. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>


Röportajlar
“Aşk” Okuyup “Aşk”la Üflemek…

 


Elif Şafak ve Mercan Dede: İki Sanatçı Aynı Projede!


Biri neyzen, biri edebiyatçı… İki farklı disiplin ama aynı felsefeden yola çıkarak yürüyen, tasavvufu da hayatlarına alan Türkiye´nin iki önemli ismi: Neyzen Mercan Dede ve edebiyatçı Elif Şafak. Goethe Enstitüsü´nün "Avrupa Edebiyatı Türkiye´de, Türkiye Edebiyatı Avrupa´da" adlı projesi kapsamında aynı sahneyi paylaşmanın heyecanını yaşayan Elif Şafak ve Mercan Dede´yle biraraya geldik… Kültür köprülerinden Türkiye´nin gündemine, tasavvuftan sanata ve İsrail-Filistin meselesine değindik…

Söyleşi: Gülşen İşeri
Fotoğraf: Güven Polat

Edebiyatçı ve müzisyenin birarada sahnede olması alışık olmadığımız bir durum… Nasıl yorumluyorsunuz?

Elif Şafak: Edebiyat ve müzik benzer duyguları farklı yollarla anlatan sanat dalları. Yola çıkış noktaları ve arayışları çok yakın. Ben farklı disiplinlerden sanatçıların biraraya geldiklerinde oluşturdukları enerjiye, senteze çok inanıyorum. Mercan Dede ile aynı sahneyi paylaşmak ise ayrı bir heyecan benim için.

Mercan Dede: İlk bana geldiğinde bu proje daha çok konser boyutundaydı, ben de dedim ki "O zaman biz bunu bir adım daha ileriye götürelim, Elif Şafak´la yapalım." Elif, benim çok eski dostum, arkadaşım. Başından beri saygı duyduğum da bir yazar. Biz zaten bir şey yapmak istiyorduk Elif´le, o sırada Aşk geldi, çok ilginç, bizim de "800" albümü çıktı. Tek bir disiplin içinde olmasın, farklı disiplinleri de birleştirelim dedim.

Tabii bu kültürel buluşmayı Mercan Dede içinde de yapmış birisiniz… Bunun temel nedeni de bu diyebiliriz miyiz?

M.D: Aynur´u bizim projemize dâhil etmiştik. Özellikle Doğu´daki açılım, Kürt açılımı; bunlar aslında özünde sanatla başladılar. Sanatçıların oraya gitmeleri, gelmeleri, ortak bir şeyler yapmış olmaları… Zemin hazırdı. Biz politik bir ülkeyiz biliyorsun, ama konserlerimde farklı sanatçılar sahne aldı ve hiçbir çatışma yaşamadık. Muazzam bir bütünlük içinde biraradaydık. Orada anlıyorsun ki sanatın bütünleştirici bir yanı var… Bu yanıyla da baktığımda "Kültür Köprüleri" projesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Kültürel buluşma, kültürel köprüler kurulması ülkeler arası neyi sağlıyor sizce? Tüm bunların yapılıyor olması belli bir değişimin işareti mi?

E.Ş: Eğer toplumlar arasında sahici ve kalıcı köprüler kurmaktan bahsediyorsak, bunun yolu sanattan, edebiyattan ve kültürden geçiyor bence. Siyasetçilerin kullandığı dil ayrı bir dil. Gündelik siyaset ve diplomasi hep "biz" ve "onlar" ayrımı üzerinden hareket ediyor. Sanatçının dili öyle değil. Sanatçının "öteki"si olamaz, olmamalı. Bilhassa hikâye anlatma sanatında bu böyle, çünkü hikâyeler tüm insanlığın ortak malı. Bir insanı tanımak ve anlamak için onun hikâyesini bilmek ve hissetmek gerek.

