New York’ta, Amerika’nın en büyük kitapçı zinciri Barnes&Noble’da, buluştuk bu hafta okurlarla. Gelenler arasında her milletten her dinden insan vardı. Onları buluşturan bir temel nokta: Kitapseverlik.
Sorular soruları kovaladı, edebiyat ve kültür ve İslamiyet ve Türkiye ve dünya konuşuldu. Derken, program sona erdiğinde, gencecik bir Türk çift geldi yanıma. Karı-koca ikisi de doktormuş, New Jersey’de. Candan bir tebessümle elimi sıktı genç kadın. Baktım hamile, eliyle ‘beş’ işareti yaptı. Beş aylık bebek. Sonra gölgelendi yüzü birden: ‘Türkiye’de bazıları zannediyor ki eğer biri memleketindeki herhangi bir şeyi eleştiriyorsa onu sevmiyor demektir. Çeksin gitsin o zaman! Böyle şey olur mu? Nasıl ilerler toplum bu mantıkla? Ah bir kurtulsak şu içimizde düşman arama illetinden. Bir anlasak toplumlar ancak düşüne düşüne, eleştire eleştire, sorgulaya sorgulaya ilerler…’
‘Biz niye böyleyiz?’ diye soruyor kocası. ‘Siz de diyorsunuz ya, harcıyoruz beyinlerimizi...’
‘Doğru, ama bu sadece bize özgü bir mesele değil’ diyorum, ‘Baksanıza aynı refleks Amerika’da da mevcut.’
Bu aralar piyasada çok konuşulan birkaç kitabı gösteriyorum onlara. Birinin başlığı ‘İçimizdeki düşman’, bir başkasının başlığı ‘Liberaller ruh hastasıdır, tehlikelidir.’ ‘İçimizdeki boşboğazlar, mankafalar, konuşmaması gerekenler…’ ‘Terörizmden ve liberalizmden ve ülkeyi eleştirenlerden nasıl kurtarırız çocuklarımızı…’ ‘Amerika’na zarar veren insanlar….’ ‘Hıristiyanlığın düşmanı Liberaller….’ Bu kitapların ortak özelliği, son derece saldırgan bir üslupla yazılmış olmaları ve yazarlarının istisnasız bir biçimde Bush rejiminin Irak savaşını destekliyor olmaları. Bu yazarlara göre, Bush rejiminin deniz ötesi yaptığı hataları, haksızlıkları dile getiren liberaller ve aydınlar aslında birer vatan haini. Hatta bunların yazma ve konuşma hakları ellerinden alınmalı diyorlar, en azından Irak’ta durum değişene kadar.
İşin ilginç yanı, bu tür kitapları yazanlar da gene elit bir kesim. Demek ki sadece bize özgü değil eleştirel zihinlere yönelik suçlamalar. Türkiye’de nasıl varsa ‘eleştiren biri varsa bizden değildir’ fikri, Amerika’da da var, hem de hızla kök salmakta. Yeni çıkan ve çoğu aşırı-sağ görüşle kaleme alınmış kitaplar bunu gözler önüne sermekte. Binlerce insan okuyor bu kitapları, her yerde propagandaları yapılıyor. Bunların önemli bir kısmı bariz bir biçimde İslamiyet’e karşı önyargılı. Müslümanları ‘eğitilmesi gereken geri bir toplum’ olarak görmekteler. Bu kitapların yazarlarının ‘içimizdeki düşmanları liberal aydınlar, dışımızdaki düşman’ diye tanımladıkları alan ise koskoca bir dünya, ama bilhassa Müslüman Ortadoğu.
‘Sonuçta Amerika’da da var baksanıza, aynı refleks. Ya sev ya terk et mantığı burada da mevcut.’
Gülümsüyor Türk karı koca. ‘Dönmeyi düşünüyor musunuz memlekete?’ diye soruyorum.
Kadıncağız karnını işaret ederek, ‘Bebeğimizi Türkiye’de büyütmek istiyoruz aslında.’ diyor. ‘Altı senedir buradayız; ama dönebiliriz bu sene...’ Seviniyorum.
11.02.2007