Osmanlı dönemi İstanbulu getto sistemi uygulamayan nadir büyük şehirlerden biri olarak geçti tarihe. Osmanlı İstanbulu insanları dinlerine göre gettolara hapsetmedi. Avrupa nın çeşitli şehirlerinde görülen mekansal ayrışma bizde benzer bir keskinlikle yaşanmadı.
Mesela "Yahudilerin ağırlıklı olduğu semtler veya adalar" oldu; ama "Yahudi gettosu" olmadı Osmanlı da. Filancaların ayrı falancaların ayrı mekanlara hapsedildiği duvarlarla çevrili adalar halinde yaşamadı insanlar ve kültürler. Bilhassa İstanbul, renkleri, kökenleri, hikâyeleri sürekli birbirine karıştırdı harmanladı. Bu karışımın verdiği muazzam dinamizm yüzyıllar boyunca azalmadan bugüne geldi.
Bizler gettolara dayalı bir tarihten gelmiyoruz. Peki ne demeye şimdi camdan gettolarda yaşıyoruz? Dinsel değil bugün yaşanan gettolaşmanın sebebi, etnik değil, sınıfsal değil. Politik. Siyasi görüşlerimize göre kutuplaşıyor, adalaşıyoruz. Küskün ve kızgın insanlar ülkesi olduk. Seçimler yaklaştıkça bir gerilim, bir kızgınlık her tarafta. Herkese, her şeye ama en çok da kendi kendimize, birbirimize küsüyor, kızıyor, sataşıyoruz. Dışarıdan bakan bir gözlemci olsa Türk insanının kendi kendini yıprattığı sonucunu çıkarır bu ortamdan. Bizler durmadan birbirimizin enerjisini, yaratıcılığını, hevesini, başarılarını, gayretkeşliğini, üretkenliğini, yeteneklerini tırpanlıyor, birbirimizi a-zal-tı-yo-ruz.
Oysa bugün birbirine seçim meydanlarından hakaretler yağdıran liderler yarın beraber çalışmak durumunda kalacak. Tıpkı bugün "bizler" ve "onlar" ayırımı yapan seçmenlerin beraber yaşamayı sürdüreceği gibi. Keşke her Türk vatandaşı bir süreliğine gurbete gitse, biraz başka ülkelerde "yabancı statüsü"nde tutunmaya çalışarak yaşasa. Birkaç ay bile yeter. Türkiye deyken gözümüzde büyüttüğümüz fikir ayrılıkları ufalır, küçülür yurtdışında. Ben türbanlı kızlarla sol görüşlü gençlerin dostluk kurabildiklerine pek çok defa tanık olmuşumdur Avrupa da ve Amerika da. Bambaşka aile yapılarından gelenler aynı Batı üniversitesinde, aynı ortamda bulunca kendilerini bir de bakarsın benzeşiverirler "yabancı" olmak tanımında. Buradayken yan yana gelmez sanılan insanlar, gurbette karşılaşır, birbirine hoşgörü ve anlayışla bakmayı öğrenir. Gurbet, insanları ortak bir hüzün ve burukluk ve "azınlıkta olma" halinde buluşturur.
Kolaydır, en kolay ve kolaycı yoldur insanın etrafına kendi gibi düşünenleri toplaması, aynada kendi suretine bakmaya hayran narsistler gibi sadece kendi yansımasını görmek istemesi, sonra da kendi taraftarlarına propaganda yapması. Kolaydır, insanın sadece kendi gibi düşünenlerle yaşayıp, farklı düşünen herkesi uzağına atması. Ötelemesi. Kötülemesi. Karalaması. Karısının kendisinden farklı düşünmesine tahammül edemeyen kocalar, öğrencilerinin kendilerinden farklı düşünmesine izin vermeyen hocalar, yanında çalışanların kendinden farklı düşünmesine tolerans gösteremeyen patronlar, çocuklarının kendilerinden farklı bir görüşe sahip olmasına dayanamayan anne babalar... kolaycıdır. Dayatmacıdır. Dayatmacılık belli bir gruba ya da kesime mal edilemeyecek kadar yaygındır bu toplumda. Solcusu da, muhafazakarı da, kadını da, erkeği de, genci de yaşlısı da... okumuşu da, okumamışı da, hatta en entelektüel görüneni de dayatmacı, baskıcı olabilir. Mümkündür.
Bütün arkadaşlarınız sizin gibi düşünüyor sizi yankılıyorsa, karınız ya da kocanız sizinle her konuda hemfikirse, çocuklarınız fikir ayrılıklarını sizden saklama gereği duyuyorsa, bam teliniz addettiğiniz hassas konularda sizden farklı düşünen tek bir Allah ın kulu yoksa etrafınızda, fikir ayrılıklarını şüpheyle karşılıyor, komplo teorilerine inanıyorsanız, fikir sahibi olmayı kavga etmekle eş görüyor, durmadan hayali düşmanlar arıyorsanız, demokratlık sınavında bir kez daha test edin kendinizi. Düşük not almanız muhtemeldir.
Gerisi size kalmış. Ben bu düşük notla yaşar, bildiğimi okurum da diyebilirsiniz elbette. Ya da bugün farklı bir şey yapayım, benim gibi düşünmeyen birini dinlemeye, anlamaya, okumaya, duymaya çalışayım da diyebilirsiniz. Önümüzdeki seçim döneminde sadece siyasetçiler yarışmayacak. Demokrasi kültürümüz de sınanacak, sınava girecek.
26 Haziran 2007