimiz içinde en ´dağınık´ olanı. Onunkisi, tam anlamıyla göçebe bir kütüphane. Kitaplar her an toparlanıp bir depoya kaldırılmak üzere kolilere konulabilecek durumda. Şafak, yaşamını çok erken yaşlardan itibaren farklı ülkelerde, farklı şehirlerde geçirmeye alışık. Kütüphanesi de kendisine benziyor; yazarın dört ayrı şehirde dağınık olarak bulunan kitaplarının pek azı yazarıyla birlikte yolculuk yapıyor. Elif Şafak - Eyüp Can çiftinin evlerinde bulunan kütüphanede de göçebeliğin izi bariz olarak hissediliyor. Raflar dağınık bir şekilde yerleştirilmiş; Şafak´ın kendi romanının yabancı dildeki çevirisiyle bir tarih kitabı yan yana duruyor mesela. Ya da koliler hemen kütüphanenin yanında, kapının ağzında; belli ki kitaplar kısa bir süre önce kolilerde duruyormuş. Kütüphanede ağırlıklı olarak Elif Şafak´ın kitapları yer alıyor; siyaset bilimi, din felsefesi, Türk ve dünya edebiyatı, süreli yayınlar, sözlükler, kadın çalışmaları ve sosyoloji dikkat çeken konu başlıkları arasında. Eşi Eyüp Can ile ortak ilgi alanları Ortadoğu olunca, çiftin kütüphanesinde Ortadoğu kitapları da yer alıyor. Fakat Eyüp Can´ın kitapları, ekonomi ağırlıklı. Elif Şafak´ın kütüphanesinde annelik, bebek sağlığı gibi kitapların pek fazla yeri yok. "Hamilelik, annelik ve bebek bakımı üzerine muazzam bir literatür var. Bir kısmı son derece gereksiz bence; anneliği fazla romantize eden, fetişleştiren kitaplar... Bebek ve annelik kitapları, bu işin tek bir yolu olduğu hakim ideolojisi üzerine kurulu. Bu nedenle o literatüre biraz eleştirel bakıyorum," diyen Elif Şafak, kızı Şehrazat için pek çok kitap almış. Şafak "Oyuncaktan çok kitabı var. Kitaplarla dolu odalarda, onları soluyarak büyüsün istiyorum," diyor.
İlk ne zaman bir kütüphane oluşturmaya başladığınızı hatırlıyor musunuz? Sanırım İspanya´da olduğum zamanlardı... 10 - 11 yaşlarındaydım. Ben biraz yalnız bir çocukluk geçirdim; buna bir de kültürel yabancılaşma eklendi. İçime kapandım. Bir dönem en yakın arkadaşlarım, kitaplardı. Kitap okumayı hep severdim ama o dönem kitapları başka bir gözle görmeye başladım. İlk defa bir kitabın içine girmem, hatta oradaki dünyayı gerçek hayatıma yeğlemeye başlamam 10 - 11 yaşımı buluyor.
Göçebelik, bir kütüphaneye sahip olmayı engellemedi mi? Aslında ben hiç bir zaman bir kütüphaneye sahip olmadım. Göçebe yaşayıp bir kütüphaneye sahip olmak da mümkün değil. Göçebe yaşayan bir insan ancak kitaplarla yolculuk edebilir. Ve kitapları yoldaş kabul edebilir. Bir kitapla yola çıkarsınız ve belki bir süre sonra o kitapla yollarınız ayrılır. O kitap bir şehirde kalır, siz başka bir şehre gidersiniz... Benim için hep böyle oldu. Şu anda dahi dört ayrı şehirde kitaplarım var: İstanbul, Ankara, Michigan ve Arizona´da. Bu kitapları bir araya getirmek, benim için hiçbir zaman mümkün olmadı. Zaman zaman bunun özlemini çekmişimdir de... Bir yazı yazıyorsunuz, bir kitap gerekiyor ve ah, o kitap şu anda Michigan´da bir kutunun dibinde!
