İlk büyük romanı "Şık", Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika edilmeye başlandığında, şehr-i İstanbul un arka sokaklarının en büyük yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar 22 yaşlarındadır. Aradan 30 sene geçtikten sonra, büyük usta romanın ikinci basımının önsözünde o her zamanki kurnaz ve oyuncu üslubuyla, bu romanın yayınlanış öyküsünü anlatır. Anlattığına göre, kitabı, hayranlıkla okuduğu ve erişilmez bir üstad olduğunu düşündüğü Ahmed Mithat Efendi ye yollamıştır. O sırada roman henüz tamamlanmamıştır.
Hüseyin Rahmi romanını postaya verir vermez derin bir pişmanlık ve huzursuzluk duyar. "Hiç öyle büyük bir adama, böyle çocukça budalaca yazılar gönderilir mi? Eyvah! Ben ne yaptım?" Yazdığı sayfaların hüsnü kabul göreceğini aklının ucundan bile geçirmemektedir. Derken bir arkadaşı elinde Tercüman-ı Hakikat çıkagelir ve gazetenin ortasındaki bir açık daveti gösterir. Ahmed Mithat, gazeteye yollanan Şık adlı romanın yazarını hakikaten takdire değer görmüş, idarehaneye teşriflerini rica etmiştir.
Hüseyin Rahmi yıllardır zihninde büyüttüğü Ahmed Mithat ın karşısına geçince, yürek çarpıntısına kapılır. Hazretin görüntüsü ürkütücüdür. "Gür kaşlı, kara sakallı, iriyarı, heybetli bir adam" Ahmed Mithat, karşısında tir tir titreyen bu çelimsiz delikanlının o çok beğendiği Şık ın yazarı olduğuna inanmaz. Bu sayfaları yazanın yetişkin biri olduğundan emindir. "Oğlum senin ağzın süt kokuyor. Bu roman usta işi. Senin ne kalemin ne hünerin buna yeter! Bu işi yalnız başına yapmış olamazsın." Son derece haksız ve gurur kırıcı bulduğu bu itham karşısında, Hüseyin Rahmi nin gözlerinden iki damla yaş süzülecektir.
İriyarı, heybetli ve yaşlı Ahmed Mithat ile ince, kırılgan ve narin Hüseyin Rahmi nin karşı karşıya durup birbirlerinin gözlerinin içine dikkatle baktıkları o sahneyi, herhalde bütün genç yazarlar yüreklerinden hissedebiliyorlardır. Yayın dünyasından pek çok yüzle tanıştım, yeni romanımın seyrüseferine yarı kaygı yarı heyecanla katıldığım bu günlerde, çok sevdiğim Hüseyin Rahmi Gürpınar ın tedirgin mutluluğunu ve kendi içine kapandığı o sahneyi sık sık düşünür oldum.
E Dergisi, Sayı 20, Kasım 2000