. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>


Röportajlar
"Kadınsılığı törpülemek bir öğreti."

Kadınsılığı törpülemek bir öğreti. İtibar görmek için ciddi duruyor olabilirim
   
Benden çok iyi bir üvey anne olur
   
Aşkın hem kendisiyle hem karşısındakiyle didik didik savaşmak olduğunu düşünen yazar Elif Şafak, çocuk konusunda da ilginç fikirlere sahip: "Her çocuk melek midir? Sanmam. Benden iyi anne olmaz ama çok iyi üvey anne olur!.."

   
    Sorular kimlerden?
    Mehmet Y. Yılmaz
    Hasan Cemal
    Güneri Cıvaoğlu
    Ahmet Tulgar
    Osman Ulagay
    Tuba Akyol
   
        Mehmet Y. Yılmaz: Bir röportajınızda "İçinizdeki kadınsılığı ne kadar öldürürseniz, o kadar itibar görüyorsunuz" demişsiniz. Daha fazla itibar görmek için mi, fotoğraflarda sert duruyor, gülümsemiyorsunuz?
    Elif Şafak: Bence "kadınsılığı törpülemek" ta Cumhuriyet in başından bu yana gelen bir öğreti. İlginç bir şekilde bir dönemin sol hareketi içinde de, bugünün İslami hareketi içinde de bu çizgiden izdüşümler var. Kadınsı kadınlara âşık olabilir ama aslında pek saygı duymayız. Saygımızı erkeksi ya da yaşlı kadınlara veya cinsellik çağrıştırmayan kadınlara ayırırız. İlginç olan nokta, sadece erkeklerin gözünde değil, bizzat kadınların kendi gözünde de bu kalıp geçerli. Bence bu eski, bu yaygın kalıp toplum olarak bilinçaltımıza yerleşmiş. Beni de etkilediği muhakkak.
   
    Mehmet Y. Yılmaz: Yine bir başka röportajınızda, "Feminizm kadınlık dediğimiz şeyin doğal değil, her şeyden önce öğretilmiş bir kadınlık davranışı olduğunu gösteriyor" diyorsunuz. Kadınlığa dair öğretilmiş hangi davranışlar rahatsız ediyor sizi?
    Elif Şafak: Kadınlar hakkında ileri sürülen tüm genellemelerin altında bir "doğallık" dayanağı var. Kadınlar "doğaları gereği" şöyle anaç, böyle barışçıl, ya da tam tersine öyle gevezeler mesela. Yok böyle bir doğa. Bunlar arasında belki de beni en çok rahatsız eden "idare etme öğretisi". Küçük yaştan itibaren önce babalarımızı, sonra kocalarımızı idare etmeyi öğrenerek büyüyoruz. Vaziyeti, evliliği, yuvayı, babayı, derken bütün bir hayatı idare ede ede...
   
   
    Hasan Cemal: Rüyalarınız bana ilginç geldi. İngilizce rüya görmeye başladığınız için son romanınızı İngilizce yazdığınızı bir yerde okudum. Bu konuyu biraz açar mısınız?
    Elif Şafak: Benim için roman yazmak bir sarkaç. Çok yoğun olarak yazdığım, kendimi tamamen yazıya adadığım dönemler var. İşte o dönemler içinde rüyalarımda romanın kelimelerini, karakterlerini gördüğüm çok olmuştur. Bazen bilmediğim dillerde gelir kelimeler, hatta böyle İbranice birkaç kelime keşfettiğim dahi oldu. Geçen sene ise romanın kelimeleri hep İngilizce geldi, ben de gündüzleri İngilizce yazdım. Ama şunu da eklemeliyim; başka bir dile geçmek çocukluktan beri zaten bildiğim bir tecrübe. İspanya da yaşarken de hep İspanyolca yazıyordum.
   
    Hasan Cemal: Çocuklarla ilgili bazı düşüncelerinizi yine bazı röportajlarınızda okudum. Belli bir olumsuzluk var çocuklara dönük olarak. ("Her çocuğu sevmediğim gibi, dünyaya getireceğim çocuğu da seveceğimden emin değilim" demişsiniz) Bunun nedenleri konusunda bir iki şey söylemek ister misiniz?
    Elif Şafak: Çocuklarla ilgili olumsuz hiçbir genellemem yok, ama mesele de bu zaten, genellemem yok. Yani "bütün çocuklar güzeldir", "bütün çocuklar melektir", bilmem ki öyle midir, sanmam. Ama tam da her çocuğu sevmediğim için bazı çocukları çok çok sevebilirim mesela paradoksal olarak. Benden iyi anne olmaz diye düşündüm hep ama çok iyi bir üvey anne olur!
   
    Hasan Cemal: Çekici bir kadın olduğunuz genel kabul görüyor. Bundan neden rahatsızlık duyuyorsunuz?
    Elif Şafak: Kendimden ya da görünüşümden rahatsızlık duymuyorum. Fakat çoğu zaman insanların bu tür meseleleri dillendirme biçimlerinden, Türkiye de okurlardan entelektüellere kadar her yere nüfuz etmiş "cinsiyetçi söylemden" rahatsız oluyorum.
   
