. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>


Röportajlar
İki arada; bir Araf ta

 

Hem üretkenliği, hem yetkinliğiyle dikkatleri üzerine çeken Elif Şafak, son romanı Araf ta kalemini bir sarkaç olarak kullanıyor ve iki eşik arasında kalma halleri üzerine yoğunlaşıyor.

 

FADİME ÖZKAN
Edebiyat dünyasına 1997 de Pinhan la giren, peşpeşe yayınladığı Şehrin Aynaları, Mahrem ve Bit Palas la dikkatleri üzerinde toplayan Elif Şafak, eski ve yeni kelimelerden örülü, şiirsel ve zengin bir dille yazdı romanlarını. Geçmişle gelecek arasında bir yerlerde, gerçeğin delişmen, değişken yanlarına bakabilen yarı masalsı hikayeler anlattı. Ama her romanında ne yaptı etti, kahramanın yolunu mutlaka İstanbul a düşürdü. Farklı ülkelere, dinlere, dillere ve kültürlere sahip bir grup gencin Boston da kesişen hayatları çerçevesinde çokkültürlülüğü, parçalanmışlığı, aidiyetsizliği ve yabancılığı anlattığı son romanı Araf ta da öyle yapıyor yazar.

İsimden başlayan yabancılığın gelip dayandığı iki arada, bir arafta olma hali üzerine çarpıcı bir roman kuruyor; her romanında görülen sarkacı Araf ta da, aynı salınım şiddetiyle işletiyor. Fiili göçebeliğin ruha yansımalarına ayna tutan roman, yazma ve yayımlanma süreci bakımından da, bir arafta aslında. Kelimeler yazarın zihnine öyle düştüğü için İngilizce yazılan Araf ın orijinal adı The Saint of Incipient Insanities . Aslı Biçen in çevirisiyle geçtiğimiz ay Metis Yayınları ndan çıkan roman, Ekim 2004 te de ABD nin önemli yayınevlerinden FS&G tarafından basılacak. Bir yılı aşkın bir süredir Amerika da yaşayan Elif Şafak la, çift dilli Araf ı, sarkacı ve sarkaçtan damıtılan özü konuştuk.

Romanlarınızda hep bir sarkaç var; iki durum arasında işleyen. Ama Araf ta bu, daha belirgin. Roman kişileri iki eşik arasında kalmış kişiler. Bu sarkaç, yazar ve roman kişileri için ne anlama geliyor?

Romanlarımda da kişiliğimde de bir sarkaç hep vardı, hep var. Ama zaten ben hayatı bu diyalektik üzerinden okuyorum daima. Beni ilgilendiren hep bütünü bozan sapma, ana yoldan çıkan tali yol. Yani mesela çok cesur bir insanın korkudan dizlerinin bağının çözüldüğü an. Ya da diyelim çok pısırık birinin celallenip cesaretlendiği an. Böyle böyle sapma anlarını yakalamayı kurgulamayı seviyorum. Edebiyat anatomi demek biraz da. Katman katman kesip açmak hayatı. Sapmaları, sarkaçları, ayrıksılıkları görmek ve göstermek sanatın sahası.

Yalnız bir çocukluk geçirdiğinizi ve göçebe bir hayat sürdüğünüzü biliyoruz. Araf taki kahramanlar da öyle. Birbirlerine dayanarak yeni bir yaşama alanı üretiyorlar. Kahramanlarla tanışıklığın ve temayı yaşamışlığın romanın yazımına ne gibi kolaylığı oldu?

Yazdığım temaya aşina olmam işimi kolaylaştırır gibi görünse de aslında zorlaştırıyor. Zira irdelediğiniz, deştiğiniz temaların ucu size ne kadar dokunursa o kadar sarsıcı olur yazma süreci. Yazı ile aranızdaki mesafe daha çabuk kaybolur. Bir de bakmışsınız ki kendinizi didikliyorsunuz pare pare. Ama şunu da eklemeliyim belki de. Şimdiye değin yabancılık duygusunu hep kurtulamadığım bir külfet gibi algıladım. Bu romanı yazarken yabancılıktan ve aidiyetsizlikten bir başka öz damıttım. Daha yaratıcı bir öz. Bir başka safhaya geçmemi sağladı. Ya oraya ya buraya ait olma zorunluluğuyla baş edemeyen insanlar için bir başka seçenek daha var: hem o hem bu olmak. Aynı anda çok olmak, çoğul olmak.

