. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Mülkiyetperver aşklar

14 Şubat geliyor diye raf raf pembe-kırmızı çikolatalar, güller, oyuncak ayılarla doldu ortalık. Fırfırlı kartlara önceden sizin adınıza yazılmış dizeler, alıp imzalamanız yeter. Alışıldık hediyelerden kaçınmak isteyenler için alternatifler de sürülmüş piyasaya. Sevdiğinizin ismini verebilirsiniz mesela tarihte yitip gitmiş bir şehrin meydanına ya da galakside bir yıldıza. Elinizde bir belge, kurdelalı, cicili, paketlenmiş, açıyorsunuz filanca yıldız sizin adınıza takdis edildi. Senenin hangi günü olursa olsun bu kültürde, bu öğretilerle illa ki somut göstergelere dökülecek aşk, illa ki dile getirilip talep edecek karşılığını. Alma verme üzerine kurulu bir ticarettir süregiden, metaya ve mülkiyetperverliğe dayalı.

Oysa sadece 14 Şubat’larda değil daimi ömrü hayatımız boyunca aşk bir mülkiyetperverlik fermanına yontulmuş durumda. Birini sevdiğinize karar verdiniz diyelim, o noktadan itibaren akan sular duruyor, bir dokunulmazlık, bir haklar ve tacizler silsilesi ediniveriyorsunuz kendi gözünüzde. Maşuk fethedilecek bir kaleye, yaşam da o kalenin etrafında kazılacak siperlere, dehlizlere dönüşüyor. Mevcut köklü çiftler arasında da farklı değil kalıplar. Kuşatma üzerine kurulu ilişkiler, kuşatmanın esaret, esaretin mülkiyet ile el ele gittiğini bilmezden gelerek. Durumdan memnun olan nice kadın tanıyorum, ilk bakışta şöyle okumuş böyle akıllı öyle kendine yeten nice kadın, ne gariptir ki kuşatıldıkça kendini emin hisseden, bağımlılıktan kuvvet devşiren. Durumdan memnun olan nice erkek tanıyorum, ilk bakışta şöyle açık fikirli böyle duyarlı öyle entelektüel, kuşattıkça kendini emin hisseden, başkalarının bağımlılığından kuvvet devşiren. Birbirlerinin gözüne sorgu lambası tutan ilişkiler bunlar. Sevilenin farklı, ayrı kişiliği olduğunu kabullenemeyen, kuşatmaya ele geçirmeye ya elde ya yok ya da elde-yok etmeye dayalı sömürgeci aşklar. İlla ki “sen”i “biz” altında ezmeye, berikine dair her şeyi bilmeye, her nevi bilgi kırıntısını ele geçirmeye niyetli. Sevdiğinin hiçbir yanının, hiçbir anının karanlıkta ya da gölgede kalmasına tahammül edemeyen florasan lambası aşklar.

Oysa çirkindir florasan, çığırtkandır çünkü, işgalcidir. Ne bir esrarı vardır ne de adabı. Yekpare, yayılmacı bir fethetme arzusudur florasan. Totaliterdir. Tahakkümperverdir. Florasan aşklar zehirlidir. Kurutur, köreltir, bitirir.

Vaktiyle İstanbul meyhanelerinde çehreleriyle nam salmış şu ateşoğlanları havanın yeterince karardığına kanaat getirdiklerinde tek tek her masaya yanan bir şamdan bırakır ve şöyle seslenirlerdi: “derdinize yanın!” Yanacak dert her zaman vardı var olmasına da, yanmaya başlayabilmek için, yani insanın ne derdi kederi olduğunu görebilmesi için muhakkak karanlık gerekliydi. Çokça karanlık ve bir parçacık da ışık... mümkünse, mum alevini geçmeyecek kadar cılız, titrek, suskun bir ışık. Çünkü ışığın çığırtkanı, bilhassa kendinden pek bir hoşnut olanları, insanda ne iştah bırakırdı, ne de afiyet; ne dert defederdi, ne de musibet. Böyle bir ışık olsa olsa “sır düşmanı” olurdu ve bir de, “sohbet törpüsü”. Eskinin meyhane ve kahvehane ustalarının da pek iyi bildiği üzere, her şeyi görmek, her şeyi teşhir etmek arzusuyla hiçbir ayırım gözetmeden dangul dungul tüm perdeleri kaldırıp, tekmil hoş loşlukları elinin tersiyle sildiği ve selamsız sabahsız her yere dalıp, izinsiz destursuz her köşe bucağı aydınlatmaya kalktığı için ışık çoğu zaman, karanlıktan ziyandı göze.

Bir de idare lambaları vardı eskiden. Florasan ilişkiler çerçevesinde, mülkiyetperver erkeklerin yanında boy gösteren idareci kadınlar. Zaten Kadınlar için On Derste İdarecilik yeteneği el kılavuzunu açıp baktığınızda, şu açıklamayı görürdünüz “idare etmek” fiilinin karşısında:

İdare etmek: En bedbaht durumlarda dahi sabredip sineye çekerek, en çetin çatışmaları dahi az hasarla atlatarak, ŞİMDİ’yi geçiştirmek, GEÇMİŞ’i silmek suretiyle GELECEK’e odaklanarak vaziyeti kurtarma, ses çıkarmama, ayrılık yaratmama, hayatı ilanihaye geçilecek bir köprü olarak algılama yetisi ...

Hani bir laf vardı eskiden, “idare ede ede idare lâmbasına döndük” diye. Vaziyeti, evliliği, yuvayı, babayı, kocayı ve derken bütün bir hayatı idare ede ede eriten, eritirken kendini de tüketen kadınlar, o kadınlardan feyz ve kuvvet alan tahakkümperver erkekler, o erkeklere zemin açan florasan aşklar vardı bir de. 14 Şubat geldi diye rafları doldurmuşken pembeli kırmızılı ticari dışavurumları aşkın, hatırlamamak olmaz onları...

15.02.2004

İzlenme : 3375
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us