. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Sürgündeki komşular

Yurtdışındaki İranlı sol entelijansiyanın artısı, kültürün bir bütün olduğunu teslim etmek

 

Witold Gombrowicz, Arjantin de "gönüllü" sürgündeyken kendisine romanlarının memleketi Polonya da ne oranda okunduğunu soran gazeteciye, kehanete varan bir cevap vermişti vaktiyle: "Ne zaman ki Avrupa da, diyelim Fransa da meşhur Leh yazar olarak tanınacağım, aynı gün kendi memleketimde de keşfedilecek eserlerim."


Gombrowicz in kehanetinin açılımları farklı bam tellerine inceden usuldan basadursun, Türkiye nin, istese de istemese de pekala içinde yer aldığı Ortadoğu coğrafyasından çıkmış herhangi bir sanatçıyı keşfedebilmesi için de, benzer şekilde, sözkonusu kişinin yahut sanat eserinin Batı nın aynalarında boy göstermiş olması gerekiyor öncelikle. Bu aynalardan akseden suretler ne denli parlak olursa, bizim de ilgimiz o oranda katmerleniveriyor. Burnumuzun dibindeki komşu kültürlere ulaşabilmek gibi bir niyetimiz zaten yok ama olursa şayet, İstanbul dan, Ankara dan çıkıp yola, tam ters istikamete doğru yürümek suretiyle yerkürenin yarısı kadar yolu tepip, sonra geri geliyoruz. Ürdün, İran, Suriye, hele hele Irak... Çivisi çıkmış, pusulası şaşmış başka başka haritalara ait ırak diyarlar belleğimizde. Onlar nere, biz nere? Kültürel kodlarımızın tıpkı Şehr-i İstanbul gibi çıkmaz sokaklar ile dolup taşması, bir yerlere çıkan sokakların da bu kadar yılankavi olması tesadüf değil elbet. Ne kadar uzaktan bakarsak benzerimize, o denli az gözümüze batıyor onunla aramızdaki benzerlikler.


Bu arada olur da, tatillerde Avrupa ya yahut egzotik diyarlara değil de, Ortadoğu nun gayrituristik şehirlerine gitmeye kalkan olursa aramızdan, parasının ya da aklının kıtlığına yoruyoruz bu durumu. Hele hele seçmeli dil dersi olarak onca nüfuzlu dil varken, gidip Farsça yahut Arapça alan birilerine rastlarsak eskaza, muhakkak bir artniyet arıyoruz bu garip davranışın altında. Arapça/Farsça öğrenmeye kalkan bir Türk genci epi topu üç şey olabilir: Ya hayatı arşiv belgelerinden ibaret bir tarihçi ya köktendinci ya da işi gereği bölgenin uzmanı olması icap eden bir casus veya diplomat filan. Bu kalıpların dışında, haşa, aklıbaşında ve hayatı seven hiçbir Türk gencinin durup dururken, ortada hiçbir zorlama yokken, kendi özgür iradesiyle Arapça/Farsça öğrenmek isteyebileceğini asla, zinhar almıyor havsalalarımız. Ne kendiyle ne geçmişiyle ne de benzeriyle yüzleşebilen tosun gibi kuşaklar yetişti Türkiye de. Hem modern hem milliyetperver. Kolektif hafızasını topyekün imha edip, vicdanının ibresini günbegün sıfırlamaktan gurur duymak Türk modernleşmesine has.

 

Akademik inceleme arası Hayyam
Madem ki Batı nın aynalarındaki aksinden görebiliyoruz bir tek Ortadoğu yu, hiç olmazsa İran diasporasına biraz daha yakından bakabiliriz. Son 20 yıldır zaten muazzam bir kültür atağına geçmiş bulunan İran diasporası, internet ortamına doludizgin girdiğinden bu yana, irili ufaklı, oraya buraya dağılmış tüm kültürel parçalarını biraraya getirip toplama yolunda. Yurtdışındaki İranlı sol entelijansiyanın en önemli artılarından biri, aynı zamanda bizim en acı eksilerimizden birine tekabül ediyor: Kültürün bir bütün olduğunu teslim etmek. Biz kuşbaşı iriliğinde, küçük küçük parçalara ayırmayı seviyoruz her türlü kültürel mevzuyu. Edebiyatı ayrı, sinemayı ayrı, mizahı ayrı değerlendiriyoruz. Hızımızı alamayıp daha da küçük parçalara ayırıyoruz konularımızı. Böylelikle, diyelim ki yeni bir film mi çıktı, Türk sinemasına değil, sadece o yönetmene ve eserlerine, sadece ve sadece söz konusu filme odaklanıyoruz. Kültürel tartışmalarımızda ayrı ayrı, fevri fevri yüzüveriyor her nevi sanat eseri.


İran diasporasının internet sitelerinde, yayın organlarında, toplantılarında ise ibre tam ters yönde. Mesela feministlerin dergilerinde İran da ataerkilliğin işleyişine dair çarpıcı makalelerin yanı sıra, cinsiyet ayrımcılığı ile doğrudan ilgisi olmayan şiir seçkilerine rastlayabiliyorsunuz pekala. Kimse canım ne ilgisi var konumuzla? demiyor anlaşılan. Ya da İranlı eşcinsel-biseksüel örgütlerin toplantılarında gündem maddelerinden önce eski ve çağdaş İran şiirinden örnekler okunuyor. Keza İranlı sol görüşlü siyaset bilimcilerinin sitelerinde, akademik inceleme yazılarının yanı sıra bir de bakmışsınız bir rubai Hayyam dan, bir film incelemesi yahut epigraflar İran edebiyatından. Tesadüf mü, kendileriyle yapılan söyleşilerde İranlı yönetmenlerin neredeyse sinema kadar felsefeden, mistisizmden, Zerduşilik ten, Bahailikten ya da eski resim geleneklerinden de söz etmeleri? Panteist bir döngüsel evrene dönüşmüş durumda diaspora kültürü. Her şey, her şey ile yakından bağlantılı, sınırların meşruluğunu sorgulamayı seven göze.

 

03-08-2003

 

İzlenme : 4343
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us