Yarı entelektüel yarı cahillerden gördüğü tahribatı kimseden görmedi bu memleketin sanatsal ve kültürel dokusu.
Hani şu “eleştirel düşünce” kavramının “eleştiri” kısmını büyük bir memnuniyetle kendilerine şiar edinip, “düşünmek” kısmına gelince üşenen, kuramsal kıvamı sulandırılmış, içine şeker değil, tatlandırıcı dahi değil, ağu katılmış, yavuz dilli kem gözlü yarı entelektüeller. Onları tanımak zor değil, sabitkadem özellikleri var ne de olsa, ipucu niyetine.
Yarı entelektüel her şeyden evvel konservecidir; okuduklarını, duyduklarını, vaktiyle düşündüklerini alır kavanozlara koyar, kapaklarını da sıkıca kapatır, dizer raflara; göstermelik, tadımlık bilgi dağarcığını dondurur zamana karşı. Mesela, ‘feminizm’ kavramı gündeme gelse, yarı entelektüel hemen temcit pilavı gibi sarılır tıpatıp aynı argümanlara; bu konuda ne okudun, hangi kitapları hangi teorisyenleri hatmettin, ne gam, okumaya ne gerek; yarı entelektüel zaten biliyor bilmeden, cevapları dünden hazır. Yenilemez, yineler. Ne vakit sofrasına bir lokma bilgi çıkarması icab etse koşar kilerine, açar kavanozunu çıkarır bilgi turşusunu, taze bilgiye rastlayamazsınız sofrasında.
Yarı entelektüel için bilgi dediğin bir tereyağı kalıbıdır masanın üzerinde, bir uzanma mesafesinde duran. Alır eline bıçağını, yüzeyden yüzeyden incecik bir katman, sürer ekmeğine tüketir bir lokmada.
Yarı entelektüel sinirlidir, gergindir, ‘asabi abimiz’dir. Bildiklerini bilmediklerini kapatmaya ve zevahiri kurtarmaya kullandığından habire, ayakları yorganına kısa gelen biri gibi habire çekiştire çekiştire, saldırır başkalarına. Var olabilmek için ötelemeye, saldırmaya muhtaçtır, kendi içinden beslenemediği için son tahlilde yakıtı başkalarıdır.
Yarı entelektüel yaralıdır, gocunur. Azıcık dokunmayagörsün birisi yarasına basar yaygarayı. Dili hakaretamizdir, eleştiriden illa ki negatif eleştiriyi anlar. Asla kata bir şeyi beğendiği görülmemiştir; olur da birini ya da bir şeyi övecekse onu da muhakkak bir başka şeyi yahut bir baskasını yermek için araç olarak kullanır. Kaleminin kaşları çatıktır habire, daimi ülser sancısıyla yazar yarı entelektüel.
Yarı entelektüel kadın kısmından pek hoşlanmaz aslında; ama mümkün mertebe saklar bu hususu, içten içe taşır bu hıncını, dışa vurması gerektiğinde başka başka örtülerle kuşatır allar pullar. Yarı entelektüel dışarıdan -mış gibi yapmakta ustadır; eleştirel düşünceden yanaymış gibi yapa yapa bir bakmışsın bir gün gelenekselci bir gün modernist bir başka gün zıplamış başka bir kutba ama her daim ataerkildir.
Yarı entelektüelin en sevdiği metafor tuğla, en zor olabileceği şey ise su’dur. Su gibi akışkan, su gibi hayatın damarlarından beslenmeye ve tazelenmeye açık olmak ağır gelir ona.
Yarı entelektüel kendini hayatın merkezine koyar. Koyar koymasına da hayatın onu pek de merkezine koymadığını gördükçe daha da sinirlenir. Kendisinden daha tanınmış, daha başarılı, daha üretkeni velhasıl ‘daha’ olan herkese ateş püskürür bu yüzden, içinde ukde kalmıştır çocukluğunda kurduğu büyük adam olma hayalleri. O ukdeyi taşır bir apse kesesi gibi bünyesinde, öylesine ağulu.
15.05.2005