. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>


Röportajlar
“Köklerim var ama herhangi bir yere bağlı değilim”

 

ELİF ŞAFAK: “Köklerim var ama herhangi bir yere bağlı değilim”

Esra Kireçci

Elif Şafak’ın yeni romanı ‘Baba ve Piç’, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Metis Yayınları tarafından yayımlanıyor. Geçen yıl yazılarını topladığı ‘Med-Cezir’ kitabıyla uzun süre gündemde kalan Elif Şafak’ın İstanbul-San Francisco hattında gidip gelen romanında Müslüman-Türk Kazancı ailesiyle Ermeni asıllı Amerikalı bir aile olan Çakmakçıyanların hikayesini dört kuşak kadınlar aracılığıyla anlatılıyor. Amerika’da akademik çalışmaları ile yazarlığı bir arada sürdüren Türkiye’nin yanı sıra ABD’de de İngilizce romanlar yayınlayan Elif Şafak ile bir söyleşi yaptık.

Güzel, farklı ve son derece tarz sahibi bir kadın olan Elif Şafak ile New York’ta bir kafede buluşuyoruz. Kimlik, dil, yazı ve göçebelik üzerine gerçekleştirdiğimiz sohbetin satır aralarında yengeç burcu olduğunu ve Şafak’ın gerçek soyadı değil annesinin ismi olduğunu öğreniyorum. İşte Elif Şafak’la bir çay içimi sohbet…

Kendinizi, kimliğinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Sizi oluşturan unsurlar nelerdir?

Su, kaos ve çok seslilik… Ben çok yaşam tarzı değiştirdim. Birden fazla ülkeye, kültüre, inanca bağlılık ve sürekli göçebelik de beni tanımlıyor. Yazarlık parçalarımı birleştiren tek süreklilik. Anadolu’da “dışarlıklı” diye bir tabir vardır. Ben kendimi böyle görüyorum. Bir de İslam tasavvufunda yer alan ‘Tuba ağacı’ vardır. Kökleri olan ama toprağa bağlı olmayan bir ağaç olduğuna inanılır. Son dönemde kendimi Tuba ağacına da benzetiyorum. Köklerim var ama herhangi bir yere bağlı değilim. Bu durum sanat için iyi ama sanatçı için zor bir şey, sanatçı bundan vazgeçmek istemez.

Yazı dili olarak da Türkçe ve İngilizce’yi tercih ediyorsunuz. Hangi dilde daha kolay yazıyorsunuz?

Gündelik hayatta birden fazla dili zaten konuşuyoruz. İronik bir şekilde ‘Araf’ı İngilizce yazmamdan rahatsız olundu Türkiye’de. “Kültürel ihanet” dendi. Halbuki azalmıyorsun, çoğalıyorsun. Dilin de bizim üzerimizde kudreti var, alet değil yalnızca. Sonra dili de eleştirildi kitaplarımın, neden Osmanlıca kelimeler kullandığım üzerinde duruldu. Öz Türkçeleştirmeyi yanlış buluyorum. Türkiye’de kültürel adalar var. Her adadaki kendi dilini konuşuyor. Öz Türkçeleştirme çabası çok masum bir çaba değil. Türkçe budanmış bir dil, manaları kaybediyoruz. İngilizce bu bakımdan yeni bir açılım getirdi bana. İngilizce yazarken, 400 senelik bir kelime duyup da, “Hmm, bunu Çinli göçmenler getirmiş” demeden kullanmaktan zevk aldım. Ben ritimle yazıyorum. ‘Araf’ta o ritmi İngilizce’de yakaladığım için İngilizce yazdım. İki dilde yazmaya devam edeceğim.

Kitaplarınız Türkçe’ye ya da İngilizce’ye çevrilirken neden isimleri değişiyor? İngilizce ve Türkçe bütün isimler size mi ait?

İsimler benden. Dilin ritmi farklı olduğu için birebir çeviri yerine adları değişiyor. Mana ritimle geliyor. Çeviriler boyunca çevirmenlerle diyalog içerisindeydim. Çeviri bitince ben o metinlere ritim kattım. Biri Türkçe’den İngilizce’ye diğeri İngilizce’den Türkçe’ye çevrilen iki kitabım için (‘Araf’ ve ‘Bit Palas’) iki ayrı çevirmenle aynı sene içinde çalıştım ve bu sürede dillerin ritmi ve felsefi anlayış hakkında çok şey öğrendim. Bu arada, ben çevirsem kitabı değiştirebilirim.

