|
|
Yazılar |
Yazının Düşmanı Yaz |
BAHARIN sona ermesiyle birlikte, New York Times Book Review’ın da dahil olduğu pek çok yayın organı, "tatil okumaları" dosyalarını tamamladılar. Kimi kitapçılar "yaz rafları"nı hazırlamakla uğraşadursun, gözde Amerikan üniversitelerinin Internet sitelerinde, yıl boyunca kendi uzmanlık alanları dışında okumaya vakit bulamadıklarından şikayet eden akademisyenler, tatile çıkarken yanlarında götürmeyi planladıkları kitapların listelerini veriyorlar. "Karım bu yazı bir başka erkekle geçirecek. Ama sözkonusu Tolstoy olunca, kıskanmaya hakkım yok. Hem zaten benim de yanımda muhteşem Emma Bovary olacak," diyor, bu sitelerde fikir beyan eden sosyal bilimcilerden biri. Karısının da, kendisinin de, Tolstoy - Flaubert ikilisini on sene evvel hatmetmiş olduklarını belirttiğine bakılırsa, yeni kitaplarla tatile çıkanların aksine onlar, kendilerini nasıl bir okuma sürecinin beklediğini gayet iyi biliyorlar. Dolayısıyla, hayal kırıklığına uğramayacaklar.
Ne de olsa bavullar ufak, tatiller kısa. Onca kitap arasından seçilip de, onca yol taşınan kitaplar, karşılığını da vermeli insana. Pilavının tarifi sorulduğunda, "kararınca pirinç", "kararınca su", "kararınca yağ" diye sıralayan Osmanlı aşçısının kulaklarını çınlatırcasına, ne fazla ağır ne fazla kasvetli, tam kararınca olmalı tatil kitapları da... "Kararınca entrika", "kararınca macera", "kararınca aşk" olmalı içlerinde; bir de seks, tabii kararınca... Dengeler hassas, beklentiler fazla, zamansa ne kadar az. Bu şartlar altında, temel bir beklenti var tekmil tatil kitaplarının karşılamak zorunda oldukları: "Hayalkırıklığına yol açmamak". Yılın on bir buçuk ayı sabahtan akşama harıl harıl çalışan şehir insanlarına, kendilerine ayırabildikleri şu nadide zaman dilimi boyunca "keyifli" bir okuma sunmakla yükümlüler her şeyden önce. Hafif ve akıcı olmalılar bu yüzden. Yaz sıcağında, anasından emdiği sütü burnundan getirmemeliler okurlarının. Ama işte bir yandan da, haklarında konuşmaya değecek kadar da isabetli seçimler teşkil etmeliler. Yani, söz tatilde okunan kitaplardan açıldığında, rencide etmemeliler okurlarını. Ağır ve itibarlı olmalılar bu yüzden. Kitabiyat aleminin en bedbaht üyeleridir "tatil kitapları". Ağızlarıyla kuş tutsalar, gene de yaranamazlar.
Sorun kitaplarda değil oysa, tatillerimizde. Tatillerden beklediklerimizde. Malum, "mazlum, meyyal olurmuş zulmetmeye". Yıl boyunca kendilerinden beklenenlerin ağırlığı altında ezilenler de, öyle meyyaldir tatillerini beklentilerinin ağırlığı altında ezmeye. Çünkü saat saat ölçülebilen, her saatine paha biçilen, kıt mı kıt bir kaynak modern zaman. Çünkü herkesin, her şeyin bir işlevi var; işlevi olmayanınsa, yeri yok hayatlarımızda. Tatil yapmanın ne manası kalır, eğer o tatil bizi işlevlerimizden uzaklaştırma işlevini karşılayamayacaksa? Köpek gibi çalışıp, elalemin derdi tasasıyla uğraşmışız ya tam bir sene boyunca, keyfi kederi savıp yenilenmek için hepi topu yirmi günlük - bir aylık zaman dilimlerimiz var. Tepeden tırnağa yenilenip tazelenmek, dinlenip dinçleşebilmek için bizlere tanınan müddet işte bu kadar.
