|
|
Yazılar |
Kitaba toz kondurmamak |
Kitaplarımdan ayrıldım. Başka çarem yoktu gerçi ama, ben de pek fazla çare aramamakla itham edilebilirim
Kitapların ne olacak?, diye sordu gidişimden ziyade geride bıraktıklarımla ilgilenen ve istisnasız her durumda, Kalanlar ı Gidenler den mazlum gören bir arkadaşım.
Kalıyorlar, dedim.
Odaya girdiğinde beni biricik kedisini bıçaklamış, ellerim kan içinde dikilirken bulmuşçasına dehşetle baktı suratıma.
Bütün kitaplarımdan ayrıldım. Başka çarem yoktu gerçi ama doğrusu, ben de pek fazla çare aramamakla itham edilebilirim. Geriye birkaç tanesi kaldı; şu anda okuduklarım, elimin altında olanlar sadece. Belli olmaz, muhtemelen yakında onları da kutulara doldurur, kendimden uzaklaştırırım.
Kolileri hazırlarken baktım tüm kitaplarım meğer ne çok hırpalanmış; içleri yazılı, bazen de çizimli, üzerleri desen desen lekeli. Benim yıpratamadıklarımı da, İstanbul da geçirdiğim dört sene boyunca tam altı kez evimi taşıyan ve her taşınma eyleminin sonunda kan ter içinde "İnşallah bu son olur" demeyi ihmal etmeyen "Hidayet ve Şürekası Taşıma Şirketi" örselemiş. Haliyle, tüm kitaplarım sadece içlerinde yazılanlara değil, okunurken başlarına gelenlere de tanıklık etmekte. Notlar almışım, çaylar-kahveler-poğaçalar dökmüşüm; satırların altlarını çizmiş, sayfaların üstlerini doldurmuşum; sevmediğim cümlelerden sevdiğim kelimeleri kurtarmış, sevdiğim kelimelere yeni cümleler bulmuşum. Ve tüm bunları, bir garezim olduğu için değil, bilakis onları sevdiğim için yapmışım. Kitap tutkusunun da aşka benzer halleri var. İnsan en çok sevdiklerini, evire çevire hırpalıyor.
-"Guy Debord, Memoirs ı hazırladığında, kitabının kapağını zımpara kağıdından tasarlamıştı" dedim herdaim titiz ve tertipli ve yıllardır aynı evde oturan arkadaşıma. "Rafa yerleştirdiğinde, yanındaki kitapları da yıpratabilsin diye." Nazik bir gülümsemeyle acıyarak baktı yüzüme. Tezimle ilgilenmedi bile.
Vaktiyle, ya KEBİKEC yazarlardı kitapların üzerlerine, onları aç ve kadir bilmez kurtlardan kurtarabilmek niyetiyle. Ama işte kurt dediğin nereden bilsin bunca özene hürmet etmesi gerektiğini; kitabı yerken Kebikec yazısını da yerdi afiyetle. Kitaplarına antika porselenler muamelesi yaparak onları camlı dolaplar ardında tutanlar/sayfaları 180 derece, hele hele hâşâ 360 derece açmayı küfür addedip, dar açıyla hafifçe aralayarak okuyanlar/ yıllar yıllar boyu hep biriktirip hiç kitap eksiltmeyenler/ kazara dışarıya, yabancıya bir kitap verdiklerinde uykuları kaçanlar,/ yani kitaplarına kelimenin her iki anlamında da toz kondurmayanlar beni mazur görsün ama halis mulis "kitap kurdu", sevdiğiyle beslenir.
Toz dediğin en az senin benim, bizim kadar içinde şu soluduğumuz havanın. Haliyle, kitaba da konar, hayata da.
04-08-2002
|
İzlenme : 3921 |
Geri Dönmek İçin Tıklayın |
|
|
|