. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Yolculuk

Aşağıdaki kişilerin ve hadisenin gerçek yaşamla birebir ilgisi vardır

 

 

Yer: iki üniversite kampüsü arasında gidip gelen minibüsün içi.
Karakterler:
- En arka sıra: Beyaz, orta sınıf, 19-20 yaşlarında kız öğrenci. Çantasının üzerinde SAVAŞA KARŞI OLABİLİRSİN AMA CEPHEDEKİ ASKERLERİMİZİ DESTEKLE yazılı, at nalı büyüklüğünde bir rozet taşıyor. Uluslararası ilişkiler okuyor.
- Orta sıra sol köşe: 60 yaşlarında, son derece şık, Avusturya asıllı olduğunu öğreneceğimiz sanat tarihi profesörü.
- Orta sıra sağ köşe: Küratör. Beyaz, üst sınıf, saçının yarısı diğer yarısından uzun. Kadife bir şapkası var. Kampüste çok tutulan "Afrika nın maskeleri ve maskelerin sanatı" sergisine imza atmış.
- Ön sıra: İki kız öğrenci, ikisi de siyah, muhtemelen alt sınıf. Birinin abisi cephede. Ondan gelen haberleri arkadaşına aktarıyor. Iraklıların her şeyi nasıl yağmaladıklarını konuşuyorlar.
- En ön sıra: Şoför.


Birinci siyah öğrenci: "Askerler daha uzun süre kalırsa Irak ta halkın tepkisini çekebilirler. Irak ın yeniden yapılanması işini Iraklılara devredip gelmeliler artık."
İkinci siyah öğrenci: "Abim oradayken bunu söylemek garip ama daha uzun kalmalılar bence. Şimdi gelmek başladığın işi yarım bırakmak gibi. Tam bir kaos varmış orada. Yağma, talan, başıbozukluk."
Küratör: "Bu da katliam. Bir kültürün tüm izlerini yok etmek soykırımdan farksız. Tarihi eserleri kırıp parçalamalarına seyirci kalıyoruz... İnsan öldürseler ayaklanırız ama..."
Sanat tarihçisi: "Irak ta olanlar yeni bir şey değil. İnsan neyi yağmalar? Kendinden olmayanı. Yabancının malını. Sanatı kendinden saymıyor ki. Sanat hayatının bir parçası değil, dışarıdan dayatılmış bir şey."
Beyaz kız öğrenci: Sanattan anladığın Saddam ın her açıdan portrelerini yapmak olursa..."
Sanat tarihçisi: "Biraz öyle tabii. Ama mesele bir bütün. Temelde bir uygarlık meselesi."
Şoför: "Kusura bakmayın ama bu konuşmalarınız bana önyargılarla yüklü gibi geliyor. Ne yalan söyleyeyim ben çekiniyorum bu konuda konuşmaktan. Tereddüt ediyorum bilgilerimin doğruluğundan da o yüzden. Tüm bilgilerimiz, bilmemize müsaade edilenlerden ibaret. Eminim bu duruma üzülen çok Iraklı vardır şimdi ama biz onları bilmiyoruz. Kendi halkının talanlarına engel olamadığı için acı çeken insanlar da vardır. Tarihi eserlerini ellerinden niye almadık zamanında diye hayıflanmak yerine, bu küresel sistemin adaletsizliklerine daha yakından baksak daha doğru olmaz mı? Daha eşit, daha adil bir gelir ve fırsat dağılımı olsaydı bunlar olmazdı. Kimse yağmacı doğmuyor ya da profesör."


Ben aval aval bakıyorum şoföre. Akademisyenlerin ince ince örülmüş şovenizmleri, kız öğrencilerin yarı naiflikle harmanlanmış, haliyle daha tehlikeli cahil cesaretleri bir yana, hepsine birden laf yetiştiren, saçları mısır püskülü sarısı, Irak ile pek bağı varmışa benzemeyen minübüs şoförü bir yana. Bir müddet sonra, diğerleri muhabbete daldığında, merakımı fark etmişçesine açıklama yapıyor bana dönüp: "Asıl işim şoförlük değil. Aslında çiftçiyim ben. Mısır, brokoli, karnıbahar... aklına ne gelirse... Ailecek hep aynı meslek... Sonra baktım yerimde sayıyorum, burada çok iyi bir doktora programı var ziraatçılık için, ona kaydoldum, üniversiteye borcumu da şoförlükle karşılıyorum."
Katmerlenmiş merakımla bakıyorum çiftçiye.
"İnsan doğayla uğraşınca anlıyor hiçbir şeyin efendisi olmadığını. Bence biz kendimizi dünyanın efendisi sanmaya çok alışmışız. Baştan kendimizi üstün görüyoruz. Oysa tüm bir uluslararası sistem birbirine eklemlenmiş; doğada olduğu gibi, hepimiz aynı halkanın parçalarıyız. Doğanın efendisi olur mu?..."
Ben içimden selam ediyorum heterodoksiye. O devam ediyor bilmeden.
"Ama tabii bununla kalsa ben de çok değişemeyebilirdim. Oldukça tutucu bir aile yapısından geliyoruz ne de olsa. İnsan ailesinden devralıyor belli bir zihniyeti, ne dersek diyelim. Fakat en nihayetinde eşcinselliğimle yüzleşmek bir eşik oldu galiba benim için, ondan sonra çok değiştim."
Minibüste sessizlik hakim. Arka sıralardaki konuşmalar dinmiş, hepimiz pür dikkat dinliyoruz görüp görebileceğimiz en heterodoks, en radikal, en bilge karnıbahar çiftçisini. Yolun geri kalanı, geride bıraktığımızdan daha aydın geçeceğe benziyor...

 

20-04-2003

 

İzlenme : 4301
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us