. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>


Röportajlar
Yazarları didiklemeyi seviyoruz


İskender romanı, Zadie Smith´in İnci Gibi Dişler kitabından çalıntı mı? Kapak kopya mı çekildi? Popüler konularla edebiyattan uzaklaşıyor mu? Elif Şafak iki yıl emek verdiği son romanı İskender hakkındaki bütün eleştirilere gülüp geçerken, okurun kendisine güveninden de emin


FİGEN YANIK

Aşk romanı, iki yılda 600 bin sattı. Aynı romanı en az iki kişinin okuduğunu düşünürsek, Türkiye´de her yedi kişiden biri Aşk´ın muhabbetini tattı. Has okurları romanın devamını beklerken o, kapağında erkek kıyafetiyle poz verdiği İskender´i yazarak, herkesi şaşırtmayı tercih etti. Sadece okurlarını şaşırtmadı, roman yayımlanır yayımlanmaz çıkan eleştiriler bomba etkisi yarattı: "Kapak, tamamen bir pazarlama harikasıydı." "Romanın bir sayfasında pencereden dışarıya bakılan bir bölüm, İngiliz yazar Zadie Smith´in İnci Gibi Dişler romanındaki bölüme benzediği için intihaldi." "Zaten hep tasavvuf, aşk, göçmenlik gibi popüler konuları yazarak, ilgi çekmeye çalışıyordu." "Her şeyi hesaplı, kitaplıydı." İnsan, "Acaba bu yazılanlardan etkilenen var mı?" diye düşünüyor, çünkü 200 bin basılan romana 10 gün içinde 20 bin daha talep geldi. Bu heyecanlı ortamın bir de sürpriz mektubu var. Elif Şafak, ´intihal´ söylentileriyle adının anıldığı İngiliz yazar Zadie Smith´in hem kendisine hem de ajansına bir mektup gönderdiğini ve "İddiaları saçma buluyorum. Bu zehirli insanların seni aşağıya çekmesine izin verme," diye desteklediğini açıkladı. Peki, günde beş kadının öldürüldüğü ülkemizde; göçmen bir aile içinde yaşanan töre cinayetini, anne-oğul ilişkilerindeki saplantılı halleri, kız çocuklarına değer verilmemesini, Kürt-Türk kimliklerinin durumunu sergileyen İskender´in neler anlatmak istediğini gerçekte kim merak ediyor? Romanın yazarı Elif Şafak´ın bu konuda neler hissettiğini ise röportajda okuyacaksınız.

 

Bana çamur atana ben bir katre bile çamur atmam
- İskender yayımlanır yayımlanmaz böyle bir eleştiri bombardımanı bekliyor muydunuz?
- Ben bu eleştirileri hakikaten büyütmekten yana değilim. Çok farklı insanlar var, tabii ki çok farklı sesler, yorumlar olacak. Bu işin doğası böyle. Ama ben şunu biliyorum, okur çok başka bir yerden bakıyor. Bunu da artık senelerin birikimiyle söylüyorum. Bana gelen e-mailler, mektuplar, yorumlar, yolda görüp söyledikleri... Okur kitaba bakıyor; kitabı seviyorsa seviyor, sevmiyorsa da sevmiyor. Onun için ben okurdan gelen yoruma bakarım.

- Ama hiç etkilenmiyor olamazsınız...
- Tabii ki etkileniyorum.

- Bir sabah kalktınız ve bir gazetede romanınızın ´intihal´ olduğu iddiasını gördünüz. İlk tepkiniz ne oluyor? Bir dostunuzu mu arıyorsunuz? O gazeteye telefon açıp hakaret mi ediyorsunuz?
- Hakkımda yazılan hiçbir şahsi yazıya, bugüne kadar şahsi bir üslupla cevap vermedim. Bana çamur atana, bir katre bile çamur atmamaya özen gösterdim. Her kem söz, sahibine geri döner çünkü. Benim tavrım çok net: Ben sevdiğim işi yapıyorum. Yazmaya âşığım. İftiralar, zanlar, dedikodularla hakikaten uğraşacak vaktim de yok.

