. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Med ile cezir arasında bir dem

Yazmanın sadece ya da temelde ‘yaratmak’ anlamına geldiğini sanmak hayli nahifçe bir yanılgı. Yazmak aynı zamanda ‘yıkmak’ demektir. Yaratmak kadar yıkmak da yazıya içkindir. İlla da her zaman insana bir şeyler katmaz, kazandırmaz yazı.

 

Öyle zamanlar var ki verebileceğinden çok daha fazlasını talep eder senden. Vermezsen eğer, arsızlaşır, zorla alır ellerinden, benliğinden. Eksiltir çoğalttığı kadar. Parçalar bütünleştirirken dahi. Çekip alıverir ayaklarının altından dünyayı. Bir bakarsın boşluktasın, salınıyorsun, sarkaç misali.

 

Boşluk ürkütür çünkü bilinmeyene gebedir. Ne yön duygusu vardır orada, ne de sakınılacak bir dip ya da tırmanılacak bir zirve. Yazı seni içine çekip yutmuşsa eğer, yani tamamıyla erimişse bilincin ve benliğin harflerin kazanında, artık o noktadan itibaren çıksan da bir düşsen de. Döner dolaşır kendini yitirirsin başlangıç noktanı bulmayı umduğun yerde. Boşluk dediğin evvela kendinle yüzleştirir seni, hiç görmek istemediğin ya da belki de varlığından dahi haberdar olmadığın hallerinle. Sonra tutar daha da beterini yapar. Sızar içine damla damla, kaplar içini. Boşluk artık dışında değil, sen artık boşluğun içinde değil, boşluk senin içindedir. Uçurumun kenarında durmuş düşünürken yazacağın kelimeyle atacağın adımı, yani aslında sorarken kendi kendine yazamadığın takdirde aşağıya düşmenin nasıl da korkutucu olacağını, yazı tutar çok daha da beterini sunar sana, seçeneğin varmışçasına. Uçurumu yutarsın yazdıkça.

 

Boşluk risklidir çünkü bildiğin o güvenli koylara, sığ sulara benzemez zerre kadar. Attığın her adımda bu ritme alışacağın yerde, tam tersine, artar yabancılığın, artar aldığın risk. Edebiyatta ustalık mertebesi yoktur. Yazdıkça kolaylaşmaz yazı. Her hikaye ile yeniden ve yeniden uzaklaşırsın korunaklı varoluş aleminden; gece vakti yola çıkmış bir gezgin ya da zoraki sürgün gibi uzaktan özlemle bakarsın vaktiyle yaşadığın sakin kasabanın ışıklarına. Her yazı öncesi veda edersin o ölgün ışıklara. Uzaklaşırsın. Yol seni nereye götürürse. Yazı seni nereye sürüklerse. Burnunda bir sızı. Ne de olsa her yolculuk geri dönememe ihtimalini taşır bağrında. Her roman yazarını tehdit eder, önce başlayamamakla, ardından bitirememekle. Roman palazlandıkça, romancı kan kaybedip zayıflar. Yazarın cinsiyeti ne olursa olsun, yazı dişildir her zaman. En nihayetinde yazıdır muktedir olan. Okuru da yazarı da büyüleyen.

 

Yazmaya başlamadan evvel bir vaat ya da umut kırıntısı duymak ister yazar. Başaracağına, kotaracağına ve bu sayede bir şeyleri değiştireceğine dair. Bir deniz feneri uzaktan ışıldayan, kayalıklarda parçalanmayacağını muştulayan. Ne de olsa yazıyı kat üstüne kat, nam üstüne nam, kazanım üstüne kazanım olarak görmek isteyen kalemşörler de var. Kafası pek de karışık olmayan, kişiliklerinin damı akmayan, düz yolda yalpalamayan ve en nihayetinde edebiyattan ziyade mühendisliğe, vecd halinden ziyade hesap kitap işine yakın duran, yatkın olan yazarlar. Onlar da var edebiyatın damar damar yollar çizdiği bu haritanın içinde. Oysa kimsecikler garanti edemez çabalarının sonunda mutlu sona kavuşacağını. Gökten düşen elmalar yok edebiyatta, ne de çıkılacak bir kerevet. Gün batımına, hikaye tamamına ve kitap okuruna erdiğinde belki de koca bir HİÇLİK elimizde kalan. Belki de o hiçlikten ölesiye korktuğumuz için sarılıyoruz yeniden satırlara, yeni bir kitaba.

 

Med-ceziri dinlemeyi öğrenmek, dilini çözmek hayli vakit ve emek aldı. En nihayetinde, işittim ve itaat ettim. Anladım ki kişiliğimin ve yazın sergüzeştimin ayrılmaz parçasıymış. Anladım ki, Doğu/Batı, ego/hiçlik, aidiyet/yersizlik, ölümsüzlük arzusu/fanilik bilinci, görülmek/saklanmak, ifşa/mahremiyet, hafıza kaybına direnmek/geçmişin tahakkümüne direnmek, kadınlık/cinsiyetler ötesilik, agnostisizm/mistisizm, inançsızlık/iman, yazarak var etmek/ yazarak bir önceki beni satır satır silmek, diyalektik materyalizm/diyalektik materyalizm… iki zıt uç arasında gitti geldi kişiliğimin de yazımın da sarkacı senebesene. Uçlar arasında ne zaman seçim yapmaya kalksam, seçim yapmaya zorlansam aklım kapının dışında kalan, dışlanan uçta kaldı. Daimi bir eksiklik hissi. Tasavvuf ve aşk ve yazı... üçünün de özünde aşkınlık var. Kendinden öteye ulaşma arzusu, bir öte benlik arayışı.

 

Yazarın Med-Cezir isimli son kitabından

 

01.01.2006

 

İzlenme : 3646
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us