Yazı tarzınızla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Ben imge ve müzik, yani ritimle yazıyorum, sessiz ortamda yazamam. Görsel unsurları kullanmak yazı tarzımla ilgili bir şey. Aslında kitap kendini yazıyor. Bir de ‘humor’u kullanmayı seviyorum ancak Türkçe yazarken daha kontrollü kullanıyorum. İki yazma sezonum var benim. Biri roman yazma sezonu. Diğer sezona girince roman yazamıyorum.

Bir yazar olarak beslendiğiniz kaynaklar nelerdir?

Bilgi beni besliyor. Batı edebiyatını takip ediyorum. Tasavvuf, din felsefeleri ve alanım olan siyaset felsefesinden besleniyorum. Romancı sadece roman okumaz. Duyargalarının açık olması gerek. İstanbul, edebiyatımın ve hayatımın önemli bir parçası. Romanlarımda sadece fon olarak kullandığım bir şehir değil. Sanat için iyi ama sanatçı için zor olan göçebelik de sanatı besleyen bir zenginlik.

Yazar olarak misyonunuzu nasıl tanımlıyorsunuz?

Tek bir misyonum olduğuna inanmıyorum ama yazının politik olduğunu düşünüyorum. Yansıyor yazıya, su gibi… Sanat ve siyaset ilişkisi beni ilgilendiriyor. Bu da bir çeşit hudut bozma… Türk dilini tüm zenginliğiyle çok seviyorum, bir dönem yabancı dil öğrenir gibi Türkçe çalıştım, kelimeler öğrendim. Dilimiz için emek sarf etmek gerektiğini unutuyoruz. Dilin nüanslarını kaybettik. Onun için eski kelimeleri koruyup kollamak da misyonum diyebiliriz.

Akademisyenlik ve yazarlık bir arada nasıl gidiyor?

Siyaset biliminden çıkıp roman yazabiliyorum, bu da hudut bozmak. Çok sesliliğimi, kaosu bastırmak istemiyorum. Bir yazar olarak üniversitede kendime ses bulabiliyorum. Bilgi döngüsel, ders verirken yaptığım bir araştırma romana yardım ediyor mesela. Hep usta değil bazen çırak olmak gerek, dengelenmek, mütevazı olmak için. Sadece romancı kalırsanız, ‘ego inşaatçılığı’ olan roman yazarlığı sizi dünyanın en bencil insanı yapabilir. Kolay değil iki sene boyunca bir evren kuruyorsunuz. Akademisyenlik ve yazarlık beni dengeliyor. Roman beni akademinin kayıtlarından çıkarıyor. Bir de Türkiye’de beni en çok rahatsız eden hiyerarşi yok öğrencilerimle aramda.

Avrupa’da yetişen yazarların genelde entelektüel kaynak olarak Avrupa’yı tercih ettikleri görülür. Halbuki siz Türkiye ve Amerika’yı tercih etmiş görünüyorsunuz. Ne sunuyor Amerika size?

Amerika göçmen toplumu. Bir göçebe için çok şey sunuyor. Ortadoğu ve Balkanlar’dan gelenlerde net ayrımlar vardır, ama bende yok. Bu bölünmüşlük bana iyi geliyor. Kaosta rahat ederim. İstanbul ise edebiyatımın ve hayatımın önemli bir parçası.

Amerika’da size bakış nasıl?

ABD’de kitaplar değil kimlikler o kadar önemli ki hemen “Ortadoğulu kadın yazar” sınıflandırması içinde yer alıyorsunuz. Özellikle 11 Eylül’den sonra bu daha belirgin. Amerika’da Ortadoğu’dan gelip de çektiği acıları anlatan kadınların yazdığı kitaplar büyük ilgi görüyor. Bence edebiyat kendi hikayeni anlatmaktan çok bir başkası olabilmek demek. Kadın yazar ifadesinden de hoşlanmıyorum.

Son olarak neler söyleyeceksiniz?

Kudret erkeksilikle özdeşleştiriliyor Türkiye’de. Ne kadar sert durursak o kadar saygı görürüz. Katı görünmeden de kudretli olmak mümkün. Kudret derken değişebilme yeteneğini kastediyorum. Değişime açık olmak özgüven göstergesi. Değişimi çok önemsiyorum. Hepimiz belli kimliklerle doğuyoruz, onun içinde ölmemek lazım.

 

 

 

Hürriyet Gösteri, Şubat-Mart 2006, Sayı 278

 

 

İzlenme : 9041
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us