|
|
Yazılar |
Ölüleri seslendirmek |
Sabah sabah. Afyonum patlamamış daha, elimdeki karton kahve bardağını atmak için yanaştığımda, çöp kutusundan bana bakıyor fok karası gözleri ve şeffaf, hani neredeyse tülümsü derisi, turuncu - fosforlu halesiyle, devasa bir cenin. Gördüğüm şey o kadar gerçekdışı ki, resim olduğu anlaşılmıyor hemen, öylesine yılankavi bir aldatmaca. İnandırıcılığını gerçekdışılığından alan kudretli bir yanılsama. Karton bardak hâlâ elimde çöp kutusuna bakakalmış vaziyette dikilirken ben, yanıbaşımda ablak suratlı bir kadın bitiveriyor anında: "Günaydın!" diyor bu saatte Allah ın çok az kuluna nasip eylediği bir neşe ve enerjiyle. "Kampanyamıza katılmayı düşünür müydünüz? Bir imza da siz verin benim için" diye ekliyor tepeden bir tebessümle. O vakit uyanıyorum, kürtaj karşıtı gruplar Irak ı çözüp halletmiş olmanın heyecanıyla ve listelerindeki yeni gündem maddesi uyarınca, dört nala atağa geçmiş durumdalar Amerikan kampuslarında. Ahalisi daha ilerici, dokusu daha demokrat üniversitelerde, öğle saatlerinde çok fazla kişiden eleştiri alacaklarını bildiklerinden, ne olur ne olmaz, ortalığı bildirileriyle donatmak için sabahın kör saatlerini seçmişler kendilerine.
Kadının niçin birinci tekil şahıs ağzından konuştuğuna gelince, cevabı paltosuna arkalı önlü yapıştırdığı resimlerde. Çöp tenekelerine bıraktıkları posterlerin tıpatıp aynılarından resmen kostüm dikmiş kendine. Böylelikle ayaklı cenin halinde dolaşıp, "doğmamış-doğamamış bebek seslendirmesi" yapabiliyor dilediğince. "Benim de yaşamaya hakkım var," diyor alabildiğine tiz bir ses ve yetişkinlerin çocuklara atfetmeyi huy edindiği o yapmacık vurgulamayla. O daha cümlesini bitirmeden bir grup ayaklı cenin daha seğirtiyor bizden tarafa. Orta yaşlı, orta sınıf, beyaz, cevval kadınlar. Yol boyunca sağlı sollu tüm çöp kutularına posterler bırakmışlar, üzerlerinde "bebeğinizi çöpe atar mıydınız?" yazılarıyla. Karton bardağımı kendime saklayarak bodoslama uzaklaşıyorum yanlarından, onlar hâlâ bebek sesleriyle konuşurken ardımdan.
Salı günü yaşamayanları seslendirme günüydü Amerika da. Önce Senato 1973 yılında edinilen kazanımları tek tek çiğneme yolundaki kararlılığını göstermek üzere, kürtaja kısmi yasaklama getirdi. Ardından, gene aynı gün içinde, 1990 senesinde geçirdiği bir kalp yetersizliğinden sonra yaşamla bağları tamamen kopan, senelerdir bir bitkiden farksız sadece soluk alıp verdiği halde ölüm döşeğinden bir türlü göç edemeyen Terri Schiavo bin türlü ala u vala ve zorlamayla tekrar hayata bağlatıldı.
Terri Schiavo nun beyni tamamen durmuş, beraberinde insanca yaşama yetkisini de silip götürerek. Kocası onu zorla hayatta tutan tüplerin çıkartılması için gerekli yetkiyi güç bela almıştı bir süre evvel. Ardından bu hafta aralarında dizi dizi politikacıların, boy boy kilise ve cemaat üyelerinin ve belli ki başkalarının hayatlarını kendilerininkinden daha kayda değer bulan ev hanımlarının bulunduğu bir güruh harekete geçti. Tüpler yeniden bağlandı; 39 yaşındaki beyni durmuş, bedeni susmuş kadın hayat ile ölüm arasındaki iğreti eşikte çaresiz ve bitimsizce sıkışıp kalsın diye.
Tüplerin yeniden bağlanmasını muhafazakâr kesimlerin sözcüleri, "Terri nin zaferi" ve dahi "Tanrı nın mucizesi" ilan etmekte gecikmediler. Yapılan basın açıklamasında bitkisel hayattaki hastanın ağzından seslendirme yaparak kendisini destekleyenlere kucak dolusu teşekkür etti babası. Ekranları kaplayan yandaşlar, gözlerinin önündeki babayı değil, Terri yi dinlercesine gözyaşlarına boğuldular. Posterlerden kostümler giyinmiş ayaklı cevval ceninler, çoktan ölmüş kızlarının ağzından etrafa yurttaşlık dersleri vermeye azmetmiş muhafazakâr-dindar babalar konuştu durdu bu hafta, ölüleri seslendirme mevsimiydi buralarda.
26-10-2003
|
İzlenme : 4551 |
Geri Dönmek İçin Tıklayın |
|
|
|