KÜLTÜREL ELİT HALKTAN DAHA TUTUCU
- Türkiye´de edebiyat eleştirisi çok mu rahat yapılan bir iş oldu?
- ´Elit kesim ne diyor?´ ile ´Halk ne diyor?´ arasında fark var. Bizde kültürel elit, halktan çok daha tutucu, yeniliklere çok daha kapalı, tepeden, mesafeyle bakar. Şekilci, kuralcıdır. Okur böyle bakmıyor ki. Okur kapağı gördüğü zaman ´Ne kadar yenilikçi bir kapak!´ diyor. O kadar çok gençten bu tepkiyi aldım ki. Onun için kültürel elitin ne dediğini çok da büyütmemekten yanayım. Çünkü Türkiye´nin tamamı İstanbul´daki birkaç tartışmadan ibaret değil. Ben kültürel elit için yazmıyorum.

- Kendinizi artık her romandan sonra eleştiri oklarıyla bekleyen bir jüri karşısına çıkar gibi hissediyor musunuz?
- Bence bir yazarın kendini başka yazarlarla rekabet içinde hissetmesi o kadar anlamsız ve gereksiz ki. Ben kendimi çok hırpalarım, kendimle çok uğraşırım, hakikaten yarışırım. Benim derdim bir tek kendimledir. Benim çok kulağıma geliyor, orada burada, arkamdan söylenenler. Ama ben bu teyp kapalıyken de kimsenin aleyhine dedikodu yapmıyorum. Bence yaratıcılık da bulaşıcıdır, bunu unutuyoruz. Ama maalesef dedikodu ve habislik de bulaşıcıdır. Eğer siz, iyi işler yapan, üreten insanlarla vakit geçirirseniz, bu sizi de teşvik eder üretmeye. Sizin yaptığınız bir eser, yarın bir gün beni de teşvik eder. Ama tam tersi ben sürekli dedikodu yapanlarla vaktimi geçiriyorsam, bu beni de etkiler. Muhabbetli işler yapan, yaratıcı insanlarla vakit geçirmek, onlardan ilham almak ve başkalarına da ilham vermeye çalışmakla, bence hayattaki vaktimizi biraz daha anlamlı geçirmiş oluruz.

- Ciddiye alıp, değer verdiğiniz edebiyat eleştirmenleri var mı?
- Elbette kıymet verdiğim edebiyat eleştirmenleri var, hem de senelerdir. Mesele de burada zaten. Diğerlerinin edebiyat eleştirisiyle ilgisi yok. Bizim ciddi, derinlikli, oturaklı edebiyat eleştirisine çok ihtiyacımız var. Bizde hep yazar eleştiriliyor, yazı eleştirilmiyor. Yazarın, şahıs olarak benim hiçbir önemim yok ki. Eser konuşulmalı, pozitif ve negatif yanlarıyla. Bir de bence eleştiri şu demektir: Ben sizi eleştiririm ki bir sonraki eserinizde daha iyisini yapabilin. Eleştiri, özü gereği yapıcıdır. Diğeri, hani ´Ben bunu ayağından çekeyim de ayağı kaysın...´ Bu eleştiri değildir.

- Saçınızın rengi, bakışlarınız, giydikleriniz hep bir yazı malzemesi olabiliyor. ´Neden ben?´ diyor musunuz?
- Nasıl göründüğümün, ne giydiğimin, saç rengimin hiç önemi yok. Aslolan eserler, kalıcı olan anlattığımız hikayelerin derinliği, kalitesi.

