. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>


Röportajlar
NTV - Neden?

 

NTV - Neden? / 26 Eylül 2006

 

Can Dündar: Elif Şafak’a bağlanacağız. Aslında konuyu gündeme getiren roman onun romanı oldu, baba ve piç romanı ve Elif Şafak yargılandı geçen hafta ve beraat etti. Elif Şafak hoşgeldiniz programımıza.

Elif Şafak: Hoşbulduk, iyi akşamlar.

Can Dündar: İyi akşamlar. Öncelikle hem bebeğiniz için hayırlı olsun diyelim, hem de mahkeme için geçmiş olsun diyelim.

Elif Şafak: Çok teşekkürler sağolun. Bilmiyorum programımızın başını izleyebildiniz mi? Hırant Dink’in saptaması oldu girişte.

Elif Şafak: Evet evet.

Can Dündar: Aslında 301 ya da düşünce özgürlüğü diye tartıştığımız şeyin arkasında temelde ermeni meselesi var ve devlet henüz bunu etraflıca tartışmaya hazır değil. Dolayısıyla orada bir tahammül sorunu var. Temel sıkıntı buradan kaynaklanıyor diyor. Sizde roman temelde ermeni sorununu konu alıyor. Nasıl karşılıyorsunuz bu görüşü?

Elif Şafak: Şimdi tabi ermeni meselesinin tartışılması zor konulardan biri olduğu bir gerçek. Son yıllarda bu konuda önemli değişiklikler olduğu da bir gerçek ama ben 301 ile ilgili tartışmaları daha geniş bir düzlemde tartışmaktan yanayım açıkçası. Bence sormamız gereken şey; bizde ifade özgürlüğü var mı? Bu sadece 301 ile ilgili bir şey de değil. Bence onu çevreleyen zihniyet, onu çevreleyen siyasi kültürü de tartışmamız gerekiyor. Çünkü açıkçası şu noktada ben bir sıkıntı yaşıyorum. Mesela kendi davamda da bunu çok dile getirmeye çalıştım. Fazlasıyla şahsileştiriliyor kimi 301 davaları. Halen şu anda 301’den soruşturma geçiren veya yargılanan çok fazla sayıda insan var. Geçmişte de böyleydi. 301 orada olduğu ve bu şekilde yorumlandığı sürece daha da pek çok insan olacak. Bunların arasında editörler var, yayıncılar var, gazeteciler var, köşe yazarları var, hatta çevirmenler var kitapların çevirmenleri ve bu kitapları yazılara baktığımızda çok farklı konularda kitaplar yazılar bunlar. Onun için daha temelde bence tartışmamız gereken şey.

Can Dündar: İfade özgürlüğünü tartışmamız lazım.

Elif Şafak: İfade özgürlüğü. Biz buna inanıyoruz. İfade özgürlüğüne inanmaktan da ben çok basit bir soruyu insanın kendi kendisine sormasını anlıyorum. Benim gibi düşünmeyen bir insanın da kendisini ifade edebilme hakkına saygı duyuyor muyum? Bence bu kadar basit bir soru kendimize sormamız gereken.

Can Dündar: Zannediyorum Elif Şafak tartışma konusu burada sorsak Özcan bey’e ya da Vural bey’e ifade özgürlüğünü elbette varız diyeceklerdir ama hakaret burada tartıştığımız şey, aşağılama yasanın öngördüğü şeyler. Siz mahkemeye gitseydiniz bu suçlamalarla karşı karşıya gelecektiniz. Nasıl bir savunma yapacaktınız?

Elif Şafak: Tabi mahkemede ben iki temel üzerine oturtmayı arzu ediyordum kendi savunmamı. Birincisi, dediğim gibi bir ifade özgürlüğü boyutu. İkincisi de bence benim davamda daha belki ilginç olan ve ses getirmesinin belki bir sebebi de buydu; roman yargılandı ve hatta roman karakterleri, romandaki kimi ermeni karakterlerin söylediği kimi sözler üzerinden benim Türklüğü aşağıladığım iddia edildi. Fakat kitabı okuyanlar bilirler, çok çeşitli Türk karakterler var orada ve ermeni karakterler var. Bu Türk karakterlerden bir kısmı da ermeniler aleyhine bir sürü şey söylüyor. Eğer sonuçta ben bir hikaye anlatıyorum. Bir roman böyle okunmaz, karakterleri cımbızlayarak, onların lafları üzerinden yazarı itham ederek okunmaz. Bir de böyle bir boyutu vardı benim davamın.

