11 Eylül 2001 de New York saldırıya uğradığında İstanbul daydım ve Amerika ya gitmeye hazırlanıyordum. İstiklal Caddesi nde bir köşeyi döndüğümde bir kestane satıcısının "Amerika yı bombaladılar!" diye bağırdığını duydum. Adamın küçük bir el radyosu vardı. Tezgahının etrafını kuşatmış küçük kalabalığa katıldım. Neler oluyordu? "Amerika nın bombalanması" ne demekti?
Amerika daki en iyi arkadaşımı aradım, ulaşamadım. Bir başka arkadaşımı daha aradım ama ona da ulaşamadım. Sonunda ders vermeye gideceğim üniversiteyi aradım. Ne diyecektim? "İyi misiniz, New York?"
Günümüzde bilgi serbest dolaşan bir mal. Bir sokak satıcısı dünyanın başka bir yerinden anında haberdar olabiliyor. Ancak etkisini kaybediyor. New York tan gelen korkunç haber anında İstanbul da duyuldu, ancak New Yorkluların acısı İstanbullular tarafından ne gerçeklikte hissedildi?
20 Kasım 2003 te İstanbul saldırıya uğradığında, New York taydım ve Türkiye ye gitmeye hazırlanıyordum. İnsanların televizyona yapışmış bir halde oldukları bir dükkana daldım. İstanbul da terör saldırısı. İngiltere Başkonsolosluğu ve HSBC binaları yıkılmıştı. Kan ve cam kırıklarıyla dolu olan tanıdık sokaklar ve yerler ekrandaydı. Bir kere daha serbest dolaşan bilgiden bir gerçeklik hissi koparmaya çalışarak donup kaldım.
İstanbul daki kocamı aradım, ulaşamadım. Annemi aradım, ona da ulaşamadım. Türkiye den bir ses, herhangi bir ses duyma ihtiyacıyla yayınevimi aradım ve bir mesaj bıraktım: "İyi misiniz, İstanbul?" Dükkan müşterilerinin yüzlerini izledim. İstanbul dan gelen korkunç haber anında New York ta duyuldu ama İstanbulluların acısı New Yorklular tarafından ne gerçeklikte hissedildi?
New York ve İstanbul benzer bir ruha sahip: birazcık deli, kozmopolit, düzensiz, ağzına kadar dolu, hayat dolu mega kentler. "Biz" ve "onlar" diye birşey yok. 11 Eylül sonrası dünyada şunu söylemeliyiz: "Senin acın benim acımdır."
The New York Times, 11 Eylül 2006