   
    Güneri Cıvaoğlu: "Doğru insana âşık olursanız, o aşk değildir" demişsiniz. Aşk nedir?
    Elif Şafak: Aşkın ne olduğunu söylemektense ne olmadığını söyleyebilmek daha kolay sanki. Dingin, sakin, barışçıl, uyumlu bir akış değil aşk, hani şu "karşılıklı sevgi ve saygı temeli"nde. Tam tersine yıkıcı aşkın kimyası, yaratmaktan ziyade yok etmeye, alan açmaktan ziyade işgâl ve ilhak etmeye yönelik, kimsenin muzaffer olmadığı bir savaş meydanı. Yani sadece ötekiyle değil, kendinle de didik didik savaşmak demek aşk.
   
    Güneri Cıvaoğlu: Rüyalarınızı İngilizce görmeye başladığınız için İngilizce yazdığınızı anlatmışsınız. Aşkınızı hangi dilde düşünüyorsunuz?
    Elif Şafak: Yazarken her iki dilde de, yaşarken başka, yaşarken aşkın kendi dilinde.
   
   
    Ahmet Tulgar: Sizinle bir görüşmemizde fotoğraf çektirmek konusunda biraz hassas olduğunuzu fark etmiştim. Dış görünüşünüzün sizin için bir edebiyatçı olarak önemi nedir?
    Elif Şafak: Fotoğraf çektirmek konusunda hassas değilim, yeter ki benden "bana uymayan" ifadeler takınmam istenmesin. Eğer hep siyah giyiyorsam fotoğraf çektireceğim diye gidip beyaz giymem, bunu mecazi anlamda da söylüyorum. Bu konuda hassas olmamın sebebi ise Türkiye de yazının değil yazarların konuşulduğu bir ortamın hâkim olması.
   
    Ahmet Tulgar: Türkçe yazan erkek romancıların yapıtlarında kadın düşmanı söylemlere rastladığınız oluyor mu? Bunu diğer kadın yazarlarla paylaştığınız, gülüp geçtiğiniz ya da protesto ettiğiniz oldu mu?
    Elif Şafak: Bizde "okumamışlar"ın, cahil addedilenlerin kadın düşmanlıklarından ziyade, "okumuşların", aydınların kadın düşmanlığı kaygı verici. Dıştan bakınca zihnen en açık görünen, şöyle demokrat, böyle entelektüel erkekler dahi yaratıcı, kafası işleyen kadınlar karşısında komplekslere kapılıyor. Bu iflah olmaz hallerimizi pek çok yazar-sanatçı-aktivist-akademisyen kadınla paylaştığım oluyor elbette.
   
   
    Osman Ulagay: Nerede, hangi ülkede kendinizi daha az yalnız hissediyorsunuz?
    Elif Şafak: Birkaç kelime var ayrıştırarak kullanmayı sevdiğim. "Kimsesizlik" olarak bakarsak ne İstanbul da, ne New York ta kimsesizlik söz konusu. "Dışarlıklı" olmak açısından bakınca durum başka. Çocukluğumdan itibaren benimle beraber gelen bir hal bu, bir yere yerleşemeden, kök salmadan, bir ülkeden bir ülkeye yolculuk edip durdum. "Yalnızlık" ise kimsesiz olmadığınız halde gene de dışarlıklı olma hissinden içten içe bir türlü kurtulamadığınızda ortaya çıkan varoluşsal karışım. Yani daimi.
   
    Osman Ulagay: 11 Eylül sonrası Amerikası nda yaşarken dünyanın ve insanlığın geleceğine iyimser bakabiliyor musunuz?
    Elif Şafak: Gidişatı gördükçe iyimser olmak mümkün değil. Ama tam da bu kadar kaygıverici olduğu için uluslararası arenanın seyrüseferi ve militarist, tahakkümperver söylemlerin iktidarı, bu akıntıya karşı kürek çekenlere, bilhassa dünyanın her yerinde yazıp çizen, düşünüp sorgulayan beyinlere inancım büyük.
   
   
    Tuba Akyol: Bildiğim kadarıyla Amerika da aktivist feministlerlesiniz. Türkiye ye daha feminist mi döneceksiniz, yoksa illallah mı diyeceksiniz?
    Feminizm benim için kapılanacak nihai bir durak ya da her kapıyı açacak altın anahtardan ziyade, düşünce sistematiğimi oluşturan nice nice unsurdan biri. Üstelik çok da zengin bir kaynak, sanılanın aksine. Ben bu kaynağı alıp başkalarıyla harmanlıyorum. Sömürgecilik karşıtı/sonrası kuramlar, feminist okumalar, kültürel çalışmalar, siyaset felsefesi, postmodernist edebiyat kuramları, mikro-tarihçilik, dinler tarihi ve illa ki tasavvuf, işte bunlar benim düşünce kaynaklarım. Bunlardan nasıl illallah diyebilirim?
   
    Tuba Akyol: Piliç edebiyatının ortaya çıkma nedenleri sizce ne? Kadınların dünyada gördükleri hangi muameleden ötürü sizce böyle bir edebiyat var?
    Elif Şafak: Piliç edebiyatının kadınların kalemini nasıl "hafife aldığı" ortada. Ama bence daha önemli olan bir başka eğilim var bilhassa Amerika da. Herkes kendi hikâyesini anlatsın eğilimi. Ne kadar özel olursa anlattıklarınız o kadar makbul. Edebiyat bir itiraf ve kimlik meselesi birilerinin nezdinde. Oysa edebiyat tam da başkası olabilme özgürlüğüdür. Elimizden kaçan işte bu özgürlük.

 

 

 

Milliyet Gazetesi, 8 Mart 2004

 

İzlenme : 10355
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us