Can Dündar: Bir konuya açıklık getirmek için şunu sormak istiyorum; bir romanda bir karakter gerçekten çok ağır bir küfür olabilir bu ya da çok aşağılayıcı bir şey olabilir. Böyle bir hakkı var mıdır mesela? Yani bu mesela yargılanabilir mi sizce? Siz yani genelde roman asla yargılanamaz mı diyorsunuz? Yoksa benim romanımda bir hakaret yoktu mu diyorsunuz?

Elif Şafak: Ben edebiyatı böyle yaklaşılmamasından yanayım bir kere herşeyden önce.

Can Dündar: Yani hiçbir yargılama konusu olamaz diyorsunuz edebiyat?

Elif Şafak: Çünkü eğer böyle suç unsuru arayacaksak o kadar çok örnek sayabiliriz ki hiç basılmaması gereken o kadar çok kitap var ki Dostoyevski’den başlamak üzere Türkiye’de. Ben açıkçası şu yaklaşımı çok sakıncalı buluyorum; eğer sanata da, edebiyata da bu gözle bakacak olursak o zaman Türkiye’de bundan sonra roman yazılamaz, film çevrilemez. Yönetmenler yazarlar yarattıkları karakterleri sansürlemek durumunda kalırlar. Bu insanın hayal gücüne ket vurması demektir ve bunun vahim sonuçları olacağını düşünüyorum ama bunun da ötesinde yani belki kendi özelimde de şunu söylemek istiyorum açıkçası; ben bu romanda herhangi bir hakaret olduğunu düşünmediğim gibi tam tersi 8 Mart’ta çıktığından beri roman Türkiye’nin çok farklı kesimlerinden o kadar olumlu tepkiler aldım ki. Yani sivil toplumdan çok farklı farklı ideolojik ve kültürel anlamda farklı geçmişlerden gelen insanlardan ve basından.

Can Dündar: Ve aslında başbakandan da aldınız. Başbakan telefon etti, hatta galiba dışişleri bakanı da aramış. Onlar da size geçmiş olsun dediler. Fakat geçmiş olsun diyen başbakan yasayı değiştirme konusunda tereddüt ediyor. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?

Elif Şafak: Tabi gördüğüm kadarıyla tabi hükümetin de kendi içinde bölünmeler var. Hükümet de bu anlamda yekpare bir yapı değil. Muhalefetin direnmesine ben çok hüzünle karşılıyorum. Yani bugün Deniz Baykal’ın yaptığı konuşmayı çok hazin buluyorum. Çünkü bu bizim ortak paydamız olabilirdi. Yani aramızdaki bütün görüş farklılıklarını ne olursa olsun toplumun farklı kesimleri olarak, ortak paydamız düşünce özgürlüğüne olan inancımız olabilirdi ve bunu da Ab bizden istiyor diye değil, kendi insanlarımız bu muameleyi haketmiyor diye bence yapabilmeliyiz. Yani enerjisi bunu dönüştürme arzusu içeriden gelmeli, bizden gelmeli.

Can Dündar: Bir de şunu soracağım. Genelde şöyle yaklaşımlar oldu; işte Nobel almak için yapıyorlar, Zorian enstitüsüne gitmiş, oradan etkilenmiş, onun etkisiyle yazdı. Amerika’ya gitti, oraya yaranmaya çalışıyor gibi basında pek çok eleştiri okuduk aleyhinizde. Bunları nasıl karşıladınız? Ne diyorsunuz?

Elif Şafak: Yani tabi tüm bunları bir kere üzülerek ve etkilenerek takip ettim. Dava bittikten sonra bir kısım yani medyanın içinden kimi kalemler bence son derece zehirli yazılar yazdılar. Yani benim işte veya başka yazarların yurtdışında ünlü olmak için bunları yaptığını söylediler. Bir kere insanların vicdanını görmek, niyetlerini yargılamak mümkün değil. Yani benim niyetimin ne olduğunu başkaları bu şekilde tartamaz. Kaldı ki ben sadece bu kitapla çıkış yapmış biri değilim. Yani ben bir mazim var, geçmişim var. Beni en çok üzen nokta; bu şekilde eleştiri yapan insanların yazılarına baktığımda kitaplarımı okumadıklarını, aslında ne yazdığımı da çok bilmediklerini farkediyorum.