Biz her ne kadar müzik ve edebiyat aynı sahnede diyor olsak da, felsefe de aynı sahnede. Mercan Dede ve sizin hayat felsefeniz aynı yönde…

E.Ş: Ortak bir felsefenin etkisi büyük, haklısınız. Dünyaya, kâinata, insana ve aşka benzer bir bakış var. Tasavvuf felsefesine yönelik derin bir ilginin ve sevginin etkisiyle. Aynı zamanda bu zengin felsefi mirası, günümüz dünyasının modern insanıyla buluşturma çabamız da ortak.

Dinler tarihine ve felsefesine çok ilgilisiniz. Ama Türkiye´de yanlış anlaşılan bir durum söz konusu sanıyorum… Tasavvuf solun lügatinde yok, ama siz yan yana kullanıyorsunuz sol ve tasavvufu… Neden?

E.Ş.: Sol ve tasavvuf, ya da demokratlık ve tasavvuf pekâlâ yan yana gidebilir. İlla kişinin kendisini "dindar" ya da "dinci" olarak tanımlaması gerekmiyor din felsefesi ile ilgilenmesi için. Ruhaniyet ve maneviyat çok derin katmanlar. Bu katmanları anlamaya hepimizin hem eğilimi hem ihtiyacı var. Bunlar sağ-sol ayrımının çok ötesine geçen boyutlar. Bizim dünyevi tartışmalarımızın çok ötesinde bir boyut bu.

Solun tasavvuf konusundaki ilgisizliği nereden kaynaklanıyor?

E.Ş.: Solun tasavvuf konusundaki genel ilgisizliği biraz bilgisizlikten, biraz önyargılardan. Otomatik olarak "inanç" ile ilgili her şeyi "gerici" zanneden bir yaklaşım vardı. Sadece bizde değil tüm dünyada böyle bir mekanik yorum vardı. Ama bu yaklaşımın ötesine geçmek istiyor günümüz insanı. Manevi arayışı küçümsemek mümkün değil. Maneviyat bence hepimizin yüreğimizde taşıdığımız bir kutu. Bazen bunu saklıyor, kapatıyor ya da ısrarla açmıyoruz. Ama o kutu orada duruyor. Açılmayı bekliyor.

Sizce tasavvuf neyi ifade ediyor? Bugünden bakarsak…

M.D.: Yunus Emre mesela, "İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir" der. Bunu da duyduk ama hiç düşünmedik üzerine. Ben tasavvufun, bütün hayatımıza soracağımız sorular ve cevapların kalbimizde olduğunu gösteren bir işaret olduğunu düşünüyorum. Doğduğumuz andan itibaren bize verilmiş bir perspektif var. Önce o perspektifi kırmamız gerekiyor. Aile, çevre, din, ideoloji… Mesela Anadolu´ya giderken ayçiçeği tarlalarında korkuluklar olur, üzerlerine ne bulurlarsa giydirirler, onlar gibiyiz. Her bir ben dediğimiz kalıp aslında o kadar az bize ait ki. Sabaha kadar bir müziğin içinde yalnız kalıp, dokunabildiğimiz "ben"dir. Sabah kalktığımızda başka "benlerin" içine giriyoruz. O yüzden tasavvufun, dikkatini hayatının dışındaki şeylerden ziyade, hayatının içine aktarıyor olması, oraya bakmanı gösteriyor olması benim için çok önemli. Bu kendini tanıma sürecinde önemli. Bir başka anlamda da hoşgörü süreci. Çünkü diyor ki, "senin bütün savaşın kendi içinde. "

(Söyleşinin devamını Yeni Aktüel dergisinin 220. sayısında bulabilirsiniz!)

http://www.yeniaktuel.com.tr/kul107,220@2100.html

 


Elif Şafak: "Yazarlık Yalnızlıktan Beslenir"

İsrail-Filistin meselesi yıllardır gündemde ve dinmeyen bir yara gibi duruyor. Türkiye solu meseleye hâlâ nasıl yaklaşacağından emin değil gibi… Siz nasıl düşünüyorsunuz? İslamî hareketle solun yan yana durması bir çelişki mi sizce?

Aynı toplumda yaşayan, aynı havayı soluyan insanların demokratik bir toplum ve demokratik bir dünya için biraraya gelmeleri, birbirilerini dinlemeleri bence olumlu bir çabadır. Olumsuz olan bir şey varsa o da birbirimize habire yaftalar yapıştırıp, ötekileştirmemiz.

