. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Küskün kadınlar şovenizmi

İşaret edilen yere değil de, işaret eden parmağa bakanlar gibi, kötülüklerin kaynağına değil, kötülüklerden sözedene bakıp da küsüveren kadınlar...

 

Tanıdık kadınlar var, tanımadıkları insanlara küskün. Şahsi değil küskünlüklerinin sebebi, siyasi. Sanatçılar, politikacılar, öğretim üyeleri, gazeteciler... Ekseriya sol kesimden simalar var, şık çantalarının bir gözünde taşıdıkları kara listelerde. Batılılar ve kimi Türkler. Zaten en çok da onlara, işte o kimi Türklere küskünler.


Türkiye yi çok seven kadınlar bunlar ve Batılıların da sevmesini isteyen. Türkiye nin tanıtımı uğruna, yurtiçindeyken her sene 23 Nisan da çocukları ağırlayan, yurtdışındayken akla ziyan etkinliklere imza atan, gerekirse ceplerinden harcamalar yapmaktan kaçınmayan, sofralar donatan, kermesler düzenleyen, iyi bir izlenim bırakabilmek uğruna canla başla, katıksız bir samimiyet ve naiflikle karışık bir cehaletle didinen kadınlar bunlar. Türkler ile Araplar arasındaki farklılıkları her fırsatta dile getirmeyi seven, benzerlikleri ise zinhar görmeye tahammül edemeyen; hem Müslüman hem de laik, hem çağdaş hem de yeri gelince folklorik olabilen; Mevlana yı yere göğe sığdıramayan ve "laik, hümanist, ünlü Türk büyüğü" olarak algılayan; ne zaman Türkiye deki insan hakları ihlalleriyle ilgili bir haber düşse Batı basınına, celallenip karşı-tanıtım atağına geçen; evlerinin duvarlarını gelen Batılı misafirlerin dikkatini çekmek üzere titizlikle seçilmiş turistik-estetik eşyalar ve resimlerle donatan; ayaklı Doğu-Batı sentezi olmakla övünen ama Doğu dendi mi, gide gide en fazla İstanbul a kadar uzanabilen; ömrü hayatlarında karıncayı dahi incitmeyip de, yanı başlarında süregiden sistematik işkence üzerine konuşuldu mu dinlemeye tahammül edemeyen; ve kendilerinden Türkiye yi tanıtan bir klip yapmaları istense, memleketteki en büyük alışveriş merkezleri ile tarihi eserlerin çekimlerinden müteşekkil bir dizi görüntüyü gururla sunacak olan kadınlar bunlar... Memleketlerinin imajına zeval gelse üzülen, üzüntülerinde samimi olan kadınlar...


Suna Kan ımız,Yunus Emre miz,
O da onlardan. 17 senedir New York da yaşıyor. Laik, modern, iş kadını. Bu hafta New York Times da Türkiye hakkında çıkan habere kahrolması bu yüzden. "Onca iyi haber, onca gelişme, hepsi boşuna, bir anda hepsi siliniveriyor. Nerede kötü haber varsa, o çakılı kalıyor Amerikalıların zihinlerinde." Önünde açık duran sayfada Diyarbakır da taşlanarak öldürülen ve ölüsü ailesince sahiplenilmeyen Şemse Allak ile ilgili haber. "Tamam bunlar da olabilir Türkiye de, oluyor da, kabul ediyorum, ama bunlar istisnanın istisnası. Sonra Batılı zannediyor ki her yer böyle Türkiye de."


Siyasetle ilişkileri kırılmak-kırılmamak ekseninde düğümlü kadınlar bunlar. Onların milliyetperverliği şovenistlerinkinden alabildiğine farklı ama daha masum değil her zaman. Bir tür kıyamama halinden mustaripler. Küsüyorlar çabucak. Türkiye yi eleştiren yazarı okumuyor, yönetmenin filmine gitmiyorlar; topyekun Ermeni cemaatine küskünler, önyargılı ve kırılganlar. Örgütsüz ve sayıca azımsanmayacak kadar çoklar. Tehlikesiz ve çok tehlikeliler. Kızılası ve iyi niyetli, ne yazık ki hep iyi niyetli...


Vaktiyle, "Yol" ve "Sürü", Avrupa ülkelerinde gösterime girdiğinde, "memleketimi bu kadar kötü ve bu kadar taraflı tanıttığı için" Yılmaz Güney e ciddi ciddi küsen bir diplomat çocuğu olarak ben bu kadınları anlayabiliyorum. Anlamadığım nasıl olup da senebesene aynı kalabildikleri, bir nebze dahi değişmedikleri. Memlekette kan gövdeyi götürse, fikirlerinden beyinlerinden ötürü içeri alınsa insanlar gözlerinin önünde, gene de değişmiyor söylemleri, ürkütücü bir direnç, körükörüne.


Suna Kan kadınları onlar. Türkiye yi o pencereden tanıtmak istiyorlar. Tezgahının önüne en parlak elmaları dizip de çürükleri arada kakalamak üzere arkada saklayan satıcı ikiyüzlülüğüyle yükseliyor nidaları: "Suna Kan ımız var, Adnan Saygun umuz, Yunus Emre miz var, özbeöz Türkçe... ve Osmanlı mutfağımız, zeytinyağlılarımız var ve semazenlerimiz ve Kapadokyamız ve Pamukkale travertenleri..."


Eğitimli kadınlar bunlar; hayli eğitimli ve bir o kadar cahiller. İşaret edilen yere değil de, işaret eden parmağa bakakalanlar gibi, kötülüklerin kaynağına değil, kötülüklerden sözedene bakan, bakıp da küsüveren kadınlar... Onlara bu kadar iyi davranan, böylesine ihtimam gösteren bir sistemin nasıl olup da başkalarına karşı böylesine gaddar, bu kadar ayrımcı davranabildiğini görmekte, gördüklerini kabullenmekte zorlanıyorlar. Çok sevdikleri babalarının işkenceci yüzüyle yüzleşemeyen sadık evlatlar gibi. Tanıdığım kadınlar var, tanımadıkları insanlara küskün. Siyasi değil küskünlüklerinin sebebi, şahsi.

 

20-07-2003

 

İzlenme : 4488
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us