Can Dündar: Elif Şafak bir dahaki romanınızda sözcükleri seçerken daha kuşkulu olacak mısınız bu şeyden sonra bu yasal prosedürü yaşadıktan sonra? Sizi sanatçı olarak nasıl etkiledi bu hukuki süreç?

Elif Şafak: Hiç etkilenmedim, endişelenmedim desem yalan olur. Bir de tabi hamilelik dönemiyle çakıştığı için benim için açıkçası zor bir dönem oldu. Hem dava öncesi, hem dava sonrasında çıkan şeylerden elbette etkilendim ama sonuçta ben bir yazarım, ben bir edebiyatçıyım, benim işi hayal kurmak ve bir hikayeyi kovalamak, her romanda her kitapta. Ona ket vurmam mümkün değil. Yani onu yaparsam bu sefer kendim olmaktan çıkarım. Onun için yani umut ediyorum ve zannediyorum uzun vadede böyle bir etkisi olmayacak benim üzerimde ama şundan zarar gördüğümü söyleyebilirim; bizde bir eğilim var. Farklı düşünen özellikle de resmi ideolojiyle veya resmi anlatıyla çatışan, çelişen fikirleri dile getiren herkesi bir dış mihrak veya dış mihraklarla işbirliği halinde damgalama eğilimimiz var, bunu çok ürkütücü buluyorum. Yani bir hain arayışı ve onun yanısıra gelişen belki bir linç kültürü, anlamadan tepki göstermek, bilmeden tepki göstermek. Bu gelişen kültürü ben çok tehlikeli buluyorum.

Can Dündar: Elif Şafak çok teşekkür ediyorum. Bir şey rica edeceğim. Buradaki konuklarımız bu konuda belki sorular yönelteceklerdir, belki söyleyecekleri vardır. Olaki sizi ilgilendiren bir cevap hakkı doğuracak bir ifade olursa lütfen bizi tekrar arayın, tekrar konuşalım.

Elif Şafak: Tabi.

Can Dündar: Çok teşekkür ederim katıldığınız için.

Elif Şafak: Ben teşekkür ediyorum. İyi akşamlar.

Vural Savaş: Ayrılmadan bir sual sorabilir miyim?

Can Dündar: Buyrun diğer konuklarımız da var da onun için hepsinden almadan bu uyarıyı yapmak istedim. Türkan hocama söz vereceğim ama sizin sorunuzu alayım.

Vural Savaş: Efendim şimdi Ruhat Mengi hanımefendi bunu ortaya attı ve bizce çok önemli. Yani Elif Şafak hanımefendinin biliniyor ki bir işte Zorian enstitüsü var ve Türklerin soykırım yaptırdığına ilişkin mütemadiyen yasalar çıkarılması için faaliyet gösteriyor ve Ruhat Mengi’nin yazdığına ve Hürriyet’te Özdemir İnce’nin de dün naklettiğine göre Elif Şafak aynen şunu söylemiş. Tırnak içinde söylüyorum; Amerika Birleşik Devletleri’ne gelince Zorian enstitüsü beni eğitti. Bu doğru mudur gerçekten öğrenmek istiyorum, önemli bir şey.

Can Dündar: Evet ben aslında aynı soruyu kendisine sormak üzere tam da bu konuyu yeni de gündeme geldiği için inceledim. Notlarımda var ama böyle bir ifadesi yok. Yani o konuşmanın orjinaline başvurduğumuzda böyle bir ifade olmadığı görünüyor.

Vural Savaş: Söylerse. Çünkü iki çok satan gazetede bu iddia ortaya çıktı.

Can Dündar: Ama yine de kendisi düzeltmek isterse elbette var ama diyor ki; yani Amerika’ya gittiğimde biraz önce Baskın hocanın söylediği şey, bu sorunun ne kadar can yakıcı olduğunu farkettim ve orada tanık ifadelerini okuyunca bu sorunla daha yüzyüze geldim diyor.

Vural Savaş: Ama tabi Zorian enstitüsü beni eğitti demek bambaşka bir şey.

Can Dündar: Eğitti demiyor evet. Öyle bir ifade yok. Telefondaysa hemen kendisinin, Elif Şafak telefondaysa Vural bey’in evet lütfen.

