Bu hafta Türkiye ‘kadınlı erkekli namaz haberi’ ile çalkalandı. Tüm büyük gazetelerin manşetten ‘skandal’ olarak duyurduğu haber bir anda bir numaralı gündem maddemiz oluverdi.
Mesele bir grup kadının camiye giderek başı açık namaz kılması. Camide erkeklerle beraber namazda saf tutan kadın grubunun arasında Başbakan’ın danışmanı Cüneyd Zapsu’nun eşinin olması ortalığı iyice karıştırdı. İktidar partisi içinde tartışmalar çıktı; ilgili ilgisiz insanlar görüş belirtme hakkını kendilerinde buldular: ‘Cüneyd Bey’in hanımının yaptığı tasvip edilemez.’ Kimi AKP’liler ve kimi medya mensupları elbirliğiyle muazzam bir ataerkillik sergileyerek Cüneyd Zapsu’ya ‘koca olarak karısına gözkulak olması gerektiği’ mesajını verdiler. Beyza Zapsu’dan başlı başına bir birey, kendi tercihleri, edimleri, fikirleri olan bir birey olarak değil, ‘Cüneyd Bey’in Hanımı’ diye bahsetti gazeteler. Demek ki kocalarımız üzerinden tanımlanıyoruz bu toplumda. Bize kızınca onlardan hesap soruluyor. Bizim adımlarımızın sorumlusu olarak onlar görülüyor. ‘Erkek dediğin eşine sahip çıkar, mukayyet olur...’
Ardından bir de baktık her önüne gelen hadiseyi yargılamaya, daha da ileri gidip fetva vermeye kalkıyor. Meğer memlekette ne çok Ebussuud Efendi varmış, fetva vermeye meyyal ve meraklı.
Mesele: Başı açık camide namaz kılan kadına ne lazım gelir?
Elcevap: Yaptığı eski köye yeni adet getirmek ve durduk yerde statükoyu bulandırmak olduğundan, caiz değildir.
Tüm bu fırtınada benim dikkatimi çeken husus başka. Medyanın meseleyi nasıl işlediğine yakından bakın. Bütün kelimeleri ve kavramları ve referansları Batı’dan, daha doğrusu Amerikan filmlerinden alınmış bir söylem var ortada. Tarikat dendi mi Amerikan usulü tarikatlar anlıyoruz, ibadet dendi mi aklımıza hemen kilise benzetmesi geliyor, yenilikçilik dendi mi hemen Calvinizm’e benzetiliyor; içtihad değil ‘ihtilal’den bahsediliyor; velhasıl bütün terimlerini Batı’dan alan bir kültürel elit var Türkiye’de ve o elitin neden bahsettiğini anlamayan; ama dilinden son derece rahatsız olan bir halk...
Oysa bu konu kendi tarihimizden yola çıkarak ve buradan terimlerle tartışılabilseydi son derece verimli olabilirdi. Bizlere önemli tartışma konuları aralayabilirdi. Zaten Anadolu ve Balkanlarda İslam kendine has bir dokuya sahiptir. Bunu görmek, Melamileri, Mevlevileri, Bektaşileri, Cerrahileri ve daha nice batıni yolu hatırlamak için bir ‘skandal’ mı olması gerekiyor?
İşin en ironik yanı bunca patırtı kuru gürültü arasında en basit, en temel nokta unutuluverdi. Bu insanlar, bu kadınlar camiye gidip namaz kıldılar. Oysa basın öyle bir yansıttı ki hadiseyi adeta bir suç şebekesini ortaya çıkarmışlar, elebaşlarının izlerini sürüyorlar. Şurası kesin: Bu memlekette ve daha nice Müslüman ülkede ne yazık ki kadınlar uzun seneler boyu camilerden hep dışlandılar. Şu veya bu siyasi sebepten ötürü, şu veya bu yanlış algı ve yorumdan ötürü... Hepsi bir kenara, bugün bir grup kadın yeniden camilere dönmek, dönebilmek istiyorsa eğer, nasıl ibadet etmek içlerinden geldiyse kabulümdür, yargılamak değil anlamaktır bana düşen.
29.01.2006