Romanlarınızda her bir karakter kendine yolculuk yapıyor… Sizin de yalnızlığınız tercihiniz mi? İnsanın kendi iç yolculuğu insana ne öğretiyor?

Yalnızlık ilk başlarda bir tercihten ziyade bir zorunluluktu benim için. Tek çocuk olarak büyüdüm, düzenli bir aile ortamında yetişmedim. Hep tek başıma kitaplarla kaldım, bunun bana kattığı çok şey var, ama alıp götürdükleri de var. Bilhassa roman sanatında yalnızlık çok önemli. Yazarlık yalnızlıktan o kadar çok besleniyor ki. Ama yalnızlık insanlara ve insanlığa kayıtsız kalmak demek değil. Kopukluk ya da kimsesizlik demek değil. Bazen bu ikisi birbirine karıştırılıyor.

Siz de yıllarca yurtdışında farklı kültürlerin içinde yaşadınız… Bu farklılıkların sizi "arafta" bıraktığı oldu mu?

Ben "araf" kavramını birden fazla açıdan hep kendime yakın buldum. Bu yüzden romanlarımdan biri "Araf" ismini taşıyor ve tam da bu duyguyu, bu arafta olma hâlini anlatıyor. Bir yanıyla yalnız bir yer araf. Bir yere ait olmak daha emin gibi görünebilir. Ama arafın yalnızlığı insanı kalben ve ruhen besliyor. Kendinizi "şunlar" ya da "bunlar"dan diye görmüyorsunuz. Birey olmak ve birey kalmak benim için önemli, herkese eşit mesafede.

 

http://www.yeniaktuel.com.tr/kul108,220@2100.html

 


Mercan Dede: "Serseri Ruhlu Biriyim"

Ney daha çok dinsel bir çalgıydı, şimdi çok daha farklı bir perspektifte ilerliyor…

Tasavvufu muazzam bir çiçek bahçesi olarak görüyorum, içerisinde binlerce çiçek var. Din de o çiçeklerden bir tanesi. Ney muazzam bir dünyanın açılımı. Artık ney belli bir kitlenin içindeki daha da politik olarak kullanılan bir saz olmaktan çıktı. "Düne ait söz dünde kaldı bugün yeni bir söz söylemek lazım" diyor ya Mevlana; o kadar güzel bir belirleme ki, bu anlamda ney yeni bir söz söyleme içinde, bu yüzden de genç kuşak, muazzam bir ilgi gösteriyor.

Siz ise ney´i zor koşullarda icra ettiniz değil mi?

Benim zamanımda neyzen parmakla gösteriliyordu, ney bulamazdık, neyzen de… O yüzden de kendi neyimi kendim plastik su borusundan yapmış biriyim. Şimdi birçok ney kursu var, bana umut veren onlar. Ney sazı artık ölüm ve dinin ifadesi olmaktan çıktı, sevginin, kardeşliğin, muhabbettin, hoşgörünün çok farklı ifadesi anlamına geldi.

Sizin için "modern derviş" tanımlaması var… Nasıl yorumluyorsunuz?

"Modern derviş" diyenler kadar, " bu adam da kim" diyenler var… İkisi de benim kabulüm. Çünkü ikisinin içinde de onu söyleyenlerin gerçekliği var. Birisi bana bunu söylediğinde iltifattır ama asla kendime ne bir dervişlik ne de bir neyzenlik sıfatı yakıştırıyorum. Ben kendi hâlinde yürüyen biriyim. Dervişi kelime manasında alıyorum. O kapı ne bir ideoloji kapısı ne de bir din kapısı, kapı herkesin gönül kapısı… Ben samimi olarak kendimi serseri ruhlu, inandığı yolda yürümeye çalışan, hataları, kusurları olan, bunları düzeltmeye çalışan biri olarak görüyorum.

 

http://www.yeniaktuel.com.tr/kul109,220@2100.html


 

 

İzlenme : 5654
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us