Romanlarıyla tartışmalar yaratan ve sağlam bir okur kitlesine sahip olan yazar Elif Şafak, önce Şehrazat Zelda´yı kucağına aldı, on yedi ay sonra da oğlu Emir Zahir´i... Beş sene öncesine kadar iki çocuklu bir kadın olacağını aklının ucundan bile geçirmeyen Şafak, o dönemlerde bekarlık manifestoları yazdığını itiraf ediyor ve anneliğini anlatıyor bizlere...

Söyleşi: Müge Serçek

Annelik nasıl gidiyor?

Annelik hem son derece keyifli ve güzel, hem bazen yorucu... Bana çok şey öğretiyor. Kendimi çocuklarımın öğrencisi gibi görüyorum. Matrak bir anneyim herhalde, çok katı kuralcı ya da mesafeli biri değilim, beraber eğlenmeyi ve hikayeler anlatmayı seven bir anne olmak bana daha doğru geliyor.

Çocuklarınızla nasıl vakit geçiriyorsunuz?

Çocuklarımdan biri üç buçuk yaşında, öteki ikiye yaklaştı. Beraber Sünger Bob seyrediyor, seyahat ediyor, hikayeler ve masallar uyduruyoruz. İkisinin de kişilikleri o kadar farklı ki. Aynı ailede doğup büyüyen kardeşlerin her biri dünyaya kendi özel renkleriyle, kendi elementleriyle geliyor adeta.

Kendinize nasıl vakit ayırıyorsunuz? Arada sırada kaçıp gitmek istemiyor musunuz?

Arada sırada kaçıp gitmek istiyorum tabii... Bu duyguyu herhalde her anne bilir, ama dışarı çıkar çıkmaz bu sefer de özleyerek eve geri dönüyoruz. Bunun yanı sıra anne ve yazar olmanın zorlukları var. Çünkü yazarlık çok zaman isteyen, yalnızlıktan beslenen bir sanat. Ben bir romana başladığım zaman çok yoğun olarak yazıyorum. Bunları dengelemek kolay değil. Mesela daha çok geceleri, çocuklar uyuduktan sonra baykuş modunda yazıyorum. İnsan kendince bir denge buluyor.

Bundan beş sene önce iki çocuklu bir kadın olacağınızı tahmin eder miydiniz?

Aklımın ucundan geçmediği gibi açıkçası bekarlık manifestoları yazıyordum. Tüm bunlarla "Siyah Süt" kitabımda epey yüzleştim, kendimdeki önyargılarla dalga geçtim açık açık.

Çocuklarınızın ismini kim koydu ve neden iki isim birden koymayı tercih ettiniz?

Çocuklarımızın isimlerini eşimle beraber seçtik. İki isimli olsunlar istedik, iki dünyaya açılan isimleri var. Şehrazat Doğu kültürünün masal anlatıcısı. "Binbir Gece Masallarından. Zelda ise Amerikalı ünlü romancı Zelda Fiztgerald´dan. Her iki isim de edebiyattan. Emir gene Doğulu bir isim. Emir Kusturica´dan da esinlenerek. Zahir ise hem Doğulu hem Batılı. Borges´in bir hikayesinden, "Az Zahir". Tabii aynı zamanda bu isimlerin güzel manaları var.

İlk hamileliğinizi nasıl öğrendiniz ve sonucu eşinizle nasıl paylaştınız?

İlk hamileliğime hiç hazır değildim. Beni çok sarstı, değiştirdi, hamur gibi aldı yoğurdu, yeniden şekillendirdi o süreç. Eyüp benden daha sakin karşıladı, o zaten hep öyledir.

İlk hamileliğiniz nasıl bir süreçti?

Bedensel olarak zorluk yaşamadım, ama ruhen hazır olmadığım için yaşadığım inişler ve çıkışlar oldu. Ben hep göçebe yaşayan biriydim; sırtımda çanta, o dönemde Arizona-İstanbul arasında mekik dokuyordum. Üstelik yirmi altı saat uçarak. Bağımsız olmaya ve seyahat etmeye alışmış biri hamileliğe pat diye uyum sağlayamıyor haliyle. Esas zorluğu hamilelik sonrasında yaşadım, sekiz ay yoğun bir postpartum depresyonu geçirdim.

Tüm bu gelgitleri "Siyah Süt" ile kâğıda dökerek ölümsüzleştirdiniz.

Evet, Siyah Süt´te anlattım. O kitabı yazmak bana iyi geldi, beni iyileştirdi bir anlamda. Pek çok kadın var doğum sonrası duygusal sarsıntı yaşayan. Bunları henüz tam anlamıyla konuşamıyoruz. Şunu unutmamak önemli: Yalnız değiliz. Bu bir mevsim ve çok şükür ki gelip geçiyor.

İlk bebeğiniz on yedi aylıkken ikinci kez hamile kaldınız. Neden bu kadar erken?

Sürpriz hamilelik değildi. Kardeşi olsun istedim. Depresyon ortadan kalkınca ben bambaşka bir insan oldum. Kendimi yeniden doğum yapmaya çok hazır hissettim. Arayı da açmak istemedim.

İkinci hamileliğiniz ve sonrası nasıl geçti?

Son derece rahattı. Biz de tabii daha tecrübeliydik. Başımıza neler geleceğini tecrübe etmiştik. Tecrübeli olmak insana çok şey kazandırıyor.

Doğumlarınızı nasıl gerçekleştirdiniz?

Her ikisi de sezaryenle oldu. Bu konuda tartışmalar olduğunu biliyorum fakat bence önemli olan insanın doktoruna güvenmesi.

İki çocukla baş başa kaldığınız ilk zamanlarda paniklediniz mi, eliniz ayağınıza dolaştı mı hiç?

Depresyon döneminde yeterince paniklediğim için artık daha sakin bir insanım. Panik hakkımı doldurdum. Artık olaylara ve durumlara çok daha sakin yaklaşıyorum ve öyle yaşıyorum.

Annelik nasıl bir duyguymuş, neler kattı size?

Annelik tam anlamıyla ve kısaca muazzam bir güzellikmiş.

Annelik edebi tarafınızı nasıl etkiledi?

Kalemime tabii ki yansıyor annelik, yansımaz mı? Fakat takdirini okurlarım daha iyi yapar diye düşünüyorum. Beni önceden bilen okurlar analizler yapıyorlar. Karar ve yorumu onlara bırakıyorum.

Eyüp Can nasıl bir baba oldu?

Eyüp Can çok güzel bir baba. Bakıp "Keşke benim de böyle bir babam olsaydı!" dediğim bir baba.

Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitap var mı?

Evet, yeni romanım üzerinde çalışmalarım devam ediyor. "Aşk"tan çok farklı bir kitap var mutfakta. Ben kitaplarımla kendimi tekrar etmem. Her kitabı apayrı bir yolculuk olarak görüyorum.

Anneler Günü size neler hissettiriyor?

Öteden beri severek kutlamışımdır, çünkü anneme çok düşkündüm. Elbette senenin bir gününe indirgenecek bir durumu yok. Annelik 365 gün. Ama bir günlüğüne de olsa, sembolik de olsa kutlamak güzel şey bence.

Bebek Dergisi, Mayıs 2010

http://mugesercek.blogspot.com/2010/04/elif-safak-roportaj.html