Çoğul kişiliklidir Gürpınar. Romanlarında etnik, ekonomik, dinsel ve dilsel bir yelpazeden suretler geçit yapar. Gayrımüslim azınlıklar konuşur, konuşturulur ama ne alay etmek amacıyla, ne de basite indirgenmiş prototipler üzerinden... Kendi akışkanlığı içinde evrilir metin, tepeden idare edilmez.
İstanbul’u yazmanın onlarca yolu var elbet, her kalem kendi yolunu çizer şehr-i şehire. Ama sokaksız bir İstanbul tasavvuru düşünemiyorum. İnsansız, sokaksız, soluksuz nasıl yazılır bu şehir? Sokaklarında sesler yankılanmayan, adım atılmayan, hayalet bir belde... Kalabalıklarından soyunmuş, çamurundan, çöpünden ve bilhassa çöp yazılarından arınmış, kaosundan silkelenmiş bir kurgu diyar... Yapay, kaskatı, ancak uzaktan seyredilebilecek ama içine girmesi namümkün bir camdan zemin... Müze şehir!
Picus, Sayı 18, Ocak 2005