Elif Şafak: Merhabalar. Şimdi duydum Vural bey’in söylediğini. Ben açıkçası bu cümleleri ilk defa Ruhat Mengi’nin köşesinde gördüm ve çok şaşırdım. Ardından Özdemir İnce Ruhat Mengi’den alıntı yaparak yine aynı lafları tekrar etti. Şimdi de Vural bey’in ağzından duyuyorum. Ben böyle bir laf etmedim. Böyle bir şeyin aslı astarı yok. Nasıl derim benim Zorian enstitüsü eğitti  ve ben ermeni meselesini çözüverdim. Bu lafların nereden çıktığını bilmiyorum ve yani açıkçası iftira demekten de başka şey elimden gelmiyor.

Can Dündar: Teşekkür ederiz. Bir de Özcan bey’in sorusu var.

Özcan Yeniçeri: Ben önce bu açıklama yaptığı için teşekkür ediyorum. Yani bazı enstitülerden yetiştirildim gibi çok ağır bir şey bu. Ben bir makalede okudum, orada diyor ki sayın Şafak; kendimi Türkiye’de yabancı hissediyorum, Amerika’da yabancı hissetmiyorum. Doğru mu bu?

Elif Şafak: Böyle bir şey de doğru değil. Bakın her yazı, her daha doğrusu her cümle belli bir çerçeve içinde değerlendirilmeli. Kendi yazının akışı içinde değerlendirilmeli. Ben şunu söyledim; çocukluktan beri bir yanım hep göçebe oldu ve bir yanım her zaman belki bir yabancılık duygusuna da aşina oldu. Bu benim yalnızlığımla, çocukluğumla, yetiştirilme biçimimle ilgili olabilir. Burada bir vatana ihanet herhalde teması görmüyorsunuz. Tam olarak hangi yazıyı kastettiğinizi de bilmiyorum ama benim söylediğim budur; yani bir yanım her zaman göçebelik duygusu taşır ve ben şuna inanıyorum; kendimi hem bir Türk vatandaşı, hem de bir dünya vatandaşı olarak görebilirim. Yani aidiyet kavramı sınırlarını geniş tutabilirim.

Can Dündar: Özcan bey romanı okudunuz mu?

Özcan Yeniçeri: Okudum.

Can Dündar: Orada bir Türklüğe hakaret gördünüz mü?

Özcan Yeniçeri: Yani ben üzüldüm tabi romanda Türk, özellikle bu ermeni bir tipin, karakterin tırnak içinde sözleri veriliyor ve o sözlerde kasap Türkler gibi, efendim aşağılayıcı diye niteleyebileceğimiz ama romanın içerisinde olan bir şey bu.

Can Dündar: Yani üzüldüm derken romana üzüldünüz ama.

Özcan Yeniçeri: Yani ben öyle şeyleri ...

Can Dündar: Yargılanmasını nasıl karşılıyorsunuz? Yani 21. nci yüzyılda biz bir romanı yargılıyoruz aslında. Burada bir hakaretten dolayı.

Özcan Yeniçeri: Efendim dikkat ederseniz biz daha önce bir film yargıladık. Yani Kurtlar Vadisi diye bir filmde Polat Alemdar sonuçta beraat ettirildi diye efendim beraat ettirilmemesi gerekir diye bir takım adamlar çıktı, televizyon programı yaptılar.

Can Dündar: O da yanlıştı diyorsunuz.

Özcan Yeniçeri: Yani film, kitap, defter, kalem bunun içerisinde. Fakat ben bir şeyin özellikle burada altını çizmek istiyorum. Şimdi toplumsal kalkınma gelişmenin seviyesi kişi başına düşen roman, edebiyat, kültür ve sanat eserleriyle ölçülür. Bu bir toplumda kültür ve sanat insanlarının toplumsal bilincine ilaveler yapar, yani katkıdır eksi değildir. Yani yanlışıyla doğrusuyla topluma bir takım katkılar yapar.

Can Dündar: Siz sanat eseri yargılanmamalı mı diyorsunuz?

Özcan Yeniçeri: Ama sanatçının da büyüklük sorumluluk demektir. Yani sorumluluk taşımayan hiçbir kalem sonuç itibariyle tartışmadan tartışılmadan kendisini kurtaramaz.

Can Dündar: Hayır tartışılır ama yargılanır mı?

Özcan Yeniçeri: Bu tabi hukuk sujesinin bileceği bir şey. Ben hukukçu değilim. Benim alanıma girmiyor.

Can Dündar: Ama yasayı koyarsanız yargılanırsınız.

