. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>


Röportajlar
“…Ermeni meselesi" değil, bu bizim meselemiz, vicd

 

 

 

İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi

 

BÜ de Kadın Gündemi Sayı: 9-Güz 2005 (sf. 89-107)

 

Bir Zamanlar Onlar da Vardı…

 

Özden Şengül / Şebnem Keniş

 

“…Ermeni meselesi" değil, bu bizim meselemiz, vicdan ve hafıza ve demokrasi mücadelesi”

Konferansta, Ermeni kadın yazar Zabel Yaseyan üzerine sunum yapan yazar Elif Şafak, konferansı ve Zabel Yaseyan’ı anlatıyor...


BÜKAK: Konferans sürecine nasıl ve ne zaman dahil oldunuz?


Elif Şafak: Konferansı, ben daha uzun bir sürecin sonucu olarak görüyorum. Zaten ayrı ayrı, irili ufaklı ve küçük çapta kolektif girişimler vardı. Kimisi Türkiye içinde, kimisi Avrupa da, kimisi Amerika da atılmış adımlar vardı ve biz birbirimizden haberdardık. Bu anlamda üç senedir Ermeni-Türk Entelektüeller Ağı’nın bir parçasıyım, konferanslara, çalıştaylara ve okumalara aktif olarak katıldım. 


Konferans, henüz başlamadan, birçok çevreden çeşitli tepkiler (bakanlık düzeyinde, derneklerden, yazarlardan vs.) aldı. Bu tepkiler hakkında ne düşünüyorsunuz?


Bu tepkileri, bizdeki devletçi ve milliyetçi refleksin sonucu olarak görüyorum. Türkiye muktedir devlet geleneğinden geliyor. İlginç olan, toplumun bunu bu kadar içselleştirmesi. Devlete zeval gelir korkusuyla sivil toplumu ve bireyi harcamaya hazır kesimler var bu memlekette.


Türkiye’de, son dönemde yükselen bir milliyetçilik dalgası var. Özellikle bayrak yakma olayından sonra linç olaylarıyla ve son olarak Ermeni meselesiyle yükselen bir hassasiyet söz konusu. Bazı çevrelerde, bu yükselişin AB reformlarına karşı bir tepki olduğu düşüncesi dile getiriliyor. Sizce reformların dış baskıyla gerçekleştirildiği düşüncesi bunların içselleştirilmesi sürecinde nasıl bir etki yaratmıştır?


Türkiye de çok önemli değişimler yaşanıyor, son derece anlamlı kırılmalar oldu merkeziyetçi yapıda ve demokrasi yönünde. Bu adımlar beraberinde tepkisini de getirdi. Değişim ne kadar hızlanırsa tepki de o kadar hızlandı, çünkü korku önemli bir etken politikada. Değişimden korkmak, gelecek olandan korkmak... Bugün Türkiye de iki temel akıntı var, devlet-odaklı çevreler ile toplum-odaklı çevreler çatışıyor. Her biri ilginç ittifaklar yaratabiliyor. Mesela devlet-odaklılar arasında ülkücüleri, devlet kademesinde muhafazakâr bürokratları, fazla hassas diplomatları, devletçi Kemalistleri ve solun Kemalist milliyetçi kanadını bulabilirsiniz pekâlâ.


Sizce resmi tarih tezi için 1915’in önemi nedir? Yapılan bu konferans ile Türkiye’de 1915 tartışmasının önünün açıldığı söyleniyor. Sizce de bu konferans bir dönüm noktası teşkil ediyor mu?


Bence bu konferans kilitli bir kapıyı, kolektif çabalarla açması bakımından çok önemliydi. 1915 tartışmalarının kamusal alana yansımasının önemi yadsınamaz. Ertesi günkü Milliyet gazetesinin başlığını hatırlarsanız “Bir Tabu Daha Yıkıldı” yazıyordu. Telaffuzu en zor olan konular konuşuldu, gerginlikler ve hakaretler altında. En önemlisi kolektif bir girişimdi. Bu memlekette bir şeyler hakikaten değişecekse kolektif girişimlerle, sivil toplum hareketleriyle değişecek, tepeden inme kararlarla değil.


Bize konferanstaki sunumunuzdan ve Zabel Yaseyan’dan kısaca bahsedebilir misiniz?


Zabel Yesayan beni büyüleyen bir karakter. 1915 senesinde oluşturulan Sakıncalı Ermeni Entelektüeller Listesi’ndeki tek kadın yazar. Dili, kalemi, vicdanı, görüşleri sakıncalı. İşin ilginç yanı sadece Türk milliyetçiliğinin değil, Ermeni milliyetçiliğinin de hedefi olacak daha sonra. İstanbul da doğup Paris’te okuyan hem Fransızca hem Ermenice yazan, 1909 Adana katliamlarının tanıklığını yapıp 1915 tehcirinden ve tutuklanıp öldürülmekten son anda kurtulan ve yazmaktan bir an bile vazgeçmeyen bu kadın sonunda Sibirya da, bu sefer Stalin in sakıncalı bulduğu entelektüeller arasında son nefesini verecek.


Türk-Ermeni ilişkilerinin düzelmesi sürecinde devletlerarası ama en önemlisi halklar arası diyaloğun gelişmesi gerekiyor. İki tarafın karşılıklı önyargılarının yok edilmesi ve diyaloğun sağlanması sürecinde neler yapılmalıdır ve feminizmin buna nasıl bir etkisi olabilir?

Hiç konuşmadığımız bir başka mesele de ortaklıklarımız. Hani hep mutfağımız aynı, kültürümüz aynı deyip geçiştiriyoruz. Çok yüzeysel laflar bunlar. Ermeni ve Türk toplumları benzer şekilde erkek egemen toplumlar. Milliyetçilik, devletçilik, silahlanma... Aynı zamanda kadını ve kadınlığı hakir gören bir toplumsal doku çıkartır ortaya. Bu açıdan hiç tartışmıyoruz tarihsel süreci. Benim konferansta sorduğum sorulardan biri de buydu, Türk ve Ermeni kadın yazarlar arasında dayanışma ağları var mıydı, niçin daha fazla gelişemedi. Feminizmin; barış, uyum ve daha adil bir gelecek yaratma yolunda son derece yapıcı bir etkisi olabileceğine ve dilsel, ulusal, dinsel hudutları aştığına inanıyorum.


Son olarak geleceğe dair beklentilerinizi alabilir miyiz?


Sonuçta hiçbirimiz geçmişe saplanıp kalmak istemiyoruz. Ama geleceğin farklı inşa edilebilmesi için bireyler gibi toplumların da geçmişleriyle yüzleşebilmeleri şart. Bektaşi nin dediği gibi; dem bu demdir ve dem’in içinde yaşar geçmiş de gelecek de, ayıramayız birbirinden. Uzun bir mücadele 1915 ile yüzleşmek ama bu öyle alışılageldiği üzere "Ermeni meselesi" değil, bu bizim meselemiz, vicdan ve hafıza ve demokrasi mücadelesi.

 

 

 

 

İzlenme : 4712
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us