. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Kadın Hastalıkları & Anna

Elif Şafak Amerika ya gittiği ilk gün tanıdığı ve o günden beri de sevdiği bir kadını, Anna yı anlatıyor... Anna nın öyküsünden, Amerikan kadınının hayatına küçük bir bakış atabilirsiniz...

 

 

Atlantik in bu yakasında tanıdığım ilk Amerikalı Anna. Amerikalı bir Rus göçmeni. Hani çok azdır gözlerinin içi kor kor gülen insanların; neşesi hafiflikten, her şeyi hafife almaktan değil  de, kaçıklık ile ermişlik arasındaki bağda düğümlenenlerin sayısı. Anna onlardan. Öğlenleri uyuyup, uyumam gereken saatlerde cin gibi dolaştığım jet-lag günlerinde tanıştım onunla. Zira sabahları 6:00 da açık olan tek yer var kaldığım kampuste: Anna nın yeri. Burası kampus ile kasabanın kesiştiği noktada bulunduğundan, Anna nın müşterileri her telden, her demden: öğrenciler, feminist aktivistler, işçiler, kütüphane memurları, öğretim üyeleri.. ama ağırlıklı olarak kadınlar. Sabahın kör saatinde içeri girdiğinizde, hiç şaşmaz bir şekilde girişteki üç masanın birleştirildiğini ve hep aynı ev hanımı topluluğunca çevrelendiğini görüyorsunuz. Ortalama 70 yaşlarında on kadar ev hanımı orada, kahvaltılarını birlikte ediyor, hep aynı konular etrafında bitmez tükenmez bir heves ve sabahın bu saatinde kimselere nasip olmayacak bir enerji ile dedikodu yapıyorlar.

 

Anna çalışıyor. Kasanın arkasından, ev hanımı topluluğuna laf yetiştiriyor sık sık, güldürüyor onları, hem de iğneliyor hafiften, inceden, incitmeden. Anna zeki. İnsanlara baktığında ayırd edici özelliklerini görüyor önce. Bir ömür boyu burada çalışmış, herkesi tanıyor. Yabancı biri geldiğinde ona da ismini soruyor; aynı yabancı tekrar geldiğinde, Anna onu tanıdığı insanlar arasında katmış oluyor çoktan, kimseyi yabancılamadan, yadırgamadan. Biz hepimiz sabah ilk iş, kova büyüklüğünde bardaklara fıçı büyüklüğünde termoslardan kahve doldurup, Anna nın kasasının önünde saygıyla sıraya giriyoruz. O tek tek hepimizle sohbet ediyor. Hiçbir şeyi unutmadan kimseyi karıştırmadan. Burada ismimi doğru telaffuz edip de bir kere bile karıştırmayan tek insan.

 

Anna 66 yaşında. Türkiye de kadınlar yaşlanmadan daha yaşlandıklarına inandırmakta ustalar önce kendilerini, sonra çevrelerini. Amerika daki kadınların en temel farklılıklarından biri, 70-80 yaşlarında pek çok kadını aktif bir şekilde çalışırken görebilmeniz etrafta. Yakındaki yerel bir markette abartısız 100 yaşında olduğuna inandığım bir pamuk kadın çalışıyor; konferanslarda, panellerde, akademik sunuşlarda 70 yaşlarında kadın akademisyenleri dinliyorum. Ne zaman bir gösteri olsa sokaklarda, hükümetlerini eleştirmek ve ABD nin savaşa girmesine engel olabilmek için eylem yapan, inanılmaz bir soğukta dışarıda bekleyen, imza toplayan grubun içinde çok sayıda yaşlı kadına rastlıyorum. Burada kadınlar daha geç yaşlanıyor.

 

Sıra bana gelince, Anna nın kasasının önünde, kahve kovamı koyup selamına karşılık veriyorum. "Nasıl gidiyor yazıların?" diyor. "İngilizce yaz da ben de okuyayım." Ardından ekliyor: “Hepimiz İngilizce yi sonradan öğrendik, ben bu ülkeye geldiğimde tek kelime İngilizce bilmiyordum."