İbresi "daha sonra"ya ayarlanmış köstekli bir saat tutar, tatil zamanının nabzını. Erteleye erteleye sündürülmüş beklentilerin zamanıdır bu. Yıl içinde okunmak istenip de bir türlü okunamayan kitapların, görülmek istenip de bir türlü gidilemeyen yerlerin, yaşanmak istenip de bir türlü yaşanamayan keyiflerin zamanı. Tatil dediğimiz ucube, her şeyden önce bir zaman sorunudur. Zamanın dışına çıkabilme arzusudur. Geçmişi geride, geleceği ötede tutup; şimdiki zaman’ın içinde gizli bir kapı açarak, oradan sıvışma planıdır. Sıvışmakta değil, sıvıştıktan sonra yaşanmak istenenlerde mesele. Bu yüzden işte, bu yüzden, illa ki çok şey yaşamalıyız tatillerde. Çok eğlenmeliyiz mesela. Gezeceksek, çok gezmeliyiz. Gezmeyip oturacaksak sakin sakin, çok dinlenmeliyiz o zaman. Kitap okumaya niyetimiz varsa, çok okumalıyız. Az zamanda çok işler başarmalıyız. İleride çıkarıp çözmek üzere derin dondurucuya atılan, aylar boyunca yattığı yerde kaskatı bekleyen, nihayet çıkarılıp çözüldüğünde de tazelikten ziyade bayatlık, sahicilikten ziyade yapaylık tadı veren, son kullanma tarihi eylül sonlarına denk düşen, ekonomik tatil paketlerinden budur beklentimiz.
Bu paketlerin içinden envaı çeşit alacalı bulacalı ürün çıkabilir belki. Ama edebiyat çıkmaz. Tatilde kitap yazılmaz. Tatilde kitap okunmaz. Eskaza okumayı başaranlar ise, tatilde olduklarının farkında olmayanlardır zaten. Tatil bilinci bir türlü gelişmemiş olanlardır. Asosyal patetik müzmin münzevilerdir onlar; aya kamp kursalar, orada da bermutad okurlar, alıştıkları nizamı korurlar. Onlar müstesna, kitapların okurlarına da, yazarlarına da zerre kadar yaramaz yaz tatilleri. Mevsimlerin yüzkarası, yazının düşmanıdır yaz. Asla, kat’a, açıktan, doğrudan saldırmaz. Usul usul, okşaya okşaya, sinsi sinsi yaklaşır avına. Beynini uyuşturur insanın, ruhunu büzüştürür. Ve yaz mevsimini en iyi anlatan kitaplar da, onun cazibesinin ardındaki iticiliği, dinginliğinin altındaki huzursuzluğu gözler önüne serenlerdir. Thomas Mann’ın "Venedik’te Ölüm"ünde, cayır cayır yanarken kumlar, pis ve boğucu bir sıcak hüküm sürer sokaklarda; havayla birlikte ağırlaşırken kokular, daimi bir azap eşlik eder okura, terden yapış yapış olmuş Aschenbach’ın ölüme doğru attığı her adımda. Tanpınar’ın "Huzur"unda, güneşin yer yer bir cüzzam gibi kemirdiği sokaklarda, Mümtaz’ın yüreğine çöreklenir yaz sıcağı.
Tatilde okumak üzere evinizin bir köşesinde beklettiğiniz kitaplara bir daha bakın. Hani şu "kafanız rahat"ken okumayı planladığınız, yani hep ertelediğiniz kitaplara. Asude - sahte tatillerde değil, kitap okumanın neredeyse mucize olduğu zamanlarda başlayın onları okumaya. Kafanız rahatsız, ruhunuz huzursuz, vaktiniz azken. Onca hayhuy, bunalım ve yükümlülük arasında, oradan oraya koşuştururken, sabah sekiz - akşam sekiz çalışırken, hastalanırken, âşık olurken, ayrılırken, hüsrana uğrarken, hüsrana uğratırken, yalnızken, mutsuzluktan patlayıncaya kadar yemek yerken, habire bir yerlere yetişirken, yaşamın göbeğinde zil takıp oynarken okuyun onları. Şehrin isi pisi gürültüsü bulaşsın üslerine. Tatile çıkıyorsanız eğer, yanınızda götürmeyin kitapları. "Daha sonra"ya ertelene ertelene doğallığını kaybetmiş, dondurulmuş gıdalardır tatil zamanları. Ne edebiyat çıkar oradan ne de hayat.
Temmuz 2002
|
İzlenme : 4001 |
Geri Dönmek İçin Tıklayın |
|
|
|