Kitaplarınınızın hangisi nerede, hatırlıyor musunuz? Evet, hafızamda her birinin kaydı var. Ama zannediyorum bende şöyle bir his hakim: Ben, insanları kitapların sahipleri olarak görmüyorum. Kitabın sahibi olmaz bence. Öyle arkadaşlarım var ki, senelerce aynı evde yaşamışlar, çok titizler, kitaplarını asla kirletmezler, tozlarını alırlar vs. Onlar için kitap bir antikadır başlıbaşına. Ben öyle olmadım. Benim kitaplarım çizgilerle, kenarlarına düşülmüş notlarla doludur. Üzerlerinde yemek, kahve lekeleri vardır, çantamda ıslanmışlardır falan. Bu bana kötü gelmiyor. Ben kitapla yaşamayı seviyorum. Onun için de kitaplarını çok hırpalayan biriyim. Kitap da beni hırpalıyor!
ARŞİVCİ DEĞİLİM Kitap ödünç vermek? Ödünç alıyorum, veriyorum evet. Fakat benim için o anda yaşam evrenim içinde çok önemli bir kitap varsa, ondan kopmam çok zor oluyor. Ama benden daha iyi değerlendirebilecek olan birine de benimle yolları ayrılmış bir kitabı rahatlıkla veriyorum.
Kütüphanenizde çok özel olan ve hiçbir zaman elden çıkarmayı düşünmediğiniz kitaplarınız var mı? Tabii ama ben yapı itibariyle koleksiyoncu değilim. Hiçbir zaman hiçbir şeyi saklayamadım. Göçebe olduğunuz zaman hayatı hep şu anda, şimdi duygusuyla yaşıyorsunuz ve nesnelerle ilişkiniz, diğer insanlarınkinden çok daha farklı oluyor.
İBN-İ ARABİ VE BENJAMIN Kütüphaneler, bulundukları mekana başka bir hava da katar. Böyle düşündüğünüzde en çok hangi şehirdeki kütüphanenizi seviyorsunuz? Bir müddet Boston´da kaldım; orada minnacık bir evde yaşıyordum. Yanıma belli sayıda kitap alabilmiştim; bir de oradayken aldığım kitaplar oldu. Ama üniversitenin devasa bir kütüphanesi vardı; gotik, tarihsel bir bina. Ve 24 saat açıktı. "Araf"ı yazarken çoğu zaman o kütüphanede sabahladım. Kamuya açık kütüphanelerde de çok rahat edebilirim.
Rafları düzenlerken nelere dikkat edersiniz? Arşivci gibi dizmedim kitaplarımı. Onları kendimce konularına göre ayırırım kitapları ama ben dağınıklıkta çok rahat nefes alan biriyim. Hep kaostan beslendim. Birçok yazar düzeni bozulursa tedirgin olur oysa. Aşırı bir düzen halinde panikliyorum ben.
Peki kızınız Şehrazat´ın varlığı, kütüphanenizi düzenlerken zorunlu bir takım değişiklikler yapmanıza neden oldu mu? Belki kitap tozundan etkilenmemesi için kızınızı bir müddet kütüphaneden uzak tutarsınız vs.? Toz meselesi beni hiç kaygılandırmadı. Ama şu aklıma geldi: Yürümeye başladığında ya eline bir kalem alıp kitabı boyamaya başlarsa... Fakat bu da bana hiç kötü gelmiyor. Ben de elime bir kalem alıp onunla birlikte boyayabilirim. Bu benim için bir yaşanmışlık çünkü. Kitap benim yaşam evrenimin içindeyse elbette bir tarafına kahve dökeceğim, bir tarafına notlar alacağım, yıldızlar çizeceğim... Bu kadar da fetişleştirmemek gerekiyor bence kitabı.
Sürekli yanınızda taşıdığınız kitaplar hangileri? Ruh halime göre değişiyor. Ama İbn-i Arabi´yi yanımda çok sürüklemişimdir. "Mesnevi"yi, Walter Benjamin´in "Pasajlar"ını çok taşımışımdır yanımda. Fakat dönem dönem değişiyor bu.