 

Ben büyük bir sempatiyle gülümsüyorum Anna ya ve gülümsemeye devam ediyorum günlerce, ta ki bir sabah bana buraya geldiğinde kaç yaşında olduğunu söyleyinceye kadar: iki. Anna, annesi ve babası ile bu ülkeye geldiğinde 2 yaşındaymış, şimdi 66 yaşında. Garip olan, o iki yaşında gelmiş buraya bambaşka bir ülkeden başka bir sebeple, ben besbelli ki zerre kadar uymuyorum bu tabloya, durmuşum karşısında ve Anna gene de, ikimizi aynı gruba yerleştiriyor zihninde.

 

İki kategori var adeta zihninde. Bir yanda yerleşikler yer alıyor, beri yandan bir ülkeden bir ülkeye, bir ilişkiden bir ilişkiye, bir daldan bir dala sürüklenenler, göçebeler, bir türlü yerleşik hayata geçemeyenler. Anna neredeyse içgüdüsel bir biçimde kokusunu alıyor ikinci gruptakilerin. Girişte masada oturup çene çalan ev hanımlarını işaret ediyor, kulağıma fısıldayarak: "sen şimdi bir kitap yazsan, Oprah nın programına göndersen, Oprah da dese ki işte bakın Elif in kitabı çıkmış ey kadınlar, gidin alın, ertesi gün bu kadınların hepsi gider o kitabı almaya. Oprah bunların ilahı."

 

Oprah Amerikalı kadınların ilahı. Hafta içi hep aynı saatte Amerikalı kadınlara yeni talimatlarını yağdırıyor televizyon ekranlarından. Hangi besinlerde ne kadar vitamin ne kadar kalori var, hangi egzersizler kalbi kuvvetlendirir, boşanma esnasında mal bölüşümünde nelere dikkat etmeli, çocuğunuz içine kapandıysa aman dikkat uyuşturucu bağımlısı olabilir gizlice gözetleyin odasını... gibi konular Oprah dan soruluyor. Ortalama Amerikan kadınının bilgi dağarcığının önemli bir kısmından Oprah sorumlu birebir.

 

Dün sabah Anna nın kasasında genç bir kız duruyordu, bıkkın bir suratla. gelen her müşteri otomatik olarak, "günaydın" ya da "destur" demeden daha, "Anna nerede?" diye sorduğundan, kız da robotlaşmış bir şekilde cevap veriyordu tek tek kuyruktakilere: "Doktor randevusu var, bugün gelemeyecek."

 

Amerika da "kadın hastalıkları" kavramının birinci kelimesi olan "kadın" ile değil, ikinci kelimesi olan "hastalık" ile ilgili insanlar. Bu sebepten ötürü, Türk kadınlarına utanç verdiği gibi utandırmıyor onları kadın hastalıklarından söz etmek. Anna nın jinekoloğa gittiği konuşulabiliyor "utanmadan", bir ayıp gibi algılanmadan.

 

Bu sabah, ne güzel, gene Anna duruyor kasada. Tek tek önüsıra kuyruğa girenlere cevap veriyor: "Test yaptılar, umarım önemli bir şey çıkmaz."

 

Arkadaki on kişilik ev hanımları topluluğundan biri yanaşıyor, Oprah nın programında tavsiye edilen bir bitki çayını not etmiş bir kağıda, Anna ya getiriyor.

 

Ben, Oprah, on kişilik ev hanımı topluluğu, öğrenciler, feministler ve Anna... Amerika da feminist hareketin merkezlerinden olan bu kampuste kadınlar böyle giriyor 8 Mart a. Ben içimizde en çok Anna yı sahici buluyorum. Gözüm hep onda.

 

Mart 2003

 

İzlenme : 6105
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us