Özcan Yeniçeri: Ama bana getirse ben hiç ilgilenmem. Yani şimdi bu mesele aslında ben sanki böyle bir senaryo var gibi kitabın daha fazla satılması için çünkü hep öyle oluyor. Hem altına bir şeyler ilave ediliyor bir tartışma ortamı yaratılıyor, suni bir tartışma ortamı yaratılıyor. Ondan dolayı da piyasada bol miktarda reklamı yapılıyor gibi bir şey çıkıyor ortaya.

Can Dündar: Elif hanım evet bu yönde de eleştiriler oldu. Size vereceğim sözü buyrun.

Elif Şafak: Ben bir şey söyleyebilir miyim? Kusura bakmayın şimdi ben bu söylemi daha önce de işittim ve hakikaten bunu çok tehlikeli buluyorum. Adeta yazarlar kendi kendilerine dava açtırıyorlar. Bir de yazarlığın yanısıra medyumluk gibi bir yeteneğimiz varmışçasına hareket ediliyor. Ben bunları hesaplamış falan değilim. Kaldı ki herhalde en son istediğim şey hamilelik döneminde böyle bir süreci yaşamaktı. Biz bir soruşturmadan geçtik, yayıncımla beraber, soruşturma kapandı. Ondan sonra üst mahkemeye biliyorsunuz dava gitti ve en sonunda işte davaya dönüştü. Bütün bunları hesaplamış değilim ve herhalde olmasını da hiç mi hiç arzu etmezdim ama şunu da vurgulama gereği duyuyorum; bu kitap 8 Mart’ta çıktı ve o günden bu yana da hiçbir zaman çok satanlar listesinden inmedi. Davadan önce 60 bine yakın sattı bu kitap. Yani zaten çok satan, çok konuşulan ve ilginçtir son derece pozitif bir şekilde karşılanan bir kitaptı. Kemal Kerinçsiz ve Hukukçular Birliği tarafından dava konusu edilmeden önce.

Can Dündar: Elif Şafak çok teşekkür ediyorum. Son soruyu.

Türkan Yalçın Sancar: Ama benim vaktim çok alınıyor. Yani hakikaten çok alınıyor.

Can Dündar: Peki Türkan hanım yani Elif hanımla ilgili mi?

Türkan Yalçın Sancar: Hayır değil, genelde delindi.

Can Dündar: Ben izin verirseniz Elif Şafak’ın telefonunu kapatayım, sonra size söz vereceğim. Son bir soru Vural Savaş’tan alıyoruz.

Vural Savaş: Bunu sayın Elif Şafak için söylemiyorum. O sonuna yetişmiş, ben bilakis açıklama yapsın diye sordum. Yani böyle bir şey yazılmış, ben kendim kullanmak için şey yapmadım. Fakat bazı yazarlarımız da bunu doğrulayacak beyanda bulunuyor. Mesela Orhan Pamuk benim adım kırmızı eseri bestseller oluyor Amerika’da. Sonra diyor ki; işte kara kitap ve yeni hayat kitaplarım eleştiri aldı, hiç satılmadı Amerika’da.

Can Dündar: Ama Elif Şafak değil onun muhatabı.

Vural Savaş: Öğrendim ki diyor, işte bunları bestseller haline getiren, öven yazarlar ermeni soykırımı için yazı yazan kişiler. Bunu öğrendikten sonra diyor demek öyle beyanlarda bulunuyor. Bu sefer de bestseller oluyor.

Can Dündar: Elif Şafak’a dönük bir sorunuz var mı?

Vural Savaş: Tabi bunları bizzat yazarından öğrenince içimize de bir kuşku düşüyor. Bunu Elif hanım için söylemiyorum.

Can Dündar: Evet Elif hanım onu öyle düşünmediğini söyledi. Elif Şafak çok teşekkür ediyoruz katıldığınız için. Size kolaylıklar dileriz.

Elif Şafak: Son olarak bir şey söyleyebilir miyim ben kapatmadan önce?

Can Dündar: Buyrun, lütfen.