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE TABİİ Kİ İLGİLENİRİM
- Popüler konuları eserlerinize fazla kattığınız ve edebiyattan uzaklaştığınız eleştirisine ne diyorsunuz?
- Her yazar, içinde bulunduğu toplumun, yaşadığı çağın ürünüdür. İnsanların acılarına, hüzünlerine kayıtsız değilsem, tabii ki etkilenirim. Dünyada, memleketimde neler oluyor, diye düşünürüm. Bunlara duyarsız olsam, zaten yazamam ki. Romancının da gündemi takip etmesi son derece doğal. Kadına yönelik şiddetle tabii ki ilgileniyorum. Bu konuda ortak bir vicdanla ortak hareket etmeliyiz. Beni dul bir anne yetiştirdi, boşanmış, tek başına. Ben çocukluğumdan beri kadın meselelerine çok duyarlı yetiştim zaten.

-Tasavvuf, Doğu-Batı sentezini bu popülarite adına kullandığınız da söylendi...
- Tasavvuf, daha ilk romanım Pinhan´dan beri var. Pinhan´ı 24 yaşında yazdım. Benim romanlarımda hep ikilemler sorgulanır; Doğu-Batı, sıla-gurbet, gitmek-kalmak, aşk ve aşksızlık... Birden fazla kitabımı okuyan herkes, bunu fark eder. Bu kitapta da tasavvufun izdüşümleri Yunus ve Zişan karakterlerinde kendini gösteriyor.


"Söyleşi yaptıklarıma iPad dağıtmışım"
- İnci Gibi Dişler romanından intihal yaptığınız iddia edilen Zadie Smith´i okur musunuz?
- Seneler evvel, ilk çıktığında severek okudum. Ama bir daha okumadım.

- Bu iddiaları duyunca, kitabı açıp bir daha bakmadınız mı?
- Hiç açıp bakmadım. ´Orada da camdan bakınca ayak görünüyor, burada da,´ diyorlar. İnsaf! Bu tartışmaları ciddiye de almıyorum. Ciddiye alınacak bir tarafı olduğunu da düşünmüyorum. Bu benim sekizinci romanım, 11´inci kitabım. Dün başlamadım yazmaya. Bu benim alın terim, hayal gücüm. Türkiye´de iftira atmak, çamur atmak, insanların emeğini hiçe saymak bu kadar da kolay olmamalı.

- Zadie Smith bu söylentilerini duyunca size ´İddiaları saçma ve gülünç buluyorum. Bu zehirli insanların seni etkilemesine izin verme´ diye bir mektup göndermiş. İnternetten mail mi attı?
- Evet, bana yazdı, ardından ajansımla temas kurdu, onlara da aynı şeyleri söyledi. Hanif Kureishi´den almış e-mail adresimi.

- Tanışıyor muydunuz?
- Hayır. Maili alınca çok duygulandım. Gayet özenle yazılmış, çok güçlü bir email. Ben de kendisine aynı şekilde saygılı, sevecen yanıt verdim. Şimdi de Zadie Smith´in kitaplarının çalıntı olduğunu söylemeye başladılar.

- Bu eleştiriler sizi kaçıp gitme noktasına getiriyor mu?
- Şu 10 gün içinde yapılan eleştirilere bir bakıyorum, benimle söyleşi yapanlara iPad dağıttığımı söylediler, ´Kitabın yanında promosyon veriyorlar, onun için bu kadar çok satıyor,´ dediler. Hiçbir aslı astarı olmayan, roman eleştirisinden tamamen uzak bir sürü laf. Ama bunu Türkiye´nin her yerinde konuşulan bir şey zannetmeyelim. Ben çok az sayıda insanın bu söylentileri çıkardığını düşünüyorum. Okur bambaşka bir yerde.

- Güzel, sarışın ve canının istediği gibi yaşayabilen bir kadın yazar olmak bile birileri için rahatsız edici olabiliyor mu Türkiye´de?
- Türkiye´de genç ve kadın yazar olmak daha zor. Ben artık gençlikten yırttım (gülerek), ama çok uzun yıllar öyle hitap ettiler. Kadın yazara yöneltilen eleştirilerin dili daha haşin, küçümseyici olabiliyor. Sadece kadın yazara da değil, gazeteciye, sanatçıya, spikere, akademisyene, entelektüele...

