iVillige Türkiye: Depresyona girdiğinizi kabul ediyorsunuz?
Elif Şafak: Tabii ki.
Ben çocukluktan beri yazıyı hayatının merkezine koyan birisiyim. Bu da demek değil ki; çocukluktan beri yazar olmak istedim. Yazarlığın sevdası bana sonra geldi. Ama bir şekilde geçmişimle bir ilgisi var. Çünkü, ben yalnız ve içine kapalı bir çocukluk geçirdim ve kitaplar benim hayatımdaki en zenkli şeylerdi. Dolayısıyla, hep günlük tutmak, notlar almak, öyküler okumak alışkanlığa dönüştü. Sonra, 20’li yaşlarda, bunları yayınlatmak istemeye başladım. Ne olursa olsun ben bir şeyler yazardım, kendim içinde de olsa; hangi ülkede olursa olayım; mevsim kış da, olsa bahar da olsa yazardım.Yazı benim bavulumdu. Nereye gitsem benimle gelirdi.
Benim yazı ile ilişkim çok varoluşsal bir ilişkiydi. Ama doğumdan sonra çok garip bir şey yaşadım. Birden yazılar kesildi ve bu beni çok hazırlıksız yakaladı. Ben böyle bir ihtimale bile hazır değildim. Yaklaşık 10 ay kadar yazmak isteyip de yazamadım. Hemen hergün yazmaya çalışıp yazamadım. Bu gün be gün böyle devam etti. Bu bende duygusal bir sarsıntı yarattı. Ama 10 ay sonra depresyondan çıktım ve “Siyah Süt” benden aktı. Vecd hali gibiydi, sarhoşluk vericiydi. Gece gündüz ara vermeden yazdım. Belki depresyon konusunu işledim ama mizah kullanarak yazdım. Asla paylaşmak istemeyeceğim hallerimi bu kitaba aktardım, kendimle çok dalga geçtim, içimdeki çok farklı sesleri aktardım. Beni çok onaran ve değiştiren bir kitap oldu.
iVillige Türkiye: Profesyonel yardım aldınız mı?
Elif Şafak: Tabii aldım. Kitapda bundan izler de var. Çok sürekli almadım ama yardım alınması gerektiğini düşünüyorum.
İnsan depresyonda olduğunu kendine kondurmuyor, bir çok kişi bunu kabullenmiyor. Biraz sonra geçer sanıyorsunuz ama, geçmiyor. Bu yüzden profesyonel yardım almalı. Bence insanı en gafil avlayan yeri, suçluluk duygusu, insan kendini başkalarıyla karşılaştırıp “ben neden yapamıyorum” diyor. İnsan tam olarak post-modern depresyonu yaşarken ne zaman girdiğini ne zaman çıktığını tam çözemiyor.
Depresyonun en büyük açmazı, o an yaşadığınızı hep yaşayacak olduğunuzu sanıyorsunuz. Bundan çıkamayacağınızı sanıyorsunuz. Ben mükemmeliyetçi değildim ama, yardım almayı sevmeyen birisiydir. Bu yüzden, “yardım almaya ihtiyacım var” demeyi çok zor başardım.
iVillige Türkiye: Neler depresyona sebep oldu?
Elif Şafak: Bu çok yaygın bir durum, bir çok kadın yaşıyor. Herkesin başına gelebiliyor. Zannedildiğinden çok fazla kadın bunu yaşıyor. Ben kitapta bu süreci anlattım. Tek bir sebebi olamaz, herhangi bir şeye bağlanamaz. Anne olmak hemen her kadında bir duygusal sarsıntı yaşatıyor. Bunun adını koymamak, bunu yok saymak çözüm olmuyor. Birden bire çok farklı bir konumda buluyorsunuz kendinizi. Panikliyebiliyorsunuz. Bir yetememe korkusu oluşuyor. Ben çok güçlü bir hayata alışkındım, yazı yazma yeteneğimden uzak kaldığımı zannettim. Bir çok korku ve evham üst üste geliyor. Doğum yaptıktan sonra derimiz inceliyor.
Bence kadınlar başka bir canlıya anne olmadan önce bir kendilerini doğurmalılar. Kendilerini yeniden tanımlamalılar. Ama bunun için bazı yapı taşlarınızı yerinden sökmeniz gerekiyor. Bu yüzden aslında yıkıcı ve sarsıcı bir süreç. Bu aşamayı ben de yaşadım ve sonucu bu kitap oldu.
Kitapdaki çizimler de çok önemli, bunun için Latif Demirci’ye çok teşekkür ediyorum. Arkadaki vesikalık da bana sürprizdi, ben kitabı elime alana kadar bilmiyordum. Onun dışındaki karakterleri, okudukça çiziyordu. En son “Can Derviş Hanım”ı çizdi, ilginçtir aslında o çok temel bir karakter. İçimdeki bütün bu sesleri eşit görmeye çalıştım, hepsini aynı çemberin parçaları olarak görmeye çalıştım. Kitap da bunu anlatıyor. Bazı yanlarımla barışık değilim, ama bu bence genel bir şey. Biçok insan böyle, bazıları daha barışık bazıları içindeki seslere karşı daha baskıcı olabilir.
iVillige Türkiye: Annelik ve yazarlık nasıl bir çelişki yarattı?
Elif Şafak: Yazmak için ben anaç yanımı bastırmak zorunda kaldım. Ben “yazabilmek için özgür olmam lazım” diye düşünürdüm ve bunu çok yüceltmişim. Ama evlenip anne olunca farklı bir yanımı keşfettim, anaç oldum, mutfak perdesi seçtim, reçel tarifi aldım...
Gündelik hayat kotarılması en zor olan şey. Özne biz olarak konuşan annelerle dalga geçtim ben, mesela kitabımda. Ama pratikte sonra bir baktım bu tarz birşeyi ben de yaptım. Aslında ne olacağını çocuk belirliyor. Anne çocuğunun öğrencisi oluyor. İnsan ne kadar birikimli kültürlü olursa olsun, gündelik hayatı yaşamak farklı bir şey.
Tükürdüğümü yaladım
iVillige Türkiye: Sizin evliliğe ve çocuk sahibi olma fikrine sıcak bakmadığınızı düşünüyorduk. Fikrinizi ne değiştirdi?
Elif Şafak: Evliliğe sıcak bakmadığım doğru ama tükürdüğümü yaladığımı söyleyebiliriz. Aşk beni bu noktaya getirdi. Zaten kitapta da böyle bir vurgu var. Aşk insanın evliliğe ve hayata bakışını değiştiriyor.
iVillige Türkiye: Doğum sonrası dönemde genelde kadınları anlamak erkekler için zordur. Eşiniz Eyüp Can size nasıl destek oldu?
Elif Şafak: Eşimden o anlamda hep yardım gördüm. Ama bizim bir talihsizliğimiz oldu. Bebek daha çok küçükken o askere gitti ve 6 buçuk ay yanımda olamadı. Bu anlamda bana olan desteğine ara vermek zorunda kaldı. Benim de yaşadığım depresyon sürecinde bu kesintinin etkisi var. Eşin nasıl yaklaştığı, çok önemlidir böyle bir dönemde. Bence erkekler içinde baba olmak da post-modern bir depresyon. Keşke bunu da anlatan bir kitap olsa ve erkeklerin açısından da depresyonu okuyabilsek.
iVillige Türkiye: Tekrar bir çocuk düşünüyor musunuz?
Elif Şafak: Ben çok plan yapmayan birisiyim o yüzden kesin bir cevap veremeyeceğim. Belki olabilir.
Röportaj: Ayşe Yılmaz
http://ivillage.mynet.com/