Elif Şafak: Ben bu davaların şahsileştirilmemesinden, şahıslar üzerinden tartışılmamasından yanayım. Çünkü öyle yaptığımızda bence ana ekseni kaçırıyoruz. Bu kadar tartışılmayan, bu kadar ön plana çıkmayan ama halen 301’den yargılanmakta olan pek çok insan var. Bunun da bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Yani ilgimizi sadece belli insanlara kaydırıyoruz. Pek çok dava var. Mesela önümüzde Latife hanım kitabından dolayı İpek Çalışlar davası var. Yani temelde bizim, bence bunlar çok önemli davalar. Yani belli kurumları biz sorgulamaya hazır değiliz ve bu kurumları veya konuları sorgulayan insanlara da anında refleksle yaklaşıyoruz. Onun için daha temelde daha yapısal olarak düşünce özgürlüğünü tartışmamız gerekiyor. Aksi taktirde şahıslara, onların kitaplarına, onların beyanlarına odaklandığımızda bence o daha yapısal sorunu tartışmaktan kaçıyoruz devamlı.

Can Dündar: Çok teşekkür ederim. Biz burada onu yapmamaya çalışıyoruz. Katıldığınız için teşekkürler. Bu turu da kapatacağım Türkan hocama söz vererek. Ondan sonra, kısaca rica edeyim görüşünüzü.

Can Dündar: Dönüşte bunu tartışacağız, son tur. Artık bir çare aramaya başlıyoruz.

 

****************************************************************

Can Dündar: Çok önemli bir noktaya geldik tartışmamızda. Burada bağlayacağız aslında. Fakat bağlamadan önce Ruhat Mengi yazar arkadaşımız telefon hattında. Zannediyorum biraz önceki tartışmayla ilgili bir düzeltme yapmak ya da açıklama yapmak istiyoruz. Sözü ona vermek istiyorum. İyi akşamlar Ruhat Mengi.

Ruhat Mengi: İyi akşamlar Can Dündar.

Can Dündar: Sizi dinliyoruz.

Ruhat Mengi: Biraz önce benim yazımdan bahsedildi ve Elif Şafak da zannediyorum telefonla bağlanarak benim yazımda ilk kez duyduğunu söyledi bu kendisi hakkında ...

Can Dündar: Böyle bir şey demedim diyor.

Ruhat Mengi: Evet şimdi bende şöyle söyleyeceğim; ilk kez duydum diyor, oysa bir kez Washington Post’tan, en az 2 defa da benim yazılarımdan duymuş olması lazım ki bunların bir tanesi 18.3.2006 tarihinde yazılmıştı ve onunla ilgiliydi. Diğeri de 28.3.2006 tarihinde yazılmıştı ve bu da Washington Post’taki yazısından söz ediyordu. Şimdi ben aynen o yazımda tarih nasıl yazılır ara başlığı olan kısmı size okuyacağım. Örneğin 25 Eylül 2005’te Washington Post’ta yayımlanan In Istanbul a Crack in the Wall of Denial başlıklı yani Türkçesi İstanbul’da inkar duvarındaki çatlak makalesinde ve daha sonra Habertürk’teki konuşmasında aynı sözleri tekrarlayan Elif Şafak bunu yapabilir. Ne diyor Elif Şafak? Aynen Missigan Üniversitesinin profesör Fatma Müge Göçek’i gibi soykırım olayına Amerika’ya gittikten sonra vakıf olduğunu anlatıyor şu cümlelerle; 2002 yılında Abd’ye gittikten ve Ermeni-Türk entelektüellerin ortak çalışmasına katıldıktan sonradır ki 1915’te başlayan ve Türklerin 1.5 milyon ermeniyi öldürdükleri ve yüzlerce, binlercesini evlerinden sürdükleri suçuyla ciddi şekilde yüzleşme ihtiyacı hissettim. Daha çok soykırım konusunda özellikle yaşayan mağdurların ifadelerinde yoğunlaştım. Toronto’da Zorian Enstitüsünün ermeni arşivlerinde kayıtlı röportaj bantlarını izledim. Bana aile hatıralarını ve sırlarını açacak kadar özverili olan ermeni büyükannelerden ve arkadaşlardan hikayeler dinledim ve sadece bu korkunç sürede işlenen suçların değil, sistematik inkar yoluyla ortaya çıkan etkinin de daha kötü olduğunu gördüm.

Can Dündar: Ruhat Mengi bir şey sorabilir miyim?

Ruhat Mengi: Altına ben açıklamamı yapmışım. Taner Akçam’ın da pek yakın olduğu hatta Türk milliyetçiliği ve Ermeni soykırımı kitabının önsözünde direktörü George Şiryan’a teşekkürler bildirdiği Zorian Enstitüsü en taraflı, en Türk karşıtı ermeni gruplarından biri.