- İngiltere´ye dönecek misiniz?
- Evet, zaman zaman gitmek istiyorum. İstanbul´u hem çok seviyorum, çok özlüyorum, bazen de çok bunalıyorum, bir gidesim geliyor. Benim duygusal bir sarkacım var, bu sarkaç beni dengeliyor. Yoksa kendimi çok dengeleyemiyorum. Gitmek, dönmek, tekrar gitmek bana daha iyi geliyor.


Kapaktaki ben değilim bence, İskender de değil

- Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülü´nü aldığında protesto imzaları toplandı, Yaşar Kemal´in söyleşi yapamadığını yazanlar oldu. Çekememezlik genlerimize işlemiş olabilir mi?
- Yazarlarımızı didiklemeyi seviyoruz. Ama okur bambaşka bir yerde. Kitabı seviyorsa sahipleniyor, annesine, kocasına okutuyor. Sevmiyorsa da 30 sayfa okuyor ve bırakıyor. Türkiye´de çok duygusal ve candan bir okur olduğunu düşünüyorum. Yazarı sevdiği zaman onunla yolculuk yapmaya devam ediyor. Yazara güveniyor.

- Romandaki cinayeti gerçek bir olaydan mı kurguladınız?
- Hayır. Ama kadına yönelik şiddet hadiseleri var. Hem kıta Avrupası´nda hem de İngiltere´de. Maalesef yaşanmış olaylar var. Ama anlattığım Toprak ailesi, Pembe, İskender, Esma, Yunus´un herbiri tamamen hayal ürünü.

- Romanın kapağına erkek gibi bir fotoğraf çektirmenizin nedenini anlaşılmaz bulup, eleştirenler, hatta kapak çekimleri olduğunu iddia edenler oldu. Niye böyle bir kapak seçtiniz?
- Fikrin ham hali benden çıktı. Bir buçuk yıl boyunca her Allah´ın günü ´İskender olmak nasıl bir şey?´ diye kafamdan geçirerek yazdım. Yazarken de İskenderleştim. Sevgili Uğurcan Ataoğlu, Pemra Ataç ve yayınevinden arkadaşlarıma da bunu söyledim. Kapak, tamamen romanın içinden çıktı. Romana sonradan monte edilmiş değil. Kapağı daha iyi anlayabilmek için hikayeyi bilmek lazım.

- Yine de kapağa ısınamayıp, bunun için henüz okumak istemeyenler var galiba...
- Ben zannetmiyorum. ´İlk başta şaşırmıştım ama okuyunca ne dediğinizi anlıyorum,´ diyen çok okur oldu. Bence kapaktaki ben değilim zaten. Bence İskender de değil. O kapak, kendimi başkasının yerine koyabilmenin resmi. ´Okurun hayal gücüne müdahale,´ diyenler de var. 450 sayfalık bir romandan bahsediyoruz. Onlarca karakter, onlarca alt tema var. Bir tek resimle müdahale olmaz. Tam tersine, gelin düşünce kalıplarımızı açalım, daha güçlü biçimde hayal edelim, diyen bir kapak. Ben kapağı çok seviyorum.

- Kitaplarla geçinebilecek parayı kazanabiliyor musunuz?
- Yaklaşık 14 yıl başka işlerle geçindim. Üniversitede ders verdim, gazete yazıları yazdım. Ancak son birkaç yıldır yazdıklarımla geçinebilmem mümkün olabildi. ´Yazarlar geçiniyorsa, ne kadar kötü bir şey,´ diye konuşmak yerine, keşke çok daha fazla sayıda yazar, yazdıklarıyla geçimini sağlayabilse, yazıya daha çok vakit ayırabilse... Keşke çok daha fazla çevirmen, editör daha fazla kazanabilse... ´Bir roman çok satıyorsa o yozdur,´ diye bir anlayış var. Bu halkı küçümsemek. Ben halkı küçümsemem.

 

21.08.2011

Sabah Pazar

 

 

İzlenme : 5018
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us