New York’taki kültür ve sanat âşığı Türklerin davetine icaben bir okuma-konuşma verdim bu hafta. Bu vesileyle tamamen gönüllülük hesabıyla çalışan ve Türk edebiyatını memleketteki nice insana göre çok daha yakından, çok daha eleştirel bir gözle okuyan bir geniş kesimle tanıştım.
Geniş dediğime bakmayın, oranlara baktığımızda, aslında azınlığın azınlığı onlar. Dördüncü türün insanları.
Amerika’daki Türkler dört gruba ayrılıyor.
Bir: Yaktım-gemileri-dönüş-yok-artık-gericiler. Bunlar bir kez Amerika’ya ayak basıp, burada bir iş tutturduktan ya da üniversite eğitim sürecine girdikten sonra, geçmişleri ve memleketleri ile tüm bağlarını bir çırpıda kestirip atanlar. Ne-Türklerle-takılırım-ne-de-Türkiye-ile-işim-Olurcular.
İki: Ecdadıma-zinhar-laf-ettirmemciler. Birinci grupla kıyaslayınca, tam öbür uca savrulmuş olanlar. En ufak bir eleştiri duyunca parlayıp, en kıytırık provokasyonla harlayanlar. Memleketsiz kalma korkusuyla milliyetçiliği ve devletçiliği ve resmi ideolojiyi kendilerine yurt edinenler.
Üç: Ilıman-iklim-severimciler. Bunlar daha çok işinde gücünde olup, Türkiye ile bağları ara ara arkadaşlarla toplanıp bir Türk günü düzenlemekten ibaret kalan; ne hikmetse, “Türk günü”nden lokum ikram edip, popçu ya da manken davet etmeyi anlayan; tüm Amerikalı tanıdıklarına nazar boncuğu hediye eden; İstanbul’un çok lafını eden ama aslında İstanbul tarihi ve dokusu üzerine pek bir şey araştırmayan, bilmeyen; hem Amerika’da kalmayı seçmiş, hem de Amerika’da kalmayı içine tam olarak sindiremeyen; senelerdir ne orda ne burda, ama tatilleri muhakkak Türkiye’de olanlar.
Dört: Amerika’da gelişen, öğrenen, fikren ve ruhen zenginleşen; bu kadar kozmopolit bir toplumda yaşadıkça, sadece bulundukları ortamları değil, kendi önyargılarını, vaktiyle taşıdıkları kalıpları da sorgulamayı başaranlar. Hem Türkiyeyi seven ama hem de kendi tarihine ve toplumuna eleştirel gözle bakabilenler. Eleştirel seslerin “vatan haini” anlamına gelmediğini bilen, okuyan araştıran düşünen ve tartışan ve en önemlisi, farklı seslerden gocunmayan kesim. Gönül erbabı, sanat âşığı, açık fikirli, kadirşinas kara koyunlar, topal kuşlar, ruhdaşlar.
Amerika’daki üçüncü senem bu ve üç senedir o kadar çok eyalette üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının davetlisi olarak konuşma verip, okuma düzenledim ki neredeyse uzman oldum Amerikalı seyircilerin arasında gözüme ilişen Türklerin hangi gruptan olduklarını anlamakta. Birinci gruptakiler ve ikinci gruptakiler başka başka nedenlerden ötürü her türlü edebiyat ve sanat faaliyetinden zaten uzak durmakta. Hiç işleri olmaz, onların dünyaları başka. Ya ötelenmek ya da ötelemek üzerine kurulu dünyaları.
Ama işte üçüncü gruptan kimileri ve hele hele dördüncü gruptan olanlar var ki, onları tanımak bir sanatçıya emsalsiz moral ve ilham verip, ruhsal ve zihinsel zenginlik katıyor. Amerika’daki Türkler edebiyata ve edebiyatçıya işte böyle yaklaşıyor.
24.04.2005