Can Dündar: Ruhat Mengi şunu sorabilir miyim?

Ruhat Mengi: Ve diyorum ki; şimdi oralara kadar gidip bu kurumlardan ve Ermeni büyükannelerden tek yanlı olarak soykırımı öğrenenlerin makaleler, kitaplar yazanların özgür konferans hakkı isteyenlerin bir Amerikan üniversitesinde konferans engellenmesine de tarafsız aydın kimlikleriyle karşı çıkmaları lazım. Yoksa bu da beklenmemeli diyorum. Böyle bitmiş yazı. Yani burada kendi ağzıyla ve işte In Istanbul a Crack in the Wall of Denial başlıklı makalesinde 25 Eylül 2005’te Zorian enstitüsüne giderek arşivlerinde kayıtlı röportaj bantlarını dinlediği ve onların bulduğu yani büyük ihtimalle de onların bulduğu ermeni büyükannelerden ve arkadaşlardan dinlediği hikayelerle birdenbire bu olaya vakıf olduğunu ve Türklerin 1.5 milyon ermeniyi öldürdükleri ve yüzlerce, binlercesini de evlerinden sürdükleri suçuyla ciddi şekilde yüzleştiğini söylüyor. Yani şimdi bunu ben bir kere yazıyorum.

Can Dündar: Ruhat Mengi teşekkür ederim. Lütfen telefon hattından ayrılmayın. Elif Şafak telefon hattımızda. O cevap hakkını kullanacak bu kez de. Elif Şafak duydunuz mu Ruhat Mengi’nin söylediklerini.

Elif Şafak: Evet evet duydum. Şimdi çok büyük bir sırrı ifşa ediyor gibi davranmanın anlamı yok. Benim kendi yazdığım bir yazıdan bahsediliyor ve çeşitli konuşmalarda da dile getirdim ben bunu. Sadece Zorian enstitüsü değil bir çok yerde Amerika’da sözlü arşivler var. Ben bunları dinlediğimi zaten kendimde söyledim. Sözlü arşivlerden şu kastediliyor; 1915’te Türkiye’den giden ermeni ailelerle özelikle ailelerin büyükleriyle yapılan sözlü mülakatlar var. Bunların bir kısmı İngilizce, bir kısmı Türkçe ve onlar anılarını anlatıyorlar. Ben bu tür anıları dinledim yani birebir insanlardan da dinledim, arşivlerden de takip etmeye çalıştım. Buradan yola çıkarak Ruhat Mengi’nin daha sonraki yazısında iddia ettiği gibi beni Zorian enstitüsü yetiştirdi, bende ermeni meselesini çözüverdim cümlesini çıkarmak için epey bir uğraşmak lazım, epey bir hayal gücü gerekiyor. Ben böyle bir şey demedim. Bana bu kitabı başkalarının işte dış güçlerin, Zorian enstitüsünün vs. nin yazdırdığı iddia ediliyor makalesinde. Ben buna itiraz ediyorum. Elbette araştırma yaptım bu romanı yazarken. Türk büyükannelerle de konuştum, emin olun konuştum. Bunları da dile getirdim ama tabi cımbızladığı kısımlara bunlar dahil değil.

Can Dündar: Teşekkür ederim. Ruhat Mengi Elif Şafak’ı dinlediniz. Diyor ki; Washington Post’ta söylediklerim doğru ama Ruhat Mengi’nin aldığı şekilde bir cümle kurmadım. Herhalde açıklığa kavuştu değil mi tartışma burada? Beni duyabildiniz mi?

Ruhat Mengi: Can bey ben bir cümleyle yalnız bir ilave yapmak istiyorum.

Can Dündar: Lütfen, orada bitirelim. Buyrun.

Ruhat Mengi: Sesim duyuluyor mu?

Can Dündar: Duyuluyor evet.

