. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Benim evim, başkasının sokağı

Sokakta, tam önümde gençten bir kadın ile 4-5 yaşlarındaki oğlu yürüyor el ele. Kadının başında gevşekçe bağlanmış şık, ipek bir eşarp, koltuğunun altında sıkı sıkı tuttuğu eflatun bir çanta; çocuğun elinde bir çikolata gofret. Gezmeye gidiyorlar belli ki. Tanıyorum sanki onları. Halleri tavırları öylesine aşina. Oğlanın üzerindeki karbeyaz gömlek ütülenmiş itinayla, kadıncağızın elbisesi takım. Kıyafetleri ne pahalı ne yeni sayılır, ama alabildiğine özenli, temiz. Belli ki itinayla giyinilmiş. Derken oğlan bitiriveriyor çikolatasını; annesi hemen çantasından bir kâğıt mendil çıkarıp çocuğun ellerini siliyor. Sonra hem o kağıt mendili hem gofret ambalajını tuttuğu gibi atıyor yere. Az ileride bir çöp tenekesi var gerçi ama fark etmediler. Aramadılar. Yürümeye devam ediyorlar hiçbir şey olmamış gibi. Arkalarından geliyorum. Arkalarından yürürken düşünmeden edemiyorum: Bu kadının evi muhtemelen tepeden tırnağa tertemizdir... Bu kadının salonunda muhtemelen toz zerresi bulamazsınız eşyaların üzerinde, öylesine bakımlı... Peki evlerinde böylesine temiz, tertemiz olan bizler niçin sokaklarda bu kadar özensiz ve vurdumduymazız? Kendi çatımızın altında bu kadar temiz, sokağa çıkar çıkmaz böylesine pis? Yoksa evler bizim, sokaklar başkalarının diye mi düşünüyoruz... Türkiye’de sokaklar kimin?

 

Ellerimizde görünmez tebeşirler, durmadan çiziyoruz yaşam alanımızın hudutlarını. Önce kendi evlerimizi, akrabalarımızın evlerini, arkadaşlarımızın evlerini, komşularımızın evlerini bir kenara ayırıyoruz birer birer. Oralarda dikkatli ve temiz davranıyoruz. Geriye kamusal alanlar kalıyor: Sokaklar, meydanlar, parklar, denizler, ormanlar... Onlar görünmez tebeşirle çizdiğimiz ve kendimize ait bellediğimiz alanın dışında. Onlar “orası”. Türkiye’de sokaklar “başkasının memleketi”, başkasına ait. Bu sebeptendir ki evlerimizin çatısı altında bir toz zerresine tahammül edemeyecek kadar titiz ve temiz olan bizler, böylesine hor kullanabiliyoruz sokakları.

 

İşimize geldiğinde Osmanlı’nın temizliğiyle, su kültürüyle övünüyor, tarih boyunca bizim ne kadar pak, Batılıların ne denli pis olduğundan dem vuruyoruz. Ortaçağlarda Fransa sokakları pislik içindeyken, Osmanlı hamamlarında gürül gürül akan sular altında arınan atalarımızla övünüyoruz. Sebiller, ayazmalar, hamamlar, çeşmeler... Peki nasıl oldu da kaybettik su kültürünü?

 

Bir toplumdaki hakim “zaman” ve “mekan” algısı, oradaki siyasi kültürü anlamak için iki önemli anahtar kavram. Türkiye’de, kamusal alanın bu kadar hor görülmesi demokrasi kültürümüzün gelişmemişliğinin göstergesi. Bir memlekette sokaklar sahipsiz ise, orada demokrasinin aksamadan işlemesi mümkün değil. Zira demokrasi kamusal alanda ve kamusal alanla gelişir. Sivil toplum da öyle. Yurttaşlık bilinci de. Kamusal alanı önemsememek, evlerimizin dışını benimsememek ortak bir yurttaşlık bilincinden yoksun olduğumuzu da gösterir. Ancak ve ancak sokakları kendi evlerimizin devamı gibi görmeye başladığımızda, tüm farklılıklarımıza rağmen hepimizin aynı yaşam alanını paylaştığımızın bilincinde olabilir, “başkası” ile “ben” arasındaki köprüleri idrak edebiliriz. Türkiye’de demokrasi ne zaman mı gelişecek? O eflatun çantalı kadın, tüm o eflatun çantalı kadınlar, sokakları kendi evleri kadar benimseyip temiz tutabildiğinde.

 

02.07.2006

 

İzlenme : 3352
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us