Benim tweetlerimde hakaret, nefret söylemi ve dedikodu yoktur
İskender romanı geçen hafta İngiltere’nin prestijli yayınevlerinden Penguin’den yayımlanan Elif Şafak, twitter’da da uluslararası bir kimliğe sahip. 500 binin üzerinde takipçisi olan Şafak’la İngiltere’deki ve dijital dünyadaki hayatını www.vatankitap.com.tr için konuştuk.
Bugün sosyal medya bazıları için PR yaptığı, bazılarının fikir paylaştığı, bazılarının da sosyalleştiği bir yer. Siz sosyal medya ile olan ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?
Benimkisi “mesafeli sevgi”. Sosyal medyaya soğuk bakmıyorum ama seçiciyim. Yüreğime yakın gelen mecralarda varım, bunun dışında hiç girmiyorum. Twitter’da olmayı seviyorum, okurlarla paylaşıma kıymet veriyorum. Ama oturup kişisel şeyler yazmıyorum, kimseye sataşmıyorum, o şahsi polemiklerden hiç hoşlanmıyorum. Genelde hep fikirler, eserler, hayat ve dünyanın halleri hakkında yazıyorum.
Sosyal medya sanki sınıf atladı. Ne dersiniz? Mesela daha önce de bazı arkadaşlık siteleri vardı, ama bunlar bir süre sonra insanların sevgili aradıkları, sohbetlerin ucuzladığı yerlere dönüştü. Ama bugün facebook’ta bile yer almayan kişiler twitter’da yer alıyor. Bunu nasıl yorumlamak gerek?
Sosyal medya sürekli değişen, gelişen, katı değil, sıvı bir alan. Teknolojideki yenilikler yasal düzenlemelerin de toplumsal değişimlerin de önünde gidiyor. O yüzden bütün dünya bunun sınırlarını tartışıyor şu anda. Bir yanıyla yepyeni iletişim alanları açtı, insanları buluşturuyor, bilgiyi ulaşılabilir kılıyor ve daha demokratik bir ortam yaratıyor, bunlar güzel. Bir yanıyla kelime kirliliği ve yalan yanlış bilgi de içeriyor ki bunlar kaygı verici. Üstelik zamanımızı emiyor.
Ne kadar süre twitter’da oluyorsunuz? Tweet’lerinizde nelere dikkat ediyorsunuz?
Gününe göre değişiyor. Ama değişmeyen şu: Benim tweetlerimde hakaret, nefret söylemi, dedikodu yok. Uzaktan ona buna sataşmalar yok. “Şununla yemek yedim, filancayı şurada gezerken gördüm” gibi kişisel yazılardan uzak duruyorum. Kitaplara, fikirlere, yaratıcılığa, sanata ve insanlığa dair mesajlar vermeyi seviyorum. Arada kendimden de ipuçları veriyorum. Okurların paylaşımlarına da kıymet veriyorum.
Hem İngilizce hem de Türkçe yazıyorsunuz. Bu da size dünya genelinde bir follawer getiriyor... Kimler var?
Doğu, Batı, dünyanın her yerinden takipçiler var, bunların çoğu zaten beni kitaplarımdan bilen okurlar. Amerika’dan, Brezilya’dan, Hindistan’dan, Pakistan’dan, Bulgaristan’dan.... Hem Türkçe hem İngilizce yazıyorum her mesajı. Farklı kültürlerden ve dillerden insanlar buluşuyor burada.
Yazarlarla tweet’leşiyor musunuz?
Evet zaman zaman yapıyorum, az sayıda İngiliz ve Türk yazarları takip ediyorum.
Tweet günümüzün aforizması mıdır?
Bir anlamda evet. Ama illa da her lafımızın okkalı bir mana içermesi gerekmiyor, böyle bir beklenti yapay geliyor bana. Kimi zaman insan daha felsefi, kimi zaman daha şiirsel, kimi zamansa çok daha gündelik hayattan şeyler yazabilir. O karışım bence daha doğal.
Sosyal medya ve dijital hayatın yaygınlaşması insanları iki kişilikli mi kılıyor? Reel dünya ve dijital kişilik... Ne dersiniz?
Haklısınız. Bu doğru ve giderek de bu yönde ilerliyor. Bilhassa internet oyunları bu kişilik bölünmesine yaslanıyor. Reel dünyada olamadığı insanı dijital dünyada yaşamak istiyor birçokları. Reel dünyanın mutsuzluklarını dijital dünyanın renkleriyle, hızıyla geçiştirmeye çalışarak…
Bu değişimi edebiyatınıza aktarmayı düşünüyor musunuz?
Edebiyat yalnızlıktan beslenir. Yazarken o kadar içine kapanık bir insanım ki…. İnternet üzerinden interaktif hikayeler yazan edebiyatçılar oldu. Bana yakın gelmiyor bu tarz. Romancının yalnızlığı önemli. O tarafı ihmal etmemek lazım bence. Fazla interaktif olmaya o yüzden açık değilim.
Sosyal medya ile küreselleşen sizce bilgi midir?
Bilgi hızla küreselleşiyor, doğru. Ama bir o kadar yüzeyselleşiyor. Bilginin yaygınlaşmasına, ulaşılabilir olmasına evet ama yüzeysel olması kaygı verici. Bir tweet’in gerçekten bir şeyleri değiştireceğine inanıyor musunuz?
Ben bir kelimenin çok şeyi değiştirebileceğine inanıyorum.
Bir yazar şöyle dedi; 500 binlik bir satış bir yazar üzerinde büyük bir baskı. Düşünsenize ne yazarsanız yazın, ne kadar satarsanız satın önceki romanınızın tirajını geçemedikçe başarısız yorumlanacaksınız. Ne dersiniz, Aşk üzerinizde bir baskı oldu mu?
AŞK’tan sonra bir müddet buna benzer bir şey hissettim ama sonra dağıldı o his. Çünkü "İskender" geldi ardından, oradaki karakterlere kapıldı gönlüm. Her kitap yepyeni bir yolculuk, yeni bir seyrüsefer. Ben yazmayı seviyorum, kelimelere aşığım. Önemli olan da bu.
Londra’daki hayatınız nasıl? Bize bir gününüzü anlatır mısınız?
Nedense her günüm bir öncekinden farklı geçiyor, çünkü bir rutinim yok, düzenim yok ve hiç olmadı. Zaten hayli dağınık bir insanım, dolayısıyla her gün bir başka tempoda ve ruh halinde gidiyor. Bu hafta "İskender" İngiltere’de çıktı, Penguin tarafından basıldı ve bundan dolayı etkinlikler, söyleşiler oldu. Ama bazı haftalar gayet sakin, durgun, sadece durup insanları izlediğim oluyor, mesela bir tren istasyonunda.
30.04.2012
Vatan Kitap
|