İMZALI YAŞAR KEMAL´LER Kitaplarınızı yazdığınız dönemde seyahatteyseniz ve kütüphanenize ihtiyaç duyuyorsanız ne yapıyorsunuz? Yazmaya başlamadan önce, yapabildiğim en geniş araştırmayı yapıyorum. Mesela "Mahrem"i yazarken kitapta yer alan Sibirya bölümü için 17. yy. Sibiryası ile ilgili bulabildiğim her şeyi okumuştum. En yakınımda hangi kütüphane varsa oraya gidiyorum. Okuyorum, notlar alıyorum, fotokopiler çektiriyorum.
Size imzalı kitaplar var mı? Tabii. Çok değer verdiğim yazarların bana imzalı kitapları var; onları kaybetmemeye özen gösteriyorum. Mesela Yaşar Kemal´in bana, Eyüp´e ve bebeğe imzaladığı kitaplar var ki, onlar çok kıymetli.
Kütüphane konusuna bakışınız Eyüp Bey´le farklı gibi görünüyor. O daha düzenli biri sanırım. Bu, zor bir soru! Çok farklıdır bizim kişiliklerimiz, hayata bakışımız. Eyüp inanılmaz düzenli, disiplinli, titiz bir insandır. Benim kaosumla onun kozmosu zaman zaman çatışabiliyor. Ama birbirimizi o zıtlıkla bir şekilde dengeliyoruz da. Baştan beri kişiliklerimizin bu kadar zıt olduğunu bilerek ve bundan etkilenerek beraber olmayı seçtik. O nedenle alışkın da olduğumuz bir şey. Buradaki kütüphanede daha çok benimkiler var ama ben aynı şekilde Eyüp´ün kitaplarını karalayıp mahvettiğimde... Sorun olabilir. Çok fena! Size bir örnek vereyim; ikimizin de dizüstü bilgisayarı var. Onunkisi son derece düzenli, tuşlar pırıl pırıl... Zaman zaman onunkini kullandığımda biliyorum ki, tedirgin oluyor.
Elif Şafak´ın kütüphanesinde ağırlıklı olarak hangi kitaplar yer alıyor? Siyaset bilimi kitapları çoktur. Ben doktoramı da siyaset bilimi alanında tamamladım ve bu alana hep bir ilgim olmuştur zaten. Din felsefesine de çok büyük ilgim var. Roman yazarı ille de roman okuyacak diye bir kural yok ama özellikle Rus, Fransız ve İngiliz edebiyatı ile Amerika´daki alt kültürlerin ürettiği edebiyattan besleniyorum çok. Bir de çizgi romanları çok severim. Kadın çalışmaları alanında da makale ve fotokopilerim çoktur.
İNSAN DA BİR KİTAPTIR Sahaftan kitap toplar mısınız? Evet, çok da severim bunu. Bir iki sahaf var çok kıymet verdiğim. Onların tavsiyelerini de dinlerim. Ama sahaftan aldığım kitapla da bir süre sonra yollarım ayrılabiliyor. Alevi geleneğinde vardır; insan da bir kitaptır. Hayatı ve insanı da biraz kitap gibi görmeli ve okumalı.
Çantanızda her zaman bir kitap taşır mısınız? Taşırım. Hem kitap hem de defter taşırım. Şu sıra Toni Morrison´un bir kitabını taşıyorum yanımda; daha önce de okumuştum. Bazen bazı kitapları tekrar okurum. Ve o zaman daha evvel aldığım notları okumak da hoşuma gider. Kitapla ilişkimin tarihini de takip edebiliyorum böylelikle.
"POPÜLER KÜLTÜRÜ ÇOK SEVERİM"
1960´lardan kalma Hayat Mecmua´ları ciltli duruyor bir kenarda. "Popüler kültürü severim ve her şeyi okuyabilirim. Okumalarım çok eklektiktir. Tarihsel okumaları da çok severim. Tarih ve Toplum dergilerim hâlâ kolilerde duruyor. Yanımda taşıyamadığıma en çok üzüldüklerim arasında Tarih ve Toplum dergileri de yer alır. Bir de ben sözlük okuruyumdur. Ferit Develioğlu´nun Osmanlıca - Türkçe sözlüğü sürekli elimin altındadır."
Milliyet, 27.01.2007
|