. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Bir nefs sınavı

 

Annelik, eşi benzeri olmayan bir lütuf. Ama romancılıkla arasında bir nebze kan uyuşmazlığı var. Neden mi? Romancılık dünyanın en ben-merkezci işlerinden biridir.

Tanrı zannedersin kendini kendi küçük evreninde. Yaratmak muazzam bir iptiladır. Ve her yazar yaratıcılığına müptela. Her gün bu iksirden bir doz içmezsen olmaz, titreme nöbetlerine yakalanırsın. Elin ayağın tutmaz, gözün görmez, yüreğin çarpmaz olur eğer yazamazsan. Yazıya engel olabilecek her şeyi ve herkesi “kötü” gibi algılamaya başlarsın.

Romancılık dünyanın en heyecanlı oyunlarından biridir. Büyümeyi baştan reddeden ve bir yanıyla daima çocuk ruhlu kalanların oynayabileceği. Kendi yalanlarına evvela kendin inanmalısın ki, başkalarını inandırabilesin kurgularına.

Yaratıcılığa soyunmak, hikâyeler kurmak, karakterler yaratıp karakterler öldürmek, olayların gidişatına yön vermek ve tüm bunları kâğıt üzerinde de olsa istediğin an gene yapabileceğini bilmek faniliğini unutturur insana. Her romancı az biraz narsisttir; kendine hayran. Ya yaptıklarına ya da yapabileceklerine takmıştır aklının kancasını. Çok özel biri zannedeceksin kendini ve pek matah bulacaksın yazdığın her eseri ki ilerleyebilesin günbegün, aybeay, senebesene sabırla, inançla, azimle. Ama işte fazla kaptırırsan kendini bu sakıncalı fikre, sadece kendi romanının değil, bizatihi hayatın merkezi zannedebilirsin pekala kendini. Yazar taifesinin şişkin bir egoya sahip olması tesadüf değil, meslekî deformasyondur aslında.

Öyle inanacaksın ki kurduğun hayallere, anlattığın hikâyelere, onun dışındaki her şey ham ya da ehemmiyetsiz gelecek yazma süreci boyunca. Öyle kapılacaksın ki kelimelere ve karakterlere, “gerçek” dünyaya dönmek bile istemeyeceksin o zaman zarfında.

Dostların aradığında, mühim işler çıktığında, eşin ya da sevgilin yemeğe çıkmak istediğinde, omuzlarına başka sorumluluklar yüklendiğinde, sen yazının yüzü suyu hürmetine hepsini bir bahaneyle atlatacak, savuşturacaksın. Yazmak dışında her şey tali gelecek. Sadece ve sadece yazıya zaman ayıracaksın.

Romancı bencildir. Annelik ise bencilliğin sürgün edilmesi. Romancı içe dönüktür, annelik ise alabildiğine dışa dönük. Romancı beyninde bir ufacık özel oda kurar kendine, kapıya da kilit üstüne kilit vurur kimse girmesin diye. Sırlarını, arzularını orada istifler. Gözden uzak.

Annelikte ise tüm kapılar açıktır ardına kadar. Gece gündüz, yaz kış. Kapı pencere açık püfür püfür. Dilediği kapıdan girer çocuk içeri, bir daha çıkmamak üzere. Ne sığınağın vardır ona karşı, ne gizli bölmen. “Özel alan” diye bir saha kalmaz içine çekilebileceğin.

Yazmak, başkalarından hikâyeler çalmayı, hayattan kelimeler aşırmayı gerektirir. Almak üzerine kuruludur yazarlık. Almak ve çalmak. Parlak nesneleri aşırmadan duramayan saksağanlar misali hudutsuz semada kanatlarını aça aça “malzeme” arar yazar taifesi. Buldu mu kapar. Buldu mu toplar. Buldu mu çalar.

Bir nefs sınavıdır annelik ile romancılığı dengelemek...

 

05.08.2007

 

İzlenme : 3514
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us