. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>


Röportajlar
Feminizm Yolcusu Elif Şafak ile Söyleşi

Feminizm Yolcusu

Edebiyatın ünlü isimlerinden Elif Şafak Amerika’ya gidiyor. Şafak, Massachusetts’teki feminizm araştırmaları yürüten bir enstitüde yaklaşık bir yıl boyunca çalışmalarını sürdürecek.

Sibel Kilimci

“Pinhan”ı okuduğumda sadece bir kitap vardı elimde, kitapların yazarları ise hep sonradan gelir, isim kazanır… Elif Şafak da sonradan geldi, “Şehrin Aynaları”yla, “Mahrem”le, yazar olarak “beklediğim isimler”den biri oldu çıktı. Bu benimki tipik okur romantizmi… Hızlı okurlar yazarlar namına gün sayarlar tez vakitte okumak için…

Elif Şafak’ın son kitabı “Bit Palas” da gün saydığım, merak ettiğim, ama okumakta geç kaldığım kitaplardan oldu. Amerika’ya gideceğini öğrendiğimde son röportajı yapmak istedim. Buluştuk.

Dışarıdaki İstanbul yansa da, ağacın altında başka bir memleket vardı. Hava röportaj yapmak için fazla mükemmel, saat ise fazla erkendi; kahve içtik Dolmabahçe Sarayı’nın denize nazır masasında. Masanın güzel havasına G.Y.Y Leyla Melek’in de katılmasıyla sohbetimiz uzadı.

Bahçedeki kedilerden, kahvelerin lezzetinden, sürpriz sayılabilecek Amerika yolculuğundan konuştuk ve gördük ki, edebiyatçı kimliğiyle tanıdığımız Elif Şafak, kadın konularıyla da yakından ilgili. ODTÜ Siyaset Bilimi bölümünde “Türk Modernleşmesinin Kadın Prototipleri ve Marjinaliteye Tahammül Sınırları” üzerine doktora çalışması yapıyor. Amerika’ya gidişi bu yüzden pek de sürpriz sayılmazmış.

Ama Şafak’ın sizler için yakında harika bir sürprizi olacak. Hazırlanın!

 

 

Amerika’ya gidiş sebebiniz?

Amerika’daki en eski, en aktif Kadın Çalışmaları Merkezlerinden birinden aldığım bir çağrı üzerine yaklaşık bir sene boyunca orada olacağım. Merkez, aktivist feministlerden oluşan ve çeşitli ırklardan, kültürlerden kadınları bir araya getirerek ortak projeler üretmesiyle tanınmış bir yer.

 

O kadar çok kadın ve o kadar çok feminist gözünüzü korkutmuyor mu?

Ben zaten Kadın Çalışmaları Ekolü’nün Türkiye’deki ilk örneklerinden biri olan ODTÜ Kadın Çalışmaları’nda tamamlamıştım mastırımı. Bu alanlarda çalışmaktan büyük keyif alıyorum. Feministlere gelince, ortada tek tip bir feminizm anlayışı olmadığı gibi, tek bir feminist modeli de yok. Feminizmin bazı okumaları son derece sığdır. İki kulaç atamazsınız içinde. Ama bazı feminizm anlayışları da alıp son derece muhalif, özgür, eleştirel sulara taşır sizi. Türkiye’de feminizm kelimesini tek parçalı bir şeymiş gibi basitleştirerek kullanıyoruz ama feminizm tüm bir erkek egemen düşünce sistematiğine çomak sokmayı başardı. Bu küçümsenebilecek bir şey değil.

 

Sizin “kadın meselesi”ne bakışınız nedir?

“Kadın meselesi” sözüyle bir derdim var aslında benim. Genellikle ortada tek bir kadınlık hali, kadınlık durumu varmışçasına kullanıyoruz ifadelerimizi. Kadınlar şunu sever, bunu sevmez gibi cümleler kuruyoruz. Oysa sormak lazım: Hangi kadın? Neredeki, hangi konumdaki kadın? Ben tek değil pek çok kadınlık hali olduğunu düşünüyorum. Bunun da pek çok erkeklik hali ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden kadın örgütlenmelerinin eninde sonunda muhakkak eşcinsellerle, alternatif hareketlerle, muhalif akımlarla yan yana gelmesi gerektiğine inanıyorum. Ataerkillik sadece kadınların meselesi olmadığı gibi, sadece kadınları konuşarak çözülebilecek bir sorun da değil.

 

Dili çok önemseyen bir yazar olarak yurt dışında geçireceğiniz bu süre konusunda kaygılarınız var mı?

Türkçe’den uzak kalmak beni kaygılandırıyor. Ancak bir yandan da böylesi kopuşlara şerbetli olduğumu düşünüyorum artık. Tüm çocukluğum, annemin diplomat olması sebebiyle yarı yurt dışında yarı yurt içinde geçti. Sürekli kesintilerle, kopuşlarla, ayrılıklarla, yabancılaşmalarla… Belki de nereye gidersem gideyim o soyut, dikenli yabancılık hissinden kurtulamayacağım bir türlü. Ama bununla birlikte nereye gidersem gideyim dönüp dolaşıp geleceğim yer gene İstanbul.

