Türkiye’de ne hikmetse edebiyat dergileri zaman zaman bir soruşturma başlatır: “Acaba erkek yazarlar kadınları ne kadar iyi anlar?” Bir de tersine çevirelim soruyu. Acaba kadın yazarlar erkekleri ne kadar iyi anlar?
Diyelim ki erkek olarak geldin dünyaya. Yeryüzü geniş, göz alabildiğine. Sen başka bir memlekette değil, Türkiye’de doğdun, T.C. vatandaşı olarak. Diyelim ki büyüdün, serpildin ve bir an geldi anladın ki ait değilsin içinde yetiştiğin “erkeklik” kültürüne. Hani şu erkeklerin asla ağlamadığı, efemine erkeklerin aşağılandığı, alay konusu olduğu, erkekliğin sertlik ve katılık ve iktidar ile bir tutulduğu kültüre. Diyelim ki iktidarda filan gözün yok. Diyelim ki duygusalsın sen, ağlayabiliyorsun hatta. Birinin, hatta tanımadığın birinin canı yansa hissedebiliyorsun kendi parmak uçlarında. Diyelim ki militarizmden hazzetmiyorsun, asker olmak yok amaçların arasında. İstiyorsun ki barış olsun dört bir yanda, uçsuz bucaksız eşitlik, hudutsuz hayal gücü, istiyorsun ki silah tutmak zorunda kalmasın ellerin. Kız Ali olmak zordur bu toplumda, Erkek Fatma olmak iyidir ama. Ne de olsa “Erkek gibi kız” çocuklardan rahatsız olmaz toplum ama “kız gibi oğlan”ları sevmez, istemez. Biliyorsun ki bunları söylesen alay ederler, dışlarlar, küçümserler. Erkek çocukların sertliğe teşvik edildiği bir kültürde senin yumuşak üslubunu, sırça yüreğini ezmeye, hor görmeye çalışırlar. Gene de susmuyorsun, saklamıyorsun, saklanmıyorsun. Diyelim ki hem erkek hem Türk olarak geldin dünyaya, hem de eşcinsel ve anti-militarist. Sana tahammül edebilir mi bu sistem, bu toplum, bu dünya? Yerin var mı bu topraklarda?
Mehmet Tarhan bir vicdani retçi. Kavramın meali: Ahlaki tutumundan, siyasi görüşlerinden ya da dinî inançlarından ötürü askerlik yapmayı reddediyor. Bu uğurda gözaltına alınmayı, hapse atılmayı, horlanmayı göze alıyor. Vicdani retçilik tekil bir eylem, yani bireysel bir tercih ve uluslararası ilişkilerde yeri olan bir tanım. Mehmet Tarhan da bu tanım doğrultusundan hareketle, askerî üniforma giyip, silah taşımayı fikirlerine ve vicdanına ters düştüğü için istemiyor. Onun bu bilinçli yokluğundan hiçbir zarar görmeyecek elbette Türk Ordusu. Ama nedense onun direnişini tehdit gibi algılıyor sistem. Öyle olmalı ki 2001 senesinde vicdani retçi olduğunu açıkladığından beri başına gelmedik kalmadı.
Oysa bu bir ayna testi. Aynada size benzemeyene, sizin gibi düşünmeyene, “Öteki”ne yer var mı yaşam evreninizde, yoksa sadece kendi benzerlerinizle yaşayacağınız bir evren mi tahayyül ediyorsunuz? Aynadaki suretinize methiyeler düzer gibi, nereye bakarsanız bakın kendi yansımalarınızı mı görmek istiyorsunuz? Narsisizm de böyle bir şey son tahlilde. Türbanlı kız öğrencileri görünüşlerinden ve varlıklarından ötürü modern Türk imajına yakıştıramayan sözde “ilerici” zihniyeti defalarca kınadım bu köşede. Ama benzer şekilde Mehmet Tarhan’lara yaşama hakkı tanımayan “tutucu” zihniyet de demokrasi testinden kalmaya namzet.
11.12.2005