. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Avrupalılık sınanırken

‘İyi ama Türkler farklı bir siyasi gelenekten gelmekteler’ dedi Hırvatistan’dan katılan yazar doğrudan bana bakarak. ‘Demokrasi değil tepeden inme sultanlık geleneği...’ Salondaki tek Türk olduğumdan gözleri üzerimde, adeta farklı bir insan türüyüm de inceliyor ne zaman atacak tepem ya da taşacak sabrım. Derken hem ürkek hem girişken o cümle dökülüyor ardından: ‘Türkiye bu siyasi mirasla nasıl katılsın Avrupa Birliğine?’

Acı olan, acıklı olan bu cümleleri telaffuz eden insanın ve benzeri insanların, zaman zaman da olsa, kendilerini her türlü toplumsal ve kültürel önyargının üzerine yerleştiren entelektüellerden çıkıvermesi. Sözüm ona ulusal önyargılardan muaf, milliyetçilikten arındırılmış olan aydın kesimden.

‘Avrupa Beyin Takımı’ projesi, siyasetin açmaza girdiği çıkmaz sokaklarda entelektüellere daha çok söz hakkı vermeyi amaçlayan bir proje. ‘Kültürün Avrupa ve Avrupalılık üzerindeki rolü nedir? Siyasetçilerin konuşamadığı bir dili, paylaşamadığı bir diyaloğu sanatçılar ve yazarlar yakalayabilirler mi? Yazarın memleketi var, var olmasına da milli kimliği var mı, milli aidiyeti olmalı mı? Yazarlar ve aydınlar geleceğin Avrupa’sında ne rol oynamalılar? Avrupa’nın siyasi sınırları ile kültürel cografyasının sınırları aynı yerde mi çizilmeli? Yazarlar ve aydınlar daha farklı haritalar cıkartabilirler mi?’ Buna benzer sorular etrafında dönen bu önemli proje kapsamında iki gün boyunca Brüksel’deydim. Avrupa’nın çeşitli yerlerinden seçilmiş bir grup aydının, sanatçının arasında. İlk gün hepimiz bağımsız entelektüeller olarak tanıttık kendimizi. Daha bir saat geçmeden ulusal hudutlar ve kimlikler yavaş yavaş sızmaya başladı yüzeye. Böyle toplantılarda tek Türk olmanın, bilhassa Türkiye’ye dair onca önyargının hakim olduğu ortamlarda, eninde sonunda değil anında dayattığı bir ikilem vardır. Apaçık bir ikilemle karşı karşıyadır aydın. Bir yandan eleştirel düşünebilmeyi sürdürmek, kendi bireysel eleştirilerini yüksek sesle ifade etmek, gerek Türkiye’deki siyasi sisteme gerekse uluslararası ilişkilerin haleti ruhiyesine eleştirel yaklaşabilmek... Bir yandan da adeta savunmaya geçmek, kendi kendini bir milli kimliği temsil ederken buluvermek, en azından orayı anlatmak, açıklamak, ama en önemlisi ezdirmemek. Bu ikisi arasında gelir gider sarkaç.

Elimde sazım anlatıyorum ben de. Ardı ardına sorular yağıyor. En çok merak edilen soru İslam. Nasıl olacak da bir Müslüman ülke dahil olacak Avrupalılığa? Ne yazık ki her zaman bu dolaysızlıkla ifade edilmiyor bu soru. Ekseriya dolaylı bir dil var bunun etrafında. Ama alttan alta kazıdıkça çıkıyor korkular önyargıları; bilmemekten kaynaklanan genellemeler. Avrupa maalesef Türkiye cahili. İslam cahili. Kendi cehaletiyle şimdi yüzleşemiyor.

Türkiye söz konusu olunca bir uzun hafızadan muzdarip Avrupa’da nice insan. Neredeyse 18. yüzyıla kadar gidiyor hafızaları. Yüzyıllar evvelinden gelen bir miras üzerinden konuşuluyor tartışılıyoruz. Başka bir ülke söz konusu olunca hafızanın ölçüleri hemen değişiyor, en fazla yirmi sene ile tartılıyor konuşuluyor. Sanatçı işte tam da bu noktada tarih dediğimiz üst okumayı parçalayabilecek konumda. Sanatcıların, yazarların, entellektüelerin barındırdığı, taşıdıkları potansiyel muazzam, bir de saklı milliyetçilikler barındırmasalar.

Hırvatistan’dan gelen yazar sözlerini bitirince alıyorum sazı elime. Bu toplantılarda da ara ara yükseliyor tansiyon ama kesilmiyor sözüm. Ne var ki ara ara nükseden ulusal bariyerlere rağmen, siyasetçilerin toplantılarından çok daha bereketli ve paylaşımcı geçiyor sanatçıların toplantıları. Mesele Türkiye’ye gelince yapılan kaba kaba genellemeleri en derinden yıkabilecek olanlar gene Avrupalı sanatçılar. Zira sanatçı, özü gereği; işi, uğraşı, tutkusu, bakış açısı gereği, makro genellemeler karşısına mikroyu çıkartabilen, tekili anlatabilen, empati kurabilen, insana dair olanı yakalayabilen yerde durur coğu zaman. Sanat Öteki’ni hissedebilme yeteneğidir ve bir de aşkınlık becerisi... Şimdi Avrupalılık tartışmalarının tuhaf ve tehlikeli bir dönemece girdiği bu noktada aşkınlık, yani kendi ulusal-dinsel-dilsel-ideolojik hudutlarının ötesini anlayabilme, dinleyebilme, hissedebilme yeteneğidir en çok ihtiyacımız olan.

 

26.06.2005

 

İzlenme : 2898
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us