 

Romanla ilgili söylediğiniz bir şey ilgimi çekti; Varlık dergisindeki… Yanlış hatırlamıyorsam, romanın “erkeksi bir mühendislik” eseri olarak kabul görmesi meselesi. Türk romanı bu anlamda yeni bir doğuşa mı ihtiyaç duyuyor? Ya da bir özgürleşme sürecine?

Türk romancılığı, başından itibaren, ROMANCILIK ile BABALIK’ı birbirine karıştırmış bence. Daha sonraki yıllarda da romancılığımız bu kültürel mirastan hiçbir zaman tam anlamıyla sıyrılamadı. Romancılar, hem okurlarının hem de roman karakterlerinin babalığını yapmaya soyundukları için, yazdıkları metin üzerinde mutlak hakimiyet kurmaya çalıştılar. Her şeyi önceden ince ince hesaplayıp, kurgulayarak yazdılar. Romanın kendilerini de alıp götürmesine, sürüklemesine, şaşırtmasına izin vermediler. Bunlar, baba halli romancıların, katı halli romanlarıdır. Akmazlar, sadece dururlar. Okuru içlerine almazlar. Ben böyle bir romancılığı, lezbiyen yazar Jeanette Winterson’un dediği gibi, erkeklerin aşk anlayışına benzetiyorum. Erkeklerin çoğu aşk karşısında dağılmaktan korkar. Parçalanmak istemez. Parçalanmadan parçalamak ister. Benzer şekilde baba halli romancılar da parçalanmadan parçalamak isterler.

Ama önemli bir nokta var burada. Böylesi bir iktidar tutkusu sadece erkek yazarlara özgü değil. Kendi içindeki kadınsılığa köle muamelesi ederek, erkeklerden daha erkeksi görünmek suretiyle, kısa yoldan iktidar kazanmaya çalışan kadınlar olduğu müddetçe, baba halli-mühendisvari kadın romancılar çıkmaya devam edecektir. Romancı çok cinsiyetli, çok kimlikli olmalıdır. Aynı anda hem kadın hem erkek, hem baba hem oğul, hem muktedir hem tanrı hem de aciz bir kul, hem entelektüel hem de zır cahil olabilen; kendini okurdan üstün, herkesten akıllı sanmayan ve oturduğu yerden her şeyi yönetmeye kalkmayan romancı, iyi romancıdır. İster kadın olsun, ister erkek.

 

Bir apartmanı neredeyse roman kahramanı olarak ele alan bir kitap “Bit Palas”. Peki o zaman “Bit Palas” ne, kim?

Bit Palas aslında çok daha büyük bir yaşam evreninin küçük bir örneği. Bir minyatür. Bir mikrokosmos. Aslında apartmanı İstanbul’un küçülmüş, çekmiş hali gibi de okuyabilirsiniz. İlginç olan nokta şu: Bu romanda bir sürü karakter var. Ama tüm bu karakterlerin içinde yaşadıkları apartmanın kendisi de başlı başına bir roman karakteri olarak karşımıza çıkıyor. İçinde yaşadığımız apartmanlar da bizimle birlikte yaşıyor.

 

Bir başka kente ve kültüre gidiyorsunuz, yani sembolik olarak “yeni bir Bit Palas”a… Kendinizi bu yeni yerde nasıl tanımlardınız, bir roman kahramanı olarak tabii?

Roman karakteri olsaydım nasıl bir karakter olurdum kestiremiyorum. Belki de anlattığım her karakterde benden izler var, kimisinde daha çok. Mesela “Bit Palas”taki Mavi Metres tiplemesinde, Sidar tiplemesinde, kısmen Ethel tiplemesinde ve tabii ki Ben tiplemesinde benden çok iz var.

 

Elif Şafak Kimdir?

Elif Şafak 1971 yılında Strasbourg’da doğdu. ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitirdi, yüksek lisansını aynı üniversitede Kadın Çalışmaları Bölümü’nde yaptı. “Bektaşi ve Mevlevi Düşüncesinde Kadınsılık-Döngüsellik” konulu master tezi Sosyal Bilimler Derneği’nce ödüllendirildi. İlk öykü kitabı “Kem Gözlere Anadolu” 1994 yılında yayımlandı. Bunu 1999’da “Şehrin Aynaları” ve 2000’de “Mahrem” adlı romanları izledi. Elif Şafak “Pinhan” ile 1998 Mevlana Büyük Ödülü’nü, “Mahrem” ile de 2000 Türkiye Yazarlar Birliği roman ödülünü kazandı. Bu yıl yayımlanan “Bit Palas” ile İstanbul’daki bir apartmandaki farklı yaşamları, apartmanın geçmiş ve bugün içinde taşıdığı insan hikayelerini anlattı. Elif Şafak, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde araştırma görevlisi ve ODTÜ Siyaset Bilimi bölümünde “Türk Modernleşmesinin Kadın Prototipleri ve Marjinaliteye Tahammül Sınırları” üzerine doktora çalışmasını sürdürüyor. Ağustos ayında Massachusetts Amherst Koleji bünyesinde feminist araştırmalar yapan bir enstitüde 8 ay süresince araştırmalar yapacak.

 

Cosmopolitan, Ağustos 2002

 

İzlenme : 9092
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us