Bütün romanlarınızda olan öteki ler Araf ta, daha gerçekçi bir düzlemde sürdürüyorlar hayatlarını. Blumia ve delilik dışında dışa vurum bakımından normal skalasında yer alıyorlar. Normalliğin ve normal dışılığın anlamı nedir sizin için?

Normallik sadece bir kisveden ibaret. Her an yırtılabilecek bir tül perde. Siz ömür boyu kat kat özenli titizlikle kendinize bir hayat inşa edersiniz, bir an tek bir fiske yeter tepetaklak etmeye. Beni şaşırtan insanların bu ihtimal yokmuşçasına yaşamaları, yaşayabilmeleri. Hepimiz deliliğin sınırlarında dolaşıyoruz fakat çok azımız bunun farkında. İnsanların çoğu hayatı hiç değişmeyecekmiş bir rutin gibi görmekten emniyet duyuyorlar. Oysa bu tekdüze ritm bir karabasan gibi geliyor bana. Delilik, tekerrüre nizama ve konfora dayalı burjuva hayatından daha samimi, sahici bir damar.

Kitabın İngilizce yazılmış olmasını, bilinç akışı bakımından nasıl yorumluyorsunuz? Bunun bir değerlendirmesini yaptınız mı kendinizle?

Roman bana İngilizce geldiği için, rüyalarımda zihnimde İngilizce şekillendiği için İngilizce yazdım. Bu öyle akli yetilerle hesap kitapla alınmış bir karar değildi. Daha esrik bir süreç olarak gelişti. Tuhaftır yazdıkça kendini yazdırdı. İngilizce bir ritme dönüştü benim için. Bu Türkçe yazarken de böyledir. Bu bir müzik meselesi, bir ritm, bir akış. İşte bilinç akışı o noktada devreye giriyor. Bir satır sonrasının nereye varacağını bilemeden, bilmeyi istemeden yazmak.

Araf, bir arafta kalma romanı mı, yoksa yazılışı - yayınlanışı bakımından kendisi bir araf mı?

İkisi de belki de. Eşiklere basılmaz bilirsiniz, cinlerin meşveret yeridir. Eşikler geçiciliği temsil eder, basmadan geç, sakın durma o safhada. Ben tersini yaptım bu romanda. Eşiğe bastım, orada durdum soluklandım ve gördüğümü yazdım. Anladım ki ben ve benim gibiler için araf bir geçici hal değil bir yaşam felsefesi.

Roman kahramanının yolu yine İstanbul a çıkıyor. Bu şehrin sizin için anlamı ne?

İstanbul imkansızı olur kılmak demek. Bir isyan ve teslimiyet devr-i daimi. Dinmeyen bir aşk gibi. Yaralayan kahreden. Benim için bir fon, dekor değil İstanbul. Başlı başına bir karakter ve illa ki dişi bir karakter. Gönülden bağlıyım bu şehre, o yüzden canımı yakar yokluğu da, varlığı da.

Dil devrimi ile hesaplaştım

"Tüm romanlarımda Türkiye ye dayatılan dil devrimi ile hesaplaştım, tartıştım. Osmanlıca addedilen kelimelerin kaybını, milli ve yekpare bir dil yaratma adına kelimelerin ayıklanmasını hiç hazmedemedim. Kelimelere âşığım ben, biri yitip gitse içim sızlar. Enkaz altından çıkarıyorum Osmanlı ya dair kelimeleri. Üstlerini silkeleyip buyur ediyorum yazıma.

Bu yüzden çok eleştiri aldım. Bazı öztürkçeci aydınlar hâlâ hazmedemediler onların dil anlayışını topyekun reddediyor oluşumu. Bir de şöyle insanlar var, hem seviyorlar romanlarımı, hem de kendi tabirleriyle yakıştıramıyorlar din ile, tasavvuf ile ilgili olmamı ve Osmanlıca kelimeler kullanmamı. Öyle ya Türkiye nin batılı yüzüyüm ben onların nezdinde. Ne işim olabilir ki böyle geri kalmış unsurlarla?

Türk aydınının çıkmazıdır bu. Yıllarca zannettiler ki eğer bir kadın başını örtmek istiyorsa muhakkak cahil olduğu içindir. Eğer birisi din felsefesi ya da Osmanlı tarihi okumaya meraklıysa muhakkak bağnazdır. Bu kalıpların yıkılmasının zamanı geldi."

 

http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2004/mayis/20/kultur.html

 

 

İzlenme : 4805
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us