Ruhat Mengi: Şimdi ben hiçbir zaman Zorian enstitüsü bu kitapları yazdırdı gibi bir ifade kullanmadım yalnız dedim ki; Zorian enstitüsü tabiki bunu defalarca yazılarımda yazdım ve Elif Şafak’tan hiçbir itiraz gelmemiştir bu yazılarıma. Eğer bir itirazı varsa o zaman yazılarıma da itiraz edebilirdi hatta beni dava edebilirdi. Ben hiçbir zaman onlar yazdırdılar kitapları demedim ama kendi ifadesi ki Zorian enstitüsü en azılı diaspora üyelerinin bulunduğu bir enstitüdür ve Taner Akçam gibi işte bizim daha diğer yazarlarımız buradan şimdi isimlerini tekrarlamayayım, sonra dava edeceğiz diye ortaya çıkıp bir de dava etmiyorlar üstelik, beni uğraştırıyorlar. Onun için isimlerini tekrarlamayayım. Buradan oraya kadar gidip Zorian enstitüsüyle çalışmalar yapıyorlar. Şimdi bu kadar azılı Türk düşmanı bir enstitüyle gidip oradaki arşivleri karıştırana kadar lütfen Türk arşivlerini karıştırsalardı. Yani hiçbirimiz 301’den bir yazarın yargılanmasını istemeyiz ama bu kadar da bakın şimdi ben size diyorum ki; 2005 sonunda Kanada’da ........ weekly dergisinde Fatma Müge Göçek’in bir röportajı yayınlanıyor. Bakın orada Babikyan isimli ...

Can Dündar: Ruhat hanım izin verirseniz burada keselim. Çünkü Elif Şafak ona cevabı verdi.

Ruhat Mengi: Ama Elif Şafak’ın ismi var burada. Diyor ki Aris Babikyan; geçtiğimiz bir kaç ayda bir çok dürüst Türk, Türk devletinin ermeni soykırımını yalanlama politikasına karşı çıktılar diyerek başlıyor ve bu cesur ve şerefli Türk entelektüelleri milliyetçileri ve hükümet çevreleri tarafından korkutuldular, tehdit edildiler, şantaj yapıldı, vatan hainliğiyle suçlandılar. Bu öncü entelektüeller arasında Elif Şafak’ın ismi başta geliyor.

Can Dündar: Ruhat Mengi afedersiniz çok kişiselleştirmemeye çalışıyoruz burada tartışmayı.

Ruhat Mengi: Elif Şafak acaba ne zaman tehdit edildi? Ne zaman şantaj yapıldı? Ne zaman korkutuldu?

Can Dündar: Bir cevap hakkı doğduğu için söz verdim. İzin verirseniz Elif Şafak’ın cevabını da aldık, sizin yazınızı da okuduk. Burada kesmek istiyorum izin verirseniz. Çok teşekkür ederim katkınız için. Hırant Dink bu konuda kısa bir şey söyleyeceksiniz, sonra toparlamaya gideceğim.

Hırant Dink: Sadece bu konuda ...

Can Dündar: Kişiselleştirmemeye çalışalım lütfen bu noktada.

Hırant Dink: Hayır hayır hayır. Sadece bir açıklık bir kamuoyunun bilmesi açısından belki yararı olur diye düşünüyorum. Bahsi geçen Zorian enstitüsünü ben yakından çok iyi tanıyorum ve şunu söyleyelim; Türkiye’ye düşman en son azılı enstitülerden biridir belki denilebilir. Bu enstitünün başındaki insan özelikle Grek Sarkisyan yazmış olduğu makalelerle Türkiye ile nasıl ermeniler diyalog kurabilir çalışması içerisinde çok en evet azılı bir şekilde çalışmaktadır ve şu anda da Ermenistan’ın içinde Erivan’da Türkiye’nin kurmaya çalıştığı hani bir komisyon vardı ya Türk ve Ermeni tarihçiler yanyana gelsin diye. O Erivan’da hükümeti de ikna etmiştir, Erivan’da hiç olmazsa bir Türk ve ermeni tarihçiler nasıl yanyana gelip konuyu konuşabilir diye bir çalışma yürütmektedir. O insanın makalesindeki en önemli cümle de şudur; benim dedemi hacı halil diye biri kurtardı. Ben o Türk’ü ve onun evlatlarının minnettarıyım, şükranıyım, onları anıyorum diye. Minnetle anıyorum diye cümleler sarfeden bir insandır. Bu da bilinsin yani bu Zorian tartışmasında.

Can Dündar: Yanlışsam düzeltin, Sarkisyan’ın dedesi öldürülüyor ama bütün aileyi bir Türk kurtarıyor ve o yüzden ...

Hırant Dink: Evet. Bir Türk kurtarıyor, Sarkisyan ve Sarkisyan bu ilişkilerin tekrar düzelmesi ve normalleşmesi için bu enstitüyü kurup ve çalıştıran insandır.

Can Dündar: Teşekkür ederim.

 

İzlenme : 7070
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us