Bu yıl 7’ncisi düzenlenen Uluslararası Berlin Edebiyat Festivali nin konuklarından Elif Şafak, Cumhurbaşkanlığı ile tekrar canlanan türban tartışmalarında ve Ermeni meselesinde tarafları karşılıklı hoşgörüye davet etti.
Türkiye’de bir çok tartışmaya yol açan ve “Türklüğe alenen hakareti suç sayan“ Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesine muhalefetten, hakkında dava açılan ve beraat eden Elif Şafak’ın “Baba ve Piç“ adlı romanı, Almanca’ya da çevrildi. Hem bu romanın Alman okuyuculara da ulaşmış olması, hem de beraberinde getirdiği 301. madde tartışmaları ve Ermeni sorunu nedeniyle bu yılki festivalin önemli konuklarındandı Elif Şafak.
Doğal olarak Elif Şafak’ın henüz yayınlanmamış “Sarışın İnsanların Mutluluğu“ adlı öyküsünü okuduğu geceye ilgi de son derece yoğundu. Hem edebi, hem de siyasi olarak gündemde olan yazar Elif Şafak; Türkiye’de gerçekleşen Genel ve Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin hemen ardından Berlin’de bulundu. Yazar, yaklaşık beş altı aydır çalkantılı geçen Türk siyasetinin bugünkü havasını DW’ye şöyle değerlendirdi:
İyimser hava
“Güzel bir hava yakalandı. Şu an insanlar Türkiye’de daha optimist. Aydınlar daha iyimser, diğer kesimlerden insanlar iyimser… İnşallah böyle gider. Çünkü bu iyimser ruha ihtiyacımız var. Ben açıkçası Türkiye’de birbirimizi çok yıprattığımızı düşünüyorum. Bir seçim süreci başarıyla tamamlandı, demokratik süreç aksamadı. 11 Eylül sonrası bütün dünyanın kutuplaşmaya bu kadar meyyal olduğu bir dönemde, Türkiye tam da aslında arada durup; ’Ya evet! Aslında hem Müslüman, hem demokrat; hem Müslüman hem laik olabilirsiniz’ diyen bir ülke.“
Demokratlığın ölçüsü
Buna rağmen toplumun çeşitli kesimlerinde yeralan kaygıları da kısmen paylaşan Elif Şafak, yine de önyargının kimden gelirse gelsin tahammülsüzlük olduğunu düşünüyor:
“Türkiye öyle bir ülke ki, kendine sosyal demokrat diyen insanlar da başkalarının fikirlerine son derece tahammülsüz olabiliyorlar. Yani demokratlığın ölçüsü bence etikette yatmıyor, icraatta yatıyor. O anlamda elbette beni de kaygılandırıyor. Eğer böylesi bir tahammülsüzlük görürsek bunun eleştirilmesi, değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama etikete bakıp da bunlar takkıye yapıyorlar, o zaman hepsine birden karşı olmalıyım demek de başka bir tahammülsüzlük.“
“Buluşma noktası“ arayışı
Özellikle son yıllarda bazı aydın ve yazarların Ermeni sorununa yönelik olarak başlattıkları tartışmalar; gerek toplumun, gerekse devletin bazı kesimlerinde tepkiyle karşılandı. Bu tepkilere maruz kalanlardan biri olan Elif Şafak yazdıkları ve söyledikleriyle bir taraf olmadan; Ermeni meselesinde bir “buluşma noktası arayan insan“ tavrını sürdürdüğünü belirtiyor ve bunun için de buluşma noktasının kadınlar sayesinde yaratılabileceğine inanıyor:
“Ilımlı bir yolun bulunabileceğine, bunun da kadınlar tarafından geliştirilebileceğine inanıyorum. Çünkü Ermeni ve Türk kadınlar farkında olmadan aslında o kadar çok ortak şeye sahipler ki… Ben aslında büyük politik tartışmaların dışında politik bir dil tutturmak istedim. Tam da ortak noktaları göstererek, tam da kadınların dünyasına odaklanarak. Çünkü her iki tarafta da o kadar çok fanatik var ve bunlar birbirlerini besleyip duruyorlar. Bütün bunları bir tarafa bırakıp; daha barışçıl, daha uyumlu, daha yumuşak sesle konuşan bir yol bulunabilir diye düşündüm.”
Ermeni gençlerin tepkisi
Oysa pek bilinmemesine karşın Elif Şafak’a yönelik tepkiler sadece Türkiye’den değil. Ermeni Diasporası’nda da bir çok tepkiler alan Elif Şafak, bu tepkileri şöyle değerlendiriyor:
”Maalesef Ermeni diasporasında hiç Türkiye’ye gelmediği halde, hiçbir Türk’le konuşmamış olduğu halde Türkler hakkında o kadar olumsuz önyargılara sahip olan gençler var ki; ilginç bir şekilde özellikle 3. kuşak böyle. Türkiye’de doğan ve belki de daha büyük acılar yaşamış olan dedeler, anneanneler bile bu kadar karşıt değil...”
Ufuk Danışman
10.09.2007
Deutsche Welle
|