Gün Boyu Küfür Mektupları Yazanlar Geceleri Nasıl Rahat Uyur?
Türkiye de eleştirel düşünen hemen herkesi bekleyen cısss mevzular vardır. Eğer bu mevzulara elinizi sürüyorsanız, yanmayı göze alırsınız. Ermeni Meselesi bunların başında gelenlerden ... Bu alana dair fikirlerimden, bilhassa son romanım BABA VE PİÇ ten ötürü işitmediğim küfür, yemediğim hakaret kalmadı. Ancak bu tür mektuplar okurların genelini yansıtmıyor. Tam tersine, son derece marjinal kalıyorlar. Aldığım okur mektuplarının içinde nefret mektupları nın oranı neredeyse yüzde üç, bilemedin beş. Aşağı yukarı her 95-97 adet yürekten kaleme alınmış, kâh eleştiren kâh övgü dolu ama her halükârda dostane mektuba karşı, demek ki 3-5 adet küfür mektubu alıyorum.
Ancak bu mektupların oransal bakımdan az olmaları zehirlerini azaltmıyor. Tepeden aşağı küfür, yer yer üstü kapalı tehdit, cinsiyetçi hakaretamiz cahilane... Kadın yazarlara yazılan küfür mektupları muhakkak belden aşağı dil kullanıyor. Önce cinsiyetinizden ötürü hakarete uğruyorsunuz, sonra fikirlerinizden ötürü. Bedene bakış, beyne bakışı gölgeliyor. Küfür mektupları yazanlar tensellikten, aşktan ve cinsiyetten korkan ve korkularını hamasetle örtmeye çalışan insanlar. Mektuplarda en derin komplekslerini kusuyorlar.
Geçen hafta Tempo da Amina Wadud u olumlayan yazımdan sonra tekrar anladım ki, İslam ve Kadın bir başka cıss mevzu . Bu alana el uzatıp İslam coğrafyasında insan hakları, azınlık hakları ve kadın hakları reformlarına gerek olduğunu dile getirirseniz, yağıyor hakaretler. Mesele iki yönlü. Ben türban yasağını açıkça eleştirdiğim için kendine Kemalist diyenlerden hakaret üstüne hakaret işitiyorum; aynı zamanda İslam da kadına yönelik reformlara ihtiyaç olduğunu söylediğim için de kendine dinibütün diyen kimselerden aynı şiddette mektuplar alıyorum. Her iki kesimin ortak yanı: ikisi de nefret erbabı!
Peki, nefret erbabı nasıl yaşar toplum içinde? Gün boyu hakaret saçanlar geceleri nasıl rahat uyur? Şiddete ve küfre böylesine meyyal olunca insan; karısına, çocuğuna, komşusuna nasıl davranır? Sahi hiç tanımadığı yazarlara internette belden aşağı küfürler yağdıran bir erkek, evine gidince karısıyla nasıl sohbet eder? Ona da mı hakaret eder, yoksa o iyi kadın diye bir kenara ayrılır, cinsel hakareti hak eden kadın yazarlar da kötü kadın mı oluverir?
Tahayyül edin. Gençten bir adam. Anadolu da ya da İstanbul da yaşıyor. İşsiz yahut pek kafa yormadığı bir bölümde göstermelik okuyor olsun, kurgu bu ya. Sabahları ailesiyle kahvaltı ediyor. Ekmek kızartıyor anası, tekne kazıntısı diye takıldıkları kardeşi kenarda ödevini yapıyor, babası masa başında yaşlılığına rağmen otoriter. En çok babası konuşuyor masada. Gazeteyi karıştırıyor genç adam, babasının iğneli laflarından korunmak için gazetenin arkasına saklanıyor, derken bir köşe yazarının yazısına takılıyor gözü, yazıdaki fikirden hoşlanmıyor, "Vay o...u" diye geçiriyor içinden ama hep içinden. Anası çayını tazelerken babası duymak istemediği nasihatler veriyor: "Filancanın oğlu çoktan iş güç sahibi, sen hâlâ böyle aylak..." Genç adamın suratı asılıyor ama tek kelime etmiyor, başı önünde çayını hızlı hızlı içip atıyor kendini dışarı... Öğlene kadar kahvehanede ya da üniversite kantininde aylaklık ediyor. Öğlen en yakındaki internet kafeye uğruyor. Porno izlemek umuduyla gelenlerin, şiddet içerikli oyunlar oynayan yeniyetmelerin yanında oturup, bu sabah yazısını okuduğu yazara bir mektup döşeniyor. Silme küfür, som öfke... İsmini saklı tutuyor elbette.
Tam gönderecekken mesajı, Sedat Abi geliyor yanına, çocukluğundan beri tanır onu Sedat Abi. Genç adam daha demin mesajı yazarken kullandığı şiddet dilinden silkinip hürmetkâr bir tonla hal hatır soruyor. Sedat Abi arkasını döner dönmez mesajı gönderiyor; erken dönmeli, akşam gezmeye gidilecek. Makbule Halalara oturmaya gidilecek ailece. Makbule Hala nın oturma odası dar, senelerdir aynı koltuklar, tüm sülale diziliyor yan yana, hatır sora sora, çocuklar girip çıkıyor, bebeler yerde halının üstünde oynuyor. Çay ikram ediyor Filiz Yenge nin küçük kızı. İki senedir bir türlü kazanamadı üniversiteyi. Genç adam göz ucuyla izliyor kızı. Gene kazanamazsa evlendirecekler artık. Aile büyükleri genç adamla evlendirmek istiyor. Genç adam bunları biliyor da bilmezden geliyor. Filiz Yenge nin küçük kızına akmıyor gönlü, sevmiyor onu ama gene de bir şey demedi şimdiye kadar ağzını arayanlara. "Kısmetse olur..." Gezmede sakin, saygılı ve sessiz otururken, yazara yazdığı e-maili düşünüyor. "Aldı mı acaba? Okuyunca nasıl da bozulmuştur kim bilir, beter olsun o...u!"
Ekrana takılıyor gözü. Televizyonda "cıss mevzular"dan birini kurcalayan sözde aydınlardan biri. Genç adam içinde biriken küfürleri, başkalarına söyleyemediği tüm eleştirileri, hayatı boyunca gerçekleştiremediği isyanları bir yumak yapıyor zihninde. Yarın ilk iş şu aydın bozuntusuna e-mail atacak. Sövecek ana avrat. Boşaltacak içini.
Tempo, Sayı 